Zamanın gerçekliğini unutmuş insanlar ve onların göz bebeklerinde donup kalan düşüncelerin gün be gün solup gittiği , sonbaharda kurumuş yaprakların yetişip büyüdüğü ağacın dibine düşmediği, vicdanın vefadan aman dilediği, ömrün zamandan her fırsatta şans dilediği garip hatıralar diyarında geçen bir hikaye . Buz gibi yalnızlıkların, kahve ile kesilmiş uykuların yataklarda can çekiştiği gibi acı veren hataların yapıldığı, alçak olduğu aşikar olan diyarların yapma yüksekliklere kapıldığı bir çağda gerçek aşkı sorgulamaktan ibaretti biraz . Gerçek gibi görünen ayrıntılarla zeki olduğuna inanmış insanların içinde kalan son mücadele damlasını bile sömüren fikir tüccarlarının kol gezdiği , gerçek adaletin elindeki kılıcıyla öldürüldüğünü bilmeyen insanların adalet duygusuna inanma çabasıydı aslında . Gerçi aşkı sorgulamak gibi , gerçek adaletin olduğuna inanmakta hayalperestlikti bu çağda .
Böyle imkansız bir çağın sayısız hayalperestlerinden biriydi 'Kadın' . Çağın tüm kokuşmuş düzenine rağmen masumiyetiyle yıkılmaz bir kale gibi duruyordu hayata karşı . Sirenlerin geceleri duvarları deldiği, yüksek binalar arasında eko yaparak kaybolduğu bu şehirde yalnız başına yaşamaya alışmaya çalışıyordu . Hayatındaki tüm gerçekliklerin yakın zamanda son bulduğunu bilmek canını sıksa da içindeki kadınsı garip duygular onu daha da güçlü kılıyor ve bir bıçak gibi biliyordu . Yine içindeki garip duygulara kapılmış bilendiği bir geceydi . Kötü geçen gününü telafi etmek için ardı ardına bir kaç film izlemişti . Sabah erken kalkmış olmanın verdiği uykusuzluk gözlerindeki minik kırmızılıklarla kendini göstermeye başlamıştı . Televizyonunun tam karşısındaki koltukta uzun zamandır oturuyor olduğunu fark etti ve üzerindeki hırkayı elleriyle düzelterek doğasında olan narinlikle doğruldu . Amerikan tarz mutfağına doğru gitti ve spot ışıkları yaktı . Ardından ısıtıcıda hazır olan kahvesini tekrar doldurdu ve hava almak için balkona doğru yöneldi . Oysa ki işten gelir gelmez bu gün yaşadığı her şeyi unutmak istercesine ses geçirmez camlara sahip pencerelerini sıkı sıkıya kapatmak ihtiyacı duymuştu . İnkar edilemez çağın gerçeklerini inkar edercesine hem de . Fakat şimdi elinde kahvesini yudumlayarak, gecenin serinliğinde şehrin ışıklarını izlemek istiyordu . Pencereyi açar açmaz acı siren seslerini duymaya başladı . Alelade toplanmış saçları esen rüzgarın etkisiyle aniden savruluverdi . Tekrardan toplama ihtiyacı hissetmemiş olacak ki hiç kendini bozmadı . Kahvesini yudumladı . Ellerinin üşüdüğünü hissedince hırkasının kollarını avucunun içine doğru çekti . Bu onun yaptığı muhatabın en sevdiği huylarından biriydi . Başını göğe doğru kaldırdı . Parlak yıldızların ışıltısı göz bebeklerinden sanki Dünya'ya yansıyordu .
Biraz sonra içeriye girdi balkon kapısını sıkı sıkıya kapattı. Bitmiş olan kahvesini tekrar yenilemek için mutfağa gitti . Kahvesini aldıktan sonra az önce açık bıraktığı spotları söndürdü . Tekrardan televizyonunun karşısına geçmek istedi . Bir an gözü saate takıldı . Saat 01 .00 . Saatin bir şeyler izlemek için artık yeterince geç olduğunun farkına o an varmıştı. Lavaboya gitti . Dişlerini fırçaladı . Gözlerindeki kırmızılıklar dikkatini çekti . Sonra kendi kendine ' Gerçeklerden ne kadar kaçarsan , bir o kadar gözünün içine içine sokuluyor .' dedi . Sonra yatak odasına doğru yöneldi . Yarın ne yapacağı fikri bir taraftan kafasını kurcalarken diğer yandan kahve ile kaçırdığı uykusunu geri getirmenin mümkün olup olmadığını düşünüyordu . Kararsız bir döneminde olduğunun farkındaydı . Daha az önce uyumak istemeyen kadın , şimdi tam tersine saatlerce uyumak arzusundaydı . Yatağına uzandı . Çocukluğundan beri yanından ayırmadığı minik ayıcığı 'Şekerlik'e sarıldı . Tıpkı çocukluğundaki gibi . Gözlerini kapattığında gün boyunca çalıştığı yere gelen onlarca yüzü görüyordu . Kalabalık sesler, sürekli kafa tırmalayıcı kapital şarkılar, izlediği filmlerdeki dikkatini çeken replikler . Dayanamayıp açtı gözlerini . Sonra yüz yukarı bir pozisyona geldi ve tavanı izlemeye başladı . Gözleri kapanmak istiyordu ama aldığı aşırı kafein bir gardiyan gibi göz kapaklarını tutuyordu . Kulaklarında onlarca sözcük çınlıyordu . Bu şekilde uyuyamayacağını fark etti ve yatağının baş ucunda duran komodinin üzerinden telefonu ve kulaklığı aldı . Yastığını arkasına dayanabileceği bir şekilde dikleştirdi ve dayanıp kulaklığı taktı . Şarkı listesine biraz göz gezdirdikten sonra bir şarkıda karar kıldı .
(Cem Adrian&Aylin Aslım- Herkes gider mi?)
Şarkı çalarken gözlerini kapattı . Sonra alarm sesi duyduğu bir anda irkildi . Sabah olmuştu . Saate baktı . Saat 07.00 . Hemen lavaboya gitti . Her sabah olduğu gibi rutin işlerini halletti ve çıkmak için hazırlandı . Pencereden dışarıya baktı ve hava oldukça güneşliydi . Az sonra çantasını aldı . Kapının hemen yanındaki dolabın üzerinden anahtarını aldı ve evden çıktı . Yürüme mesafesindeki iş yerine doğru ilerlemeye başladı . Bir iki sokak kalmıştı . Bir sokağı daha geçti . Tam iş yerine giden sokağa dönerken karşısında birden muhatabı gördü . Elleri ceplerinde telaşla bir şeyler arıyor gibiydi . Muhatap karşısında bir anda kadını görünce şaşırdı . Önce ne diyeceğini bilemedi . Kadın , 'Ne işin var Burda?' diye sordu . Muhatap , Bunun bir rüya olmadığının farkındaydı . 'Şey' dedi . 'Yüzüğün, Yüzüğün bende kalmış' diyebildi . Sonra kadının şaşkın bakışlarına aldırmadan devam etti . ' Hani o hep bana anlattığın çok değerli olduğunu söylediğin yüzüğün vardı ya o' Kadın anlamsız bakışlarla Muhatabın neyi kasteddiğini anlamaya çalışıyordu . 'Ne?' 'Ne yüzüğünden bahsediyordun ?' deyince Muhatap 'Hani o hep bana bahsettiğin' diye tekrarladı . 'Ama şimdi bulamıyorum, gelirken düşürmüş olmalıyım heralde' dedi . Kadın şaşkınlığını sürdürerek 'Ne yüzüğü? Biz seninle hiç böyle bir şey konuşmadık hem benim değer verdiğim bir yüzüğüm falan da yok ! Derdin ne senin ?' Deyince bu defa kadının gizleyemediği şaşkınlığı Muhatap yaşadı . ' Hani bana anlattığın aileden yadigar kaldığını söylediğin yüzük' diye sürdürünce Kadın dayanamadı ve ' Sanırım sen beni başka biriyle karıştırdın? Gerçeklikten uzak fikirlerine inanmayı bırak artık! Bu sana gerçeklerden daha çok acı verir ' dedi ve Muhatabı oracıkta bıraktı gitti . Muhatap tüm bu olanlara anlam veremiyordu . Rüyamı diye kendini çimdikledi. Yaşadığı bir rüya değildi gerçeğin tam ortasındaydı . Fakat fikirleri yaşadıklarını anlamdırmaktan çok uzaktı .
DEVAM EDECEK . .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadınların En Güzel Saati
RomanceKaranlık sokaklarında aşkların yaşandığı ütopik bir şehir. Ve o şehrin hayata bakışı en ütopik insanları bir aşkın son demlerini yaşamaktadırlar. Kaybeden her zaman daha çok şey bilenlerdir. Bunun mücadelesi imkansıza dönüşmüş bir aşkın küllerinden...