Bölüm 2 : Senden neden 'Leyla' olmaz?

17 2 0
                                    

 'Okudum çok iyiymiş' dedi ve geçip gitti kadın. Nerede başlayıp nerede bittiğini bilinmeyen bu hikaye için alınabilecek en değerli söz bu olsa gerekti. Yıldızların görünmediği bu diyarda 'iyi' kelimesi bile insanın içini ısıtıyordu. Soğuğun her ücra köşede kol gezdiği, nerede bir vazgeçen, umudunu yitiren görse yüreğini sardığı, düşenin kendi başına ayağa kalkmak zorunda olduğu bir çağda geçen bir hikayeydi bu. Bir vebalı gibi içten pazarlıklı karanlıklara kendini kaptırmış insanlar kol geziyordu sokaklarda. Onlar gibi karanlıklara kendini satmamış olanlar ise özgürlüklerini satarak geçinebiliyorlardı. Kimisi yüksek binalarda her gün biraz daha alçalarak , kimisi yükseklerden uzak kendi içindeki umudu arar gibi kazıyordu toprağı. Satılan özgürlüklerin cüzzi miktarlar ettiği bu çağda aslında modern kölelik hakimdi . Tüm bu koşuşturmanın içinde insanlar artık duyarsızlaşmışlardı, sattıkları özgürlüklerinin yerini doldurmak için ışıltılı mekanlardan yapma duygular satın alıyorlardı. Buna gücü yetmeyenler ise kalan duygularını Tanrı'nın tüm umarsızlığına rağmen muhafaza etmeye çalışıyorlardı. Belki her gün törpüleniyor ve köreliyorlardı, azalıyorlardı ama en azından duygusuzca yaşamıyorlardı.

Böyle stresli zamanın içinden çıkıp gelerek bir kadın tarafından 'korkak' ilan edilen muhatap, parlak yıldız göremediği o gece sabahlara kadar şehrin sokaklarında dolandı. Yüzünde, hafifçe çıkmış olan sakalların arasından süzülen su damlalarının verdiği serinlik içindeki büyük ateşi söndürmeye yetmiyordu. Bir ara kollarını açıp gökyüzüne doğru bakmak istedi, fakat gözüne gelen su damlaları buna izin vermiyordu . Otobüs kadını ondan uzaklara taşımıştı. O bunun farkındaydı. Yaşadığı acıyı biraz olsun dindirebilecek bir yer biliyordu. Yağmura aldırmadan oraya doğru yürümeye başladı. Biraz sonra oradaydı. Deniz kıyısında. Ne zaman kendini dinmez acıların içinde bulsa buraya koşardı. Derinlere bakar dalıp gider, kendine geldiğinde ise kafasını bilinçli bir biçimde dağıtmanın verdiği garip hisle iyi hissederdi. Fakat gecenin karanlığı bu defa bu bilinçli kaçışa izin vermiyordu, derinlikleri görmek mümkün değildi. Yüksek binaların ışıklarından başka bir şey göremeyeceğini anlayınca çekip gitti. Sanki hiç bir şey olmamış hissi verecek olan zaman akmaya başladı. Parlak yıldızların görünmediği o gecenin üzerinden birkaç gece daha geçip gitti. Bir kadının ağzından dökülen 'korkak' ithamlarının muhatabı, her gece yastığı başına koyduğunda kendini daha korkak hissediyordu. O günden beri hiç bir şey yapmamıştı . Arayabilirdi mesela 'tamam sen haklıydın' deyip alttan alabilirdi . Bunu yapmayı istediği zamanlar olmuştu. Sonra kendini tutuyor ve kendisiyle her gün biraz daha fazla hesaplaşıyordu. Hüzün, mantıklı davranıldığında yaşanması gereken bir duyguydu oysa.

'Ben o leylalardanım' demişti bir gece ona kadın. Yine özgürlüğünü sattığı yağmurlu bir günün sonunda caddede yürürken geldi aklına. 'Bu ne demekti?' diye düşündü önce. Kadın bunu ona içmek için güzel bir gecede, birlikte içtiklerinde söylemişti. Başını kaldırıp gökyüzüne baktı hava henüz yeni kararmaktaydı. Yağmur bir artıyor bir azalıyor ama hiç durmadan yağıyordu. Aklına gelen bu sözün ne anlama geldiği konusunda bir fikri yoktu. İçmek için güzel bir gece olduğunu düşünmüş olacak ki barların bulunduğu sokağa doğru yöneldi. Bir yandan o sözün ne anlama geldiğini düşünürken diğer yandan eğlenen insanları süzüyordu. İnsanlar içiyorlar sohbet ediyorlar, gülüyor ve eğleniyorlardı. Bu gördükleri kendini kötü hissettiriyor ve 'Bu insanlar onca saçmalığın içinde nasıl bu kadar mutlu olabiliyorlar?' diye kendine sormadan edemiyordu. Fakat bu sorunun cevabını bulmanın sırası değildi. Kafasını kurcalayan asıl soruya dönmeliydi. Her zaman onunla birlikte gittikleri bara yaklaştığında ise tanrısal bir ses gelmeye başladı kulağına. Arabesk tınılarla bezeli rock şarkı bir kadının tanrıçaymışcasına hoş sesiyle sanki arşa değiyordu. Kendini bu sese kaptırıp içeriye dalıvermişti. Sesin kime ait olduğunu bilmek isteğiyle müziğin olduğu bölüme doğru yöneldi ve karşısında gördüğü bu manzaraya hiç şaşırmadı. Bu O'ydu. Kendisini geceler öncesinde 'korkak'lıkla itham eden kadın bir tanrıça gibi sesiyle ortamı mest ederken o çok daha başka duygularla bu sesin onda yarattığı etkiyi çözmeye çalışıyordu. Onu çok yanlış bir zamanında gördüğünün farkındaydı. Hemen boş bir masaya oturup dinlemeye devam etti. Garson isteğini sordu geçiştiren bir tavırla 'bira bira' dedi.

Kadın da çok geçmeden onu görmüştü. Gördüğüne pek sevinmemiş olacak ki sahne performansını onun bulunduğu bölüme bakmamaya özen göstererek sürdürüyordu. Garson muhatabın önüne birasını koydu ve gitti. Muhatap pür dikkat kadını izliyor, detaycı kulaklarıyla da bateriden gelen zil sesinin beyninin bir köşesindeki o karanlık noktaya temas edişiyle tatmin oluyordu. Bu iyi his ona bir şeyler yazma isteği vermişti ve garsondan kalem ve kağıt rica etti. Garson bu ilginç ricayı da yerine getirdi. Kalemi aldı eline ve bir şeyler yazmaya başladı. Kadın bir yandan şarkısını icra ederken arada minik bakışlarla muhatabın ne yaptığını gözlüyordu. Gelip geçen garsonlar da onun ne yaptığına anlam veremiyorlardı. Biraz sonra kadın 'kısa bir ara' verdiklerini söyleyerek sahneden indi. Muhatap hala bir şeyler yazıyordu. Kadın onun masasının bulunduğu bölümden geçiyordu. Muhatap bunu fark etti ve yazma işine aniden son vererek kadına arkasından seslendi. 'Biraz konuşabilir miyiz?' Kadın durdu, arkasına baktı ve 'Neden geldin?' diye cevap verdi. Muhatap, bu ters cevaba aldırmayarak 'Bazı şeyler zaman geçtikçe anlamını kaybeder, acımasızca geçen şu zamanı anlamlı kılabilmek için geldim. Sen niy' muhatap sözünü sürdürecekken kadın kendinden emin bir tavırla araya girdi .

'Niye gittin diye sakın sorma, geceleri nasıl kendini yorduğunu biliyorum, içini acıttığını. Aynı acıyı çekmek istemiyorum hepsi bu .'

Birkaç gece önce 'Korkak'lıkla itham edilen adam, bu defa çok daha ağır sözlerin muhatabı oluyordu. Yapma bir gülüş takınarak ve sesi titreyerek cevap verdi muhatap; 'Peki' sonra elindeki kağıdı uzattı ve 'bunu sana yazdım' dedi. Kadın anlamsızca baktı ve kendisine uzatılan kağıdı aldı sonra dışarı çıkıp gitti. Muhatap duyduğu ağır sözlere inanamıyordu. Gece boyunca içti ve kadını dinledi. Kadın grup üyelerini orada bulunan dinleyicilere takdim ettikten sonra sahneden indi. Hazırlandı ve grup üyeleri ile birlikte kendilerine çağrılan taksiye binmek için bardan tam çıkacakken oldukça içmiş görünen muhatapla kapıda karşılaştı. Birbirlerine baktılar ve muhatap 'okudun mu?' diye sordu. Umursamaz bir şekilde taksiye yönelen kadın 'Okudum, çok iyiymiş' dedi ve geçip gitti. Muhatap hızını artıran yağmurda ıslandığına aldırmayarak sürekli aldığı ters cevaplara isyan edercesine 'Senden neden Leyla olmaz biliyor musun?' diye bağırdı. Kadın kapıyı kapatmak üzereyken arkasında bağıran bu adama döndü ve 'Neden?' der gibi nefretle baktı. Muhatap aldığı yoğun alkolün verdiği öz güvenle 'Çünkü sen kendi ön yargılarınla hapsolduğun korkularını başkasının sanıyorsun!' dedi. Kadının nefretle bakışı birden ağlamaklı bir ifadeye dönüşmüştü. Az sonra sertçe kapanan taksi kapısının sesi duyuldu. Ve caddenin başından bakıldığında giden bir taksi ve elinde sigarayla yağmur altında tek başına kalan bir adamın bağırarak söylediği şarkı sözleri.

Kadın taksinin camına başını dayamış gözlerinden yaş süzülürken radyoda bir şarkı çalmaya başlar .

https://www.youtube.com/watch?v=Uuv-LgIFNeQ

Devam edecek. .


Kadınların En Güzel SaatiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin