KAÇIŞ
Daha gün ışımamıştı, gece hiç uyumamış, işlerini bitirmişti...
Sessizce ağlayarak ışığı yakmadan banyoya girdi. Soyundu, eteğini, sutyenini, çoraplarını üzerinde ne varsa çıkarıp el yordamıyla bulduğu boş bir kovanın içine attı. Karanlıkta elleri önde yavaşça hareket ederek bir şeylere çarpmadan şofbeni buldu. Manyetosunu çevirdiğinde çıkan ses gecenin sessizliğini yırttı. Hiç bu kadar ses yaptığını düşünmemişti. İlk çakışta yanmadı, bir an duraksayıp geceyi dinledi. Kaynanasının uyanmadığından emin olduktan sonra tekrar denedi. Bu kez pilot yandı. Düşük ayara getirdi düğmeyi. Pilotun ışığı çok az aydınlattı içerisini. Duş kabinine girip suyu açtığında üzerine tazyikle düşen soğuk suyun etkisiyle irkildi, omuzlarını, bacaklarını büzüp derin ve hızla nefes alıp verdi Tenzile. Şofbenin harlayıp yanmaya başlamasıyla, banyo loş bir aydınlığa dönüştü. Su ılıdıkça rahatladı, gevşedi. Ahizeden cömertçe akan ılık suya yüzünü tutarak, bir süre öylece hareketsiz durdu. Suyun, başına, omuzlarına, sırtına, kalçalarına, yanık izli göğsüne, karnına, bacaklarına ve ayaklarına şefkatle akışını her yanında hissediyor, bir nebze de olsa, bu gece yaşadığı yoğun stresi alıyor ve rahatlatıyordu onu. Omuzlarına kadar düşen kestane rengi saçlarını birkaç kez şampuanla yıkadı. Durmadan sessizce ağlıyor, gözyaşları ılık sulara karışıyordu...
Havluyu buğday tenli vücuduna sarıp banyodan çıktı, gecenin sessizliğinde parmaklarının ucuna basarak yavaşça odasına gitti. Yatakta hareketsiz yatan kocasına bakmamaya çalışarak aceleyle kurulanıp giyindi, çantasını aldı, odadan çıkmadan aynaya bakıp saçını topladı, gözleri, üst dudağının sol tarafındaki yara izine ve sol gözüne oturmuş bir türlü geçmeyen kana, istemese de kaydı...
Odasından çıkıp, çocuklarının uyuduğu odanın kapısını usulca açtı. Çocuklarına baktı. Melekler kadar güzel olduklarını düşündü, mışıl mışıl uyuyorlardı. Oğlunu, kızını alınlarından koklayıp öptü. Çocuklar, annelerinin güven veren kokusunu alınca uzun uzun gerindikten sonra yan dönüp daha derin uykuya daldılar. "Elveda çocuklarım." Dedi Tenzile. Evden çıkarken o güne kadar mutfak masrafından arttırarak biriktirdiği, kendisine en fazla on beş gün kadar yetebilecek tüm parayı da yanına aldı.
Haziran sabahı güneşin ilk ışıkları hayata serpilmeye başlamıştı. Hızlı adımlarla durağa gitti. İlk gelen belediye otobüsüne bindi. Otobüste yarı uykulu, yarı uyanık işe giden üç beş kişi vardı. Aktarma merkezine gitti. Dut ağaçlarının altındaki bankların birinde bir süre oturup, telaşla gelip geçenleri seyretti. Gece olanlar gözünün önüne geldikçe ağlıyor; "Bu da mı başıma gelecekti Allah'ım." Diyordu. Kendini biraz toparladıktan sonra otogara giden otobüslerin kalktığı durağa doğru yöneldi.
Otogar civarında tenha yerlerde saatlerce yalnız başına oturup yıllardır çektiği sıkıntıları, maruz kaldığı şiddeti, yaşadığı üzüntüleri muhakeme etti ve kararını verdi; Tekrar otogara geldiğinde saat 14.50 yi gösteriyordu. Kapıdan geçip, içeri girdi, birkaç adım attı ve durdu. Gözlerini kırpmadan, donuk bir ifadeyle otobüs yazıhanelerine baktı. Yorgundu, bitkindi, yüzünde uzun zamandan beri katlanılan sıkıntı ve acıların gergin ifadesi vardı. Her şeyi geride bırakıp, bir an önce kaçmak istiyordu. Canına tak demişti, çok uzaklara gitmeyi ve asla geri dönmemeyi düşünüyordu... Daha önce şehir dışında bir yere gitmemişti. Televizyon dizilerinden, belgesellerden aşina olduğu o güzel şehrin yazıhanesine doğru ilerledi, bankoda durdu. Yanına el çantasından başka hiçbir şey almamıştı. Tek istediği bu şehirden, kaçıp kurtulmaktı. Yazıhane görevlisi;
"Mardin' e mi abla?"
"Hemen kalkacak otobüs var mı?"
"On dakika sonra var. Yalnız mısınız?"
"Evet."
"21 numara cam kenarı. Yanınızda bayan var."
"Tamam, sağ ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ
NouvellesDaha gün ışımamıştı, gece hiç uyumamış, işlerini bitirmişti... Sessizce ağlayarak ışığı yakmadan banyoya girdi. Soyundu, eteğini, sutyenini, çoraplarını üzerinde ne varsa çıkarıp el yordamıyla bulduğu boş bir kovanın içine attı. Karanlıkta elleri ön...