1.bölüm

129 13 8
                                    

Daft punk-instant crush dinlemenizi tavsiye ederim. İyi okumalar

Verdiğim karardan emin ve dik bir şekilde ilerleyip tüm işlemlerden geçtim. Amerika ya gidiyordum. Attığım adım yeni hayat,arkadaş,aşk,macera ya değildi. Attığım adım ölümeydi benimkisi.
Kim bilebilirdiki, 18 yaşında silik hayatından kurtulmak için her kız gibi üniversiteye Amerika ya gitmek isteyen benim gibi sıradan bir kızın bu sefer ölümü beklemek için gideceğini?

Zaten hepimiz ölmek için doğmamışmıydık. Bir gün öleceğimi bende biliyordum. Hatta öyle ki hayatımdan bıkıp kitaplara sarıldığım akşamlarda bile ölümü düşünüyordum ben. Ölüm bana kutsal bişey gibi gelirdi hep.

Tek sorun 18 ine yeni giren bir kız olmamdı ama benim için bu da sorun değildi. Kabullenmiştim artık.
Soğukkanlılığım ve ruhsuz düşüncelerimle uçaktaki koltuğuma kuruldum.
Hostes in bilgilendirmesi milletin koltuğuna kurulmasını beklerken telefonumu uçak moduna alıp kulaklıklarımı taktım. Sesi sona verip etraftakilerin uğulutulu sesini bastırdım. Düşüncelerime esir oldup sıkışıp kaldım. Malesef ki daha düşüncelerimi bastırabilecek bişey bulamadığım için son bir haftada yaşadığım olayları düşünmeye başladım.

Lise son sınıfa yeni başlamıştım. Yani 18 ime yeni girdim. Hayatım okul,yeni başladığım butikte çalışmakla ve evimden ibaret olarak rutin bir şekilde ilerliyordu.

Taki okul çıkışı butiğe gittiğimde son zamanlarda sıkça rastladığım baş dönmemin en şiddetlisi baş gösterdi ve
o gün bayılıp hastaneye kaldırıldım. Başhekimle görüşmemi söylediler. Hastalık psikolojisiyle korkup biraz telaşlandım. Başhekimin odasına girdim. Ailemi aramamı söyledi ama onları işlerinden rahatsız etmek istemedim.

Ve o gün açığa çıktı 2-3 aydır başımın ağrılarının ,iştahsızlığımın,zayıfladığımın sebebi basit bir vitamin eksikliği olduğunu sanarken aslında kanser olduğuydu.
Reşit olduğum için bana mecburen söylemişlerdi. Böbreklerimdeki kanser, doktoru bile şaşırtıcak bir hızda yayılmış.

Bunu öğrendiğimde ilkin donup kaldığımı sonra da etrafı yakıp yıktığım anlar ilişti gözüme. Hastanede etrafta ne gördüysem fırlatıp inkar ederken güvenlik beni zor zapt etmişti. Burukça bir gülümseme oluştu dudaklarımda. Bu anlar güldüğüm için nasıl manyak bir insan olduğumu hatırlattı bana.

Sakinleşince tedavisi olup olmadığını sordum. Tedavisi normalde varken benim kisi hızla ilerlediği için olumsuz dedi.

Böbrek kanseriymişim. Sanki başkasının başına gelmiş ve basit bişey gibi bahsetmemin sebebi artık kabullenişimdi. Bu gidişle böbreklerim 3 ay gibi bir süre dayanır sonra iflas edermiş. Yani benim 3 aylık bir ömrüm kalmış. Ne ironi ama.

Aileme hiçbir şeyden bahsetmedim.

Eve gelince düşüncelerimin beni yiyip bitirdiği ama aslında bir gece süren benim için aylar gibi gelen o gecede tüm hayatımı düşünüp kafayı yemiştim. İlk defa hiç uyumadan kalktığım yatağımdan kalkıp elimi yüzümü yıkamıştım aynaya baktığımda tüm hayat enerjisi bitik, zorla hayatta durmaya çalışan bir kız oluvermiştim.

Dile kolaydı ama hayatın insana ummadığı anda neler getirebileceğini kimse bilemezdi. Ben de bilmiyordum mesela hastalığımdan önce sıradan hayatımın berbatlığına yakınıyordum şimdi ise böbrek kanseriydim. Gerçekten komik durumdu. Ben geceleri kitaplara sarılıp saçma hayattan bağımı koparmaya çalışırken alışmıştım yalnızlığa. Nasıl ki yalnızlığa alıştıysam kansere de alışırdım. İnsan herşeye alışırdı. Bunu biliyordum ben en azından.

Gitmem Gerek Bu GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin