"Bırak beni! İstemiyorum öyle okula gitmek falan!" kollarımdan sımsıkı tutan güvenlik görevlisi beni bıkkınlıkla sürüklerken çırpınıyordum. "Elementim bile yok benim. Ne işim var bu okulda?! Sınavmış, dersmiş uğraşmam valla. Zorla mı götüreceksiniz ha?!"
Okulun güvenlik görevlisi bana hayattan bezdiğini gösteren bir bakış attı. Kesin içinden 'bu kızda bir susmadı amk' diyordu. Nihayet büyük demir bir kapının önüne geldiğimizde, sanki kaçacakmışım gibi tuttuğu kolumu bıraktı. Yani zaten kaçardım da, adam iri yarı bir şeydi gözüm yemedi. Üstü başımı histerik bir tavırla düzeltip saçlarımı elimle taradım ve derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. İçeriden müdirenin sesi geldi "Buyrun."
Kapıyı açıp gayet kibar bir hanımefendi duruşuyla içeri girdim. "Müdüre Hanım, ben şikayetçiyim." dedim ağlayacak gibi. Baştan soyleyeyim çok iyi oyuncuyumdur. "Beni buraya getirirken çok kaba davrandılar." Sonra elimle kapıdaki güvenlik görevlisini gösterdim. "Özellikle şu adam, beni resmen zorla getirdi."
Güvenlik görevlisi iç geçirip bezgin bir tavırla kapıyı kapattı ve gitti. Kesinlikle duygularımız karşılıklıydı.
Müdürenin masanın karşısındaki koltuklardan birini oturduğumda, yeni okulumun biricik müdüresi ellerini kavuşturarak bana baktı. "Çok üzgünüm, tatlım. Seni buraya böyle getirdiğimiz için. Fakat biliyorsun ki dün on yedi yaşına bastın. Kalan son Mensis üyesi olarak, küçüklüğünde aileni kaybettiğin için seni kahinler büyüttü. Ancak onların yanında aldığın eğitimin yeterli olduğunu düşünmüyoruz."
Belki yanlış bir zamanlama olacak ama size kendimi tanıtmadım değil mi?
Benim adım Azrel, Mensis ırkının yaşayan son üyesiyim. Ailem, Ateş Ulusu tarafından 14. Savaş Meydanı'nda katledildi. Ölen ablam, kendisini feda ederek beni sakladığında henüz kundaktaki bir bebektim. Ulusal keşişler tarafından, tüm ülkeler için dokunulmaz biri olarak büyütüldüm ve eğitildim. Yaşamak için iki nedenim var; İntikam ve güç. Irkıma yapılanların bedelini onlara ödeteceğim. Şimdiyse bu uğurda Element Okulu'nun yeni öğrencisi olarak başlıyorum. Artık on yedi yaşındayım, çok az kaldı... Aa, bu arada müdüre hâlâ konuşuyor.
"...herkesin içinde bir enerji vardır, kontrolcü olmak bu enerjiyi başka maddelere çevirebilmek demektir. Ateşse ateş, suysa su. İçindeki güç bir kere maddeye dönüşünce, artık ondan sonrası değiştirilemez. Yani kendine sadece bir kez element seçebilirsin, değiştirme veya vazgeçme hakkın kesinlikle yoktur." diye devam etti müdüre. Düşünüyorum da bu kadında tam müdüre olacak insan tipi var. Çerçevesiz gözlükler, dağınık bir topuz, ciddiyet...
"Beni dinliyor musunuz, Bayan Azrel?"
Müdürenin uyarısıyla kafamı usulca evet anlamında salladım. Aslında dinlemiyordum, çaktırmayın.
Müdüre derin bir nefes alıp burnunda aşağı kayan gözlüklerini yavaşça yukarı itti. "Eski zamanlarda kontrolcüler içinde iki farklı ırk vardı. İlki Solis ırkı, onlar içlerinde element gücüyle doğanlar. Onlar element seçmezler, çünkü daha doğdukları an ne olacakları bellidir. Fakat sen ve senin ırkın olan Mensis kendine element seçme hakkına sahipsiniz. Sizler saf enerjiyle, güçleriniz dönüşmemiş bir şekilde doğarsınız. Ancak sizlerinde bir elementi kontrol edebilmesi için, o elementle doğmuş birine ihtiyacınız vardır."
"Nasıl yani?" diyerek çıkıştım. Kime ihtiyacım varmış benim? On yedi yaşıma geldiğimde istediğimde elementi seçebileceğimi sanıyordum ben!
Yüzümdeki ifade gören müdüre sabırla açıkladı. "Yani örneğin ateş elementini seçmek istiyorsan, Solis ırkından ateş gücüyle doğmuş birini bulman ve kendini ona adaman gerekiyor. Onu kendine efendi olarak alacaksın. Ama dikkat et, senin seçeceğin kişinin güçlerini alacak olman gibi, o kişi çok daha fazlasını alacak."
"Ha?!" dedim saklama ihtiyacı hissetmeyerek. Kimse bana bundan bahsetmemişti. "Elementimi kendim seçmeyecek miyim?"
"Kendin seçeceksin." diyerek onayladı, sonra da ekledi. "Ama onu efendin olacak kişiyle birlikte seçmen gerek."
Irkımı katleden, Solis ırkının bir üyesini kendime efendi falan yapmayacaktım. Birde bu okuldaki öğrencilerden birini mi seçecektim? Çok beklerdi o müdüre kezbanı. Prestijli, sosyete okulu burası. Kadında kendi reklamını yapıyor beni okuluna alarak. Olmaz o iş.
"Sen yaşayan son Mensis kontrolcüsüsün. Oysa bizim öğrencilerimiz, yüzlerce Solis ırkı mensubu." diye mırıldandı müdüre. Ben ona ters ters bakarken konuşmaya devam etti. "Biz normalde onlara elementlerini kontrol etmeyi öğretiyoruz. Sana, istisna olara element seçmeyi öğreteceğiz. Kendine bu okuldaki yüzlerce kişi içinden birini seçmen gerek tatlım, bütün hayatını ona bağlayacağın şekilde..." durup beni şöyle bir süzdü. "Ayrıca yapacağın seçimin siyasi bir boyutuda var ki şu anda kafanı karıştırmak istemiyorum. Fakat şunu söylemeliyim senin yapacağın seçim, milyonlara kişinin hayatını etkileyebilir. Her kimi seçeceksen, ona çok büyük bir güç vereceksin. Seni kendi tarafına çekmek isteyen çok fazla kişi olacak, okul sınırları içerisinde güvendesin fakat seni öldürmek isteyen ya da sendeki gücü kendi almak isteyen kişiler inanamayacağın kadar fazla."
Birde diyor ki okul sınırları içerisinde güvendesin. Güvenli olmadığının ikimizde farkındaydık, en basit örneğiyle beni buraya zorla getirmişlerdi.
Gıcık kaptığım müdüre konuşmaya devam etti. "Bu okuldaki ve dışındaki onlarca Solis'in içinde yaşayan son Mensis sensin. Kendini yüzlerce anahtarın arasındaki tek bir anahtar kilidi gibi düşün. Önce doğru anahtarı bulmalı, sonra onun seni açmasına izin vermelisin. Kilidin arkasında bulunan güç ise seçeceğin kişinin ödülüdür."
"İyi iyi..." dedim, çok konuşmuştu. Artık sussun diye. "Ama ben öyle derslere falan girmem." Az önce, okul müdüresine derslere girmem dedim ben?! Delirmiş olmalıydım.
Ama kadın beklediğimin aksine "Derslere girmen zaten anlamsız, elementin yok. Sana ne öğretecekler ki?" dedi. Bir anda hayran kaldım kadına! Gıcık oldum falan diyordum ya, unutun onu. Hayallerimdeki müdüre, sonra eliyle kapıyı gösterdi. "Senin tek amacın kendine uygun kişiyi bulmak olmalı. Kafana göre takıl, tatlım. Dersmiş, sınıfmış, sınavmış... Senin derdin değil bunlar. Çok katı ve disiplinli bir okul olmamıza karşılık sen istisnasın. Canın ne istiyorsa onu yap."
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENT: Yıldırım
FantasyHiç küçükken süper güçleriniz olsun istediniz mi? Suya hükmetmek, uçmak, telekinezi, görünmez olmak... Hiç hayal ettiniz bunlardan birine sahip olmayı? Ben hayal ederdim, hemde her gün. Sürekli güçlerime kavuşacağım anı beklerdim. Aldığım eğitimleri...