Game Over

56 5 0
                                    

"Ve sonsuza dek mutlu yaşadıklar..."

Kitabın son cümlesini bitirdikten sonra yüzüme çöken anlamsız tebessümden rahatsız olmuştum. Onların sonsuza dek mutlu yaşamaları beni mutsuz etmişti bi anda. Hep böyle olurdu zaten. Bir kitabı bitirdikten sonra kendi saçma sapan hayatıma geri döndüğümde yaşadığım o inanılmaz boşluk hissiyle boğuşurdum.

Kitabı yanımdaki masaya koyup odadan çıktım. Akşam olmuştu. Babam işten dönmüştü ve her zamanki gibi annemle tartışıyorlardı. Mutfağa yanlarına gittim. Dolaptan su çıkarıp bardağa doldurdum. Orada olduğumun farkına bile varmadan kavgalarına devam ediyorlardı. Annem elindeki bıçağı babamın yüzüne savurarak bağırdı:

"Bıktım senin bu sorumsuzluğundan. Yeter artık terkedeceğim seni!"

Babamla alayla gülüp ama aynı ses desibelinde cevap verdi:

"Çocukları bana bırakıp gidebilirsin. Bende senin sesinden bıktım güzel olur işte"

Ağlayan küçük kardeşimi kucağıma aldım. Sesleri o kadar yüksekti ki küçücük çocuk korkmustu.

"Hahaaay sesimden bıkmışmış. Sanki her gece horlayan kendisi değil."

"Yeter be yeter. Çocuklara dua et sen yoksa boşamıştım seni. "

Onlar hararetli tartışmalarına devam ederken Merti de alıp çıktım mutfaktan. Odama doğru yürüyordum ki kapı çalındı. Annemlerin bunu duyduğunu bile sanmıyordum. Küçük kardeşimi yere bırakıp elimdeki su bardağıyla kapıyı açtım. Tanımadığım hatta daha önce hiç görmediğim bir adam vardı kapıda. Elini kapının kenarına dayamıştı. Karşımdaki adamla ilgili söyleyebileceğim tek şey çok fazla yakışıklı olduğuydu. Garip bir heyecan sardı içimi. Ellerim direk saçlarıma gitti düzeltmek istercesine. Kısa bir şaşkınlık sonrası "Buyrun" diyebildim sadece.

"Merhaba ben üst komşunuzum. Ders çalışmaya çalışıyorum fakat evinizden çok ses geliyor. " dedi biraz öfkeyle karışık.

Çok utanmıştım. İçeriden hala annemin bağırma sesleri geliyordu. "Şeyy" dedim. "Üzgünüm ailevi bir mevzu. Özür dilerim onları uyaracağım."

"Sadece bugünlük bir durum değil ki bu. Daha öncede çoğu kez oldu ama sabrettim. Eviniz fazla gürültülü."

"Daha dikkat ederiz. Kusura bakmayın" dedim. Birazcık sinirlerim bozulmuştu.

"Dikkat etmeyin bence. Birdaha yapmayın olsun bitsin. Hayır yani müstakil bir evde yaşamıyorsunuz. Bu kadar gürültü fazla bence. Herkes benim kadar anlayışlı olmaz."

"Herkes sizin kadar kibirli de olmaz. Tamam dedim Özür dilerim dedim dikkat edeceğiz dedim. Hala neden üstümüze geliyorsunuz."

Alayla gülümsedi. Beni biraz içeri ittirip içeri girmeye çalıştı. Izin vermedim. "Ne yapıyorsunuz siz?"

"Kendim uyaracağım onları. Böyle olmayacak."

Girmesini engellemeye çalışırken bir yandanda "Heyy dur bakalım zorla mi gireceksin?"

Eliyle kapıyı açmaya çalışıp üzerime doğru kendini ittiriyordu. Bir elimle kapıyı kapatmaya çalışıyor diğer elimle onu uzaklaştırmaya çalışıyordum. Eve girip annemle babamı utandıracak belki de olay çıkaracaktı.

"Hayır giremezsin!"

"Çekil önümden bücür!"

"Zorba misin ya gitsene"

"Şu gürültüyü kesmeden gitmeyeceğim."

Ayakkabı dolabının üzerine koyduğum bardağı kaptığım gibi yüzüne suyu fırlattım. Aramızda kısa bir durgunluk ve sessizlik oldu. Elimde bardakla kalakaldim. Kirpiklerinden süzülen sular mavi gözlerinin etrafından dolaşıp sarımsı kirli sakallarından damlıyordu. Beyaz tişörtün yakaları ıslanmıştı. Bir adım geriye gitti ve okyanus mavisi gözlerinden ateşler çıkararak şunları söyledi:

KÜÇÜK OYUNLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin