3. Kırılma

58 4 0
                                    

Nefret ettiğin bir üniversiteyi kazanmak nasıl bir duygu eminim bilenleriniz vardır. Çünkü insanın istediği şeyi elde etmesi çok zor bir ihtimal, malum... Tam daha mutsuz olamam derken daha da mutsuz olmayı başarırsınız.

Bir şekilde alışmam gerekecekti, en azından bu üniversiteye dair güzel bir şeylere ihtiyacım vardı ve bir türlü bulamıyordum. Üstelik aradıkça daha çok depresyona giriyordum.
Sonunda en azından yaşayacağım evi ben seçebilecektim ve kendim dekore edebilecektim. Daha çok buna odaklanıp, şikayet etmeyi azalttım. Istediğim gibi bir yer bulabilmiştim. Güzelce temizleyip yerleşmeye başladım ve tam 2 günümü okulu hiç düşünmeden geçirip odamla uğraştım tabi bir de ev arkadaşımı tanımaya çalıştım.

Eva, sokakta yürürken bile dikkat çekecek bir kız benim aksime. Mükemmel koyu buğday bir ten, parlak kahverengi gözler, uzun kahve saçlar.. Giyinişi ve vücut hatlarıyla birlikte ' Dişilik kavramını ben yarattim ' diye bağıran bir kız anlayacağınız. Bir o kadar da anaç, sıcakkanlı, duygusal, kibar, içi dışı bir.. Şimdi diyebileceğim tek şey, o an asla bu kadar samimi olacağımızı tahmin bile etmezdim.

Ben ve annem eşyalarımı yerleştirirken evin kapısından içeri, kucağında kocaman bir kutuyla girdi Eva. Annem ne kadar çekingen olduğumu bildiği için direk ''Aa merhaba, biz de merak ediyorduk, Sen Eva'sın değil mi?'' diye konuya girdi. Hatta onun yerleşmesine bile yardım ettik ki bu da annemler gider gitmez Eva'yla sigara içerken direk kendimi açmama sebep oldu. Bir şeylerimi  anlatırsam anlar belki dedim, önyargılı davranmaz belki.. O da öyle yaptı, ben anlatınca o da anlattı..

İktisat okuyordu ama o da bu şehri rastgele kazanmıştı. Neyse ki lisenin başından beri sevgilisi olan çocuk da bu şehirdeydi. Yoksa eminim o ruha sahip biri daralır, depresyona girerdi. Ara ara girdiğine şahit oldum ama çok seviyor Murat'ı. '' Bi kere sarılınca her şey geçiyor gibi sanki..'' dediğini hatırlıyorum. Ah be, sarılabileceğim herkes uzaktaydı, biliyorum sarılınca geçecek her şey ama sarılacak kimsen yoksa naparsın? Ya kendine yetmeyi öğrenirsin ya da ilk bulduğun kucağı sahiplenesin gelir.

Yani her iki türlü de üzülen yine sen olacaksın, şimdiden buna alışsan iyi edersin.

İlk hafta okula gidiyordum ama çok boktandı ya yine kötü bi haberim var. Bize dizi ve filmlerde gösterilen üniversite hayatı bu değil bunu anladığın an tüm hevesin kaçıyor. Gerçi kimi uğraşıyor güzel geçsin diye ama emin olun ne kadar uğraşırsanız uğraşın yine de hayallerinizin yanından bile geçmeyecek yaşadığınız hayat. Ve benim bunu farketmem sadece bir haftamı almıştı. İkinci hafta 5 günün sadece 2 gününde okuldaydım ve sonra tamamen bıraktım. Ocak ayına kadar sürekli gitsem mi diye düşünüp düşünüp vazgeçtim beni vazgeçirten devam zorunluluğunun olmamasıydı o ana kadar( ya da kendimi öyle kandırıyordum).

Evden dışarı sadece sigara, içecek ve yiyecek almaya çıkıyordum. Eva da zamanının çoğunu sevgilisiyle geçirdiği için yalnızdım çoğu zaman. Üniversiteye hazırlanırken kaçırdığım ne kadar dizi ve film varsa hepsini izledim, geceleri uyumuyor gündüz de hava kararmadan uyanmıyordum.

Sigara almaya çıkmıştım bi akşam yine, yanına içecek bi şeyler de aldım. Büfe zaten evimin hemen karşısındaydı. O yüzden montumu giyip çıkmam yetiyordu. Tam dönerken bizim apartmanın önünde 2 çocuk ve 1 kız bekliyordu. Kafamı eğip yanlarından geçtim ve konuştukları üzdü. ''Oha sen bu kızla aynı apartmanda mı yaşıyorsun, acıkırsa yer seni dikkatli ol ahahha.'' Ve kızın buna gülmesi daha da üzücüydü. Duyduğumu belli etmeden apartmandan içeri girdim. Eve girip montumu çıkarıp ağlamaya başladım..

Normalde buna üzülmem gerçekten, alışmıştım çünkü böyle laflara ama uzun zamandır yalnızdım ve evden dışarı çıkmıyordum. Depresyonda gibiydim dayanamadım sanırım. Sabaha kadar aklıma geldikçe ağlayıp durdum buna. Yanımda bir kişi olsa gülüp geçerdim ve çabuk atlatabilirdim. Ama yapamadım, o laf kulağımda yankılanıp duruyordu ve ''Tamam geçti.'' diyebilecek kimsem yoktu.

Bi kaç gün geçince aradan kendime gelip okula gitmeye karar verdim. Sabah kalkıp güzelce hazırlandım, kahvemi içip dışarı attım kendimi. Dışarısı buz gibi bu yüzden kabanımı giymiştim. Zaten şişman olan biriyim kabanla daha şişman gözüküyordum. Resmen o kabanın içinde ben değil de dünya varmış gibiydi.. Bu yüzden mümkün olduğunca etrafta gözükmemeye çalışıp direk okulun kapısındaki dolmuş durağına yürüdüm. Bir kaç dakikalık beklemeden sonra dolmuş geldi, bu dolmuş bizi B kapısından alıyor ve fakültenin önüne götürüyordu. Hava soğuk olduğu için gayet kalabalık bir duraktı.

Tam binecekken arkamdaki çocuklar ''Ya sen binme bize yer kalmaz uhahah.'' diye zekalarıyla beni etkilemeye çalıştı ve ben yine her zamanki gibi onları duymazlıktan gelip dolmuşa bindim. Kapıdan benim fakültemin arası 10 dakika sürüyordu ve inanın o 10 dakika sanki bir saatmiş gibi geldi. Çünkü yol boyunca bu esprinin beni üzdüğünü görüp görmediklerini, nasıl bu kadar gamsız olabildiklerini, diğer insanların bu espriye nasıl güldüğünü düşünüp kafayı yemekle meşguldüm. Tabi bir de dolmuşa asla binmeyeceğime dair kendime söz vermekle..

Saat 3 olmuştu ve dersim bitmişti. Başım inanılmaz ağrıyor ve mutsuzdum üstelik. Gittikçe karanlığa çekiliyordu ruhum. Zaten yıllardır sorunum olan şeyi şimdi doruklarında yaşıyordum tek fark önceden bunu atlatmamı sağlayacak arkadaşlarım vardı. Şimdi sadece Eva var ama cesaret edip de ona anlatamıyordum.

Okul çıkışı evime yavaş yavaş yürürken müzik dinliyordum.  Ama kulaklığımın sadece bir tanesi takılıydı, genelde dışarıda hep öyle dinlerim. Bi yerden araba gelir biri seslenir duymam falan,sonra ölürüm bir sürü iş yani. Sonra arkamdaki 3 kişinin yaptığı konuşma bardağı taşıran son damlaydı.

Taşan bir bardakta bir kaç damlayı suçlamak ne kadar doğru bunu bilmiyorum ama kesinlikle o gün benim için her şey bitmişti.

Konuşmayı tahmin etmesi çok da zor değil..

-Deprem mi oluyor oğlum?

-Ne depremi ya saçmalama..

-Ha pardon, şu kız yürüyormuş ...











Kaybedenler KulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin