3. Bölüm

26 1 6
                                    

Üç gün sonra...
Martin ve Sindy henüz uyanmamıştı.Daha güneş de doğmamıştı zaten.İçeriye ağlayarak Salin girdi.Yatakta uyuyan Martin'i çekiştirmeye başladı.Kadın perişan haldeydi.Zorla Martin'i çadırına, oğlunun yanına götürdü.Çocuk nefes alamıyordu.Martin hemen çocuğun boğazını kesip hava yolu açtı.Sindy ilkyardım malzemeleri ve daha fazlasıyla dolu olan çantayı getirmek için uçarcasına çıktı.Martin işlemini tamamladı ve çocuğun boğazına hava tüpünü sabitledi.Her taraf kan olmuştu.Kadın çıldırırcasına bağırıyordu.Sesini duyan diğer yerliler de koşup çadıra girdi.Çocuk nefes almaya başladı.Ama bir kurt gibi hırıldıyordu.Henüz balıktan yeni dönen babası çocuğun o halini görüp yere çöktüğünde Martin çocuğun kalbine adrenalin ampul yapıyordu.Sindy Salin'nin yönünü değiştirdi.Olanları görmesini istemiyordu ve ona sımsıkı sarıldı.
-Sakin ol!Sakin ol!Her şey düzelecek. Sonunda çocuğun nabzı düzene girmişti.Kendi başına nefes alabiliyordu artık.Sindy çadırdaki herkesi dışarı çıkarttı ve Martin'e yardıma koştu.
***
Güneş en tepede yerini almaya başlarken Martin ve Sindy çadırdan çıktı.Salin ve kocası Tugerin oğullarını görmek için çadıra girdiklerinde kollarında hortumlar ve boğazında sargı bezleri olan çocuğun göğsü inip şişiyordu.O zaman anladı Salin çocuğunu kaybetmediğini...
***
1 hafta sonra...
Günlerdir Jamin'in yanından ayrılmayan Salin oğlunun saçlarını tarıyordu.Jamin iyileşmişti artık.Boğazındaki tüp ve takılı serumlardan kurtulmuştu.Artık sadece dinlenmesi gerekiyordu. Tugerin kabiledeki dil bilen iki kişiden biriydi.Geçen hafta yaşanan olaydan sonra Martin'in yanından ayrılmıyor, tercümanlığını yapıp, ona kendi dillerini öğretmeye çalışıyordu.

Ertesi sabah Tugerin elinde oltalarıyla Martin'in kapısına dayandı.
-Hadi balık tutmaya gidiyoruz.Bu gün çalışmak yok.
Martin uykulu gözlerle hala Tugerin'e bakıyordu.Bir yandan esnerken bir yandanda "On beş dakika sonra sahildeyim." dedi.

O gün deniz çok sakin ve çok cömertti.Usta balıkçı Tugerin kovasını doldurmuştu bile.Martin de iki tane küçücük balık tutmuştu.
-Tugerin şu işi öğret bana.Galiba balıklar senin oltanı tanıyorlar.Beni yabancıladılar.
-Hiç sanmıyorum dostum, elindeki benim oltam.
-Aman ne güzel.
Martin elindeki oltayı bıraktı ve kayığa uzanıp gökyüzü, deniz ve doğanın güzelliğine teslim oldu.Öğrencilik yıllarındayken de böyle yerlere sık sık gelirdi.Çok severdi Martin böyle keşfedilmemiş yerleri.Martin doğruldu ve adaya baktı
-Karşıda küçük bir kulübe var.Ama bizim köyden çok uzakta.Orada yaşayan var mı?
Tugerin cevap vermedi.
-Ne oldu, yanlış bir şey mi söyledim?
-Hayır sadece canım sıkıldı.O kulübe bizim köyün sınırlarının dışında ve bizden hiç kimse oraya gitmez. Kulübedekiler de bizim köye giremez.

Martin kulübeyi, etrafındaki mağaraları çok merak etmişti.Oraları yakından görmeliydi ve Martin kafasına koyduğunu yapardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 03, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Geçmişin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin