Gece bindiginiz otomobilde direksiyonda
kimse yoksa ne yapardiniz? Kendisi Bünyanli olmayan, politikayla ugrasmis
ve halen Kayseri'de yasayan isadami, 22 Subat 2005 tarihinde Bünyan
sinirinda, Kayseri Malatya kara yolu üzerinde, bir benzin istasyonuna
girer.Lokantaya oturur ve orada kalabalik toplulukla birlikte bir ufak raki
içer. Yürüyüs mesafesindeki Bünyan'a gitmek için, lokantadan çikar. Ancak
disarisi hem zifiri karanliktir hem de korkunç bir kar-tipi
firtinasi baslamistir. Benzin istasyonuna yaklasik 300 metre mesafedeki,
Bünyan'a dönüs yolu kenarina varir. Oradan geçen bir arabaya binip,
Bünyan'a ulasma derdindedir. Firtina daha da siddetlenir. Adam bir-kaç
adim ötesini bile görememektedir. Gelip-geçen bir araba da yoktur.Nihayet karanliklar içerisinde, hayalet gibi yavas yavas yaklasan bir
arabanin iki farini farkeder. Arabanin, tam önünde yavaslamasiyla
birlikte hemen arka
kapiyi açar ve arabaya biner. Kapiyi kapatir, araba yeniden hareket eder.
Içeridekilere merhaba demek ister. Ama o da ne? Arabada kimse
olmadigi gibi, direksiyonda da kimse yoktur. Birden panige kapilir.
Korkuyla, hemen
arabadan atlayip, oradan kosarak uzaklasmak ister ama hem araba
hizlanmis, hem de korku ile dizleri baglanmis, hareket edemez hale
gelmistir. Araba
keskin bir viraja dogru yaklasir. Adam dua etmeye baslar. Tüm günahlari
için tövbe eder. Arabayi durdurmasi için Allaha yalvarir. Tam bu esnada,
pencereden bir el uzanir ve direksiyonu kivirarak sert virajdan
arabanin dogru yola
dönmesini saglar. Her tehlikeli dönemece yaklastikca, Allah'a
yalvaris ve yakarisi artar ve her seferinde de bir el disaridan uzanip,
direksiyonu çevirir.Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarini kimildatir. "Ya
Allah koru beni..." deyip, kapiyi açmasiyla birlikte, kendisini arabadan
disari firlatir. Bir kaç takla attiktan sonra, sarampolde kendisine gelir.
Defalarca üç Kulhu-bir Elham okuyarak, Bünyan'a yürüyerek ulasir
ve bir kahvehaneye girer. Üstü basi islak ve soka girmis haldedir.
Kendisini taniyanlar hemence sobanin basina alirlar. Eline bir çay
verirler. Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek, basina gelen
doga üstü ve korkunç olayi anlatir. Olayi dinleyenler inanmak istemeseler
de, anlatan kisinin akli basinda ve toplumsal sorumluluk tasiyan bir
pozisyonda oldugunu bildiklerinden, herkeste derin bir sessizlik olusur.
Yaklasik yarim saat sonra, ayni kahvehaneye Koyunabdal Köyü'nden iki kisi
girer. Bir masaya oturur ve iki bardak çay söylerler. Bu arada,
gelenlerden birisi, digerine sunlari söyler :-Ahmet baksana, su sobanin basin da oturan gerizekali, bizim araba yolda
kalinca, biz arabayi iterken, arabaya binip-inen öküz degil mi?