Ben psikolog Ali Kara. 4 yıldır bu işi yapıyorum ve bu hasta kadar beni zorlayan bir hastaya denk gelmedim. Kimden mi bahsediyorum hastam Dora Akay.
16 yaşında bir genç kız ne kadar hayattan bıkmış olabilir ki? Veya en fazla başına ne gelmiş olabilir? Ben bunları düşünürken kapı açıldı ve siyahlar içinde Dora içeri girdi. Sıcakkanlı bir şekilde gülümseyerek "Hoşgeldin Doracım. Bugün nasılsın bakalım?" Ben bi heyecanla cevap vermesini beklerken o kömür gibi siyah ve buzul kadar soğuk gözleriyle bana bakmakla yetindi.
"Evet Dora bugün 5.seans ve umuyorum ki bugün benimle konuşmak isteyeceksin." Hâla ses yok. Bazen acaba konuşamıyor mu diye düşünmüyor değilim.
1 saat. Tamı tamına 1 saattir cevaplamak isteyeceği türden bir çok soru sordum. Hobileri, sevdiği kitap türleri,müzik, aklınıza gelebilecek bir çok soru. Ama yok. Konuşmamakta çok ısrarcı. Seans bitti. Dora saniyeleri sayıyormuş gibi. Kolunda ki siyah saate baktı ve ayağı kalktı. Ve 5 seans boyunca konuşmayan Dora'nın söylediği tek şey.
"Doktor. Şu müzik zevkini değiştir." Dedi ve arkasına bakmadan dışarı çıktı. Çalan müzik klasik bir müzikti. Sesi var yada yok arasındaydı. Ben şaşırmış bit şekilde ne kadar oturduğumu bilmiyorum. Kapıdan içeri asistanım Esin girdi ve bugün Dora dışında başka hasta gelmeyeceğini söyledi. Teşekkür ettim ve Esin'e gidebileceğini benim de birazdan çıkacağımı söyledim. Yol boyunca sadece Dora'yı düşündüm. Kömür karası gözleri o kadar soğuk ve boştu ki.... Neyse dedim kendi kendime en azından bir kaç kelime de olsa konuştu.
"İyi günler bir daha ki seansta görüşmek üzere Ahmet" derin bi oh çektim. Koltuğuma oturdum ve soğumuş olan kahvemden bir yudum aldım. Dora bugün saat 2 de gelicekti. Yani hala 1 saatim boştu. Tekrar ve tekrar düşüncelere daldım ya bu kız dikkat çekmek istiyordu ya da yardıma ihtiyacı vardı. Kafamı salladım sanki kafamı sallarsam düşüncelerim kaybolucakmış gibi. Esin tekrar geldi. Dora'nın geldiğini haber vermek için. Saatime baktım 15 dakika erken gelmişti. Boş olduğum için içeri girebileceğini söyledim. Bir kaç dakika sonra içeri kan çanağı olmuş gözlerle Dora girdi. Ayakta duracak hali yok gibiydi. Sanki çok ağır bi yük taşıyormuşta artık taşımaya gücü kalmamış gibiydi. Gözlerine baktığım da ilk defa bir duyguyu gördüm. Kömür karası gözleri 'bana yardım edin' dercesine bakıyordu. Kollarından tuttum ve oturmasına yardımcı oldum. Tam karşına da ben oturdum.
"Su ister misin?"
"Hayır" şaşırmıştım o seanstan sonra ki seansların hiç birinde tek kelime bile etmeyen Dora cevap vermişti. Şaşkınlığı üzerimden attım ve
"Anlatmak ister misin?"
"Galiba artık dayanamıyorum" dedi ve o duvar gibi güçlü kız aynı küçük bi çocuk gibi ağlamaya başladı. Sonra derin bi nefes aldı ve anlatmaya başladı.
"2 sene önce abimin ölümüne sebep oldum." İşte bunu beklemiyordum."Bunlar aramızda kalıcak değil mi?" Dedi emin olmak ister gibi baktı. Gülümsedim ve "elbette. Sen merak etme aramızda"
"Güzel. 2 sene önce doğum günümde. O doğum günümü dışarıda kutlamak istemiştim. Abim ve ben. Zaten annem ve babam sürekli iş seyahati bahanesiyle yurt dışında olurlardı. Sürekli abim ile evde kutlardık. İlk defa dışarıda kutlamak istemiştim. Çıktık, o gece cok eğlendik. Eve gitmeden önce sahile gitmek deniz havası almak istedik. Taksiciye sahile sürmesini söyledik. Taksici geceleri oralarda tinercilerin olduğunu söyledi ama abim 'bir şey olmaz 5 dakika durur gideriz' dedi ve sahile sürmesini söyledi. Adam sahile sürdü. Şimdiye kadar ne güzel bi doğum günü kutlaması gibi duruyor değil mi doktor?" Kesintisiz onu dinliyordum. Ne diyeceğimi bilemedim. Kafamı sallamakla yetindim. Devam etti;
"Abim cebinden bi kolye çıkardı. Sonsuzluk işareti içinde ikimizin ismi yazıyordu. Sağ tarafında Dora sol tarafında Erkan. Kolyeyi boynuma taktı. O sırada 3 kişi tinerci oldukları her hallerinden belli 3 kişi...." derin bi nefes aldı. Sanki göğsünün üzerinde yıllarca tuttuğu nefesi bırakır gibi.
"Bana laf attılar. Abim de sinirlendi ve 'siz ne diyorsunuz lan' diye bağırdı. Biri çıkıp 'OOoo bizim zengin çocuğuna bak sen. Sen cekil şurdan' deyip abimi ittirdi ve yanıma gelmeye başladı. Çığlık attım abim yere düşmüştü yerden kalkıp yanıma koştu. Sarıldı 'ne olursa olsun arkana bakmadan koş tamam mı?'bana söylediği buydu. Hayır der gibi kafanı salladım abim inat biriydi 'Dora, prenses bak hemen gidiyorsun. İtiraz istemiyorum tamam mı? Hadi koş Dora!!!' diye bağırdı. Ben de mecburen koşmaya başladım. Arkama bakmadım, daha doğrusu bakamadım. Ta ki abimin bağırışını duyana kadar. Gerisin geri koşmaya başladım. Yanına geldiğimde yerde kanlar içinde yatıyordu." Zorla konuşuyordu, ağladı dakikalarca. Sanki ilk defa ağlıyormuş gibi. Dakikalarca ağladı. Ne yapacağımı bilemedim. Selpak uzattım bana anlam veremediğim bir şekilde baktı ve "sakın bana acıma doktor. Sakın!" dedi dişlerinin arasından sinirle.
"Hey hey yanlış anladın. Sana acımak gibi bir niyetim yok." Dedim hızlı hızlı elimi sallarken. "Dora neden şimdi? Yani 10 seans sonra neden şimdi anlatıyorsun?" Dediğimde burukça gülümsedi. "Hani benimle birlikte gelen bi kadın varya. Ablam gibi duran ama aslında evimde çalışan kadın. Arkamdan 'katil bi psikopatın evinde durmaktansa sokakta soğuktan ölmeyi tercih ederim' dedi. Olan bitenden sonra bu konu hakkında ilk defa geçen gece konuştuğunu duydum artık ne yapacağımı şaşırdım. Gerçi niye şaşırıyorsam annem ve babam bile bana katil demişken." Dedi iç çekerken. Ne yani bütün suçu genç bi kıza mı yüklemişlerdi. Gencecik bir kıza. Sinirlenmiştim hem de çok fazla. Derin bi nefes aldım ve "annen ve baban neredeler? Yani onlarla birlikte mi yaşıyorsun?" Dediğimde alayla güldü. "Doktor sence katil diye hitap edilen biriyle aynı evde kalırlar mı? Onlar yurt dışında yaşıyorlar. Cemiyete iyi anne baba olarak gözükmek için arada gelir 2 gün kalır giderler. Zaten her ay hesabıma para da yatar. Eee doktor anlat anlat dedin. Al anlattım bulabilecek misin katil birinin derdine çare?"
O gün. Konuştuğu her şeyi anlattığı gün. Bana güvenmiş olacak ki her seansın saatini kaçırmadan geldi. Doktor hasta değil de artık arkadaşyıla dertleşir gibi anlatmaya başladı yaşadıklarını. 'Doktor' yerine 'Ali abi' demeye başladı. Yeni bi okula başlamış, arkadaş edinmiş, derslerini düzeltmiş ve her gün gittiği mezarlığa artık yılda 1-2 kez gider olmuştu. Siyahta giyinmiyordu artık. Taki son seansa kadar. Yine simsiyah giyinmişti. Korkmuştum, 'başaramadım mı acaba?'dedim kendi kendime. Kara gözleri yine bomboştu. Koltuğa oturdu ben de tam karşısına. Kekeleyerek
"Do-Dora bu.... ne hâl? Yoksa...?" Dedigim an kahkaha atmaya başladı.
Derin bi oh çektim.
"Ali abi hahahhahaha yüzünü görsen hahahahah ha" ben de gülmeye başladım. " Tamam kız. Gülme bak. Dora bozuşuruz bak." Zorla gülmesini bastırdı. Elini karnına koydu.
"Ay tamam tamam.... Ali abi Sana ne desem ne kadar teşekkür etsem az. Sen bugün son diyorsun ya. Doğru. Son. Ama mutlu son....." Dedi ve ayağa kalktı. Her yere dikkatle baktı. Hafızasına kazımak ister gibi. Sonra bir şey hatırladı hemen çantasını açtı ve içinden bir paket çıkardı. Ve bana uzattı.
"Bu sana doktor." Ben almak istemesem de ısrar etti. Teşekür hediyesi gibi düşün dedi. Kabul ettim. Birden sarıldı. Ben de şoku atlatıp hemen sarıldım. Saçlarıyla oynadım. Sonra hemen ayrıldı ve gözlerimin içine baktı.
"Son bir şey daha. Her son mutlu değildir abi. Ama bizim sonumuz mutlu..... Görüşmek üzere" dedi ve arkasını dönüp gitti. Ben öylece ayakta dururken birden aklıma bana verdiği paket geldi. Hemen açtım üzerinde not vardı. Notu okuyunca gülümsedim. Notta aynen şunlar yazıyordu.
'Yıldızlar gibi ışılda ya da kendi karanlığında kendine yıldız ol. Sen benim yıldızım oldun. Her zaman parılda olur mu? Doktor Ali Kara...'SON...
Kalem sizin elinizde. Hikayeyi siz yazarsınız sonunuda siz belirlersiniz. Hikayenizin mutlu sonla bitmesi dileğimle.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT KIZIN DEFTERİ
RandomBu şehrin en fiyakalı kaybedeni, Hep Mavi olmak isteyen ama bir türlü Siyahından vazgeçmeyen kızın kitabı...