Eon birkaç kez gözlerini kırpıştırdı ve gördüğünün gerçek olduğundan emin olmaya çalıştı. Karşısındaki insanın üzerinde hiçbir kıyafet yoktu ve bundan rahatsız oluyormuş gibi de gözükmüyordu. Kendisinden biraz daha uzundu. Vücudu kaslı ve tüysüzdü. Dikkatini çeken en ilginç nokta ise karşısındaki adamın cinsel organları yoktu.
"Sistemleriniz kadar bana doğrulttuğunuz silah da oldukça ilkel." dedi çıplak adam. Eon yutkundu. Açık uzayda sesin iletilmesi imkansızdı ama bu adamın bütün söylediklerini rahatlıkla işitiyordu.
"Gezegenin yüzeyine dokunduğunuz anda sizi fark ettik ve harekete geçmeden önce sizi etraflıca analiz etmemiz gerekti. Bir anda nasıl ortaya çıktığınızı açıklamanızı isteyeceğim."
"Sıçrama teknolojisi." dedi Eon ama daha fazla bilgi vermeye niyetli değildi. "Kimsiniz? Benimle nasıl iletişim kurabiliyorsunuz?"
"Ah, dediğim gibi sistemleriniz oldukça ilkel. Giydiğiniz kostümün zayıf bir güvenlik duvarı var. Veritabanına sızıp bilgileri incelememiz hiç zor olmadı. Kaskınızla uzak bağlantı kurduk. Bu sayede konuşabiliyoruz."
Alnından gelen ter damlası gözüne kaçınca Eon'un canı yandı biraz. "Kimsiniz dedim." dedi ve silahını adama biraz daha yaklaştırdı.
"Ben Model-21'im. Gezegenin yüzeyindeki Model 20 ve 27 arasındaki diğer 7 modelle birlikte gezegen taramasından sorumluyum."
Adam konuşurken dudakları hareket ediyormuş gibi gözüküyordu ancak sesi ve dudak hareketleri birkaç kere senkron sorunu yaşamıştı. Eon daha da işkillendi.
"Benimle aynı lehçede konuşuyorsun. Bu da mı analizinizin bir parçası?"
Adam bütün sorulara yerinden kımıldamadan cevap veriyordu. "Elbette. Veritabanınıza girdiğimiz zaman geçmiş konuşma kayıtlarınızdan dilinizi ve lehçenizi çözümledik. Ancak aldanmayın, sizinle diliniz aracılığıyla değil, 0'lar ve 1'ler aracılığıyla konuşuyorum. Kostümünüz benim için çevirmenlik işlevi görüyor."
Eon titrediğini fark etti. Silahı tutan elinden bile anlaşılıyordu. Gözleri büyümüştü. Ter damlaları sakallarını ıslatıyordu.
"Bir robotsun sen." dedi titrek sesiyle.
"Elbette." Adam duraksadı. "Ama her nereden gelmişseniz, geldiğiniz yerde insansı robotlara sahip olmadığınızı varsayıyorum. Ve lütfen silahınızı yerine koyun. Bu şekilde oldukça gülünç görünüyorsunuz. Size zarar vermek isteseydik, farkına bile varmazdınız."
"Neden zarar vermediniz o halde?" dedi Eon. Aslına bakılırsa eski sıçramalarında da birçok kez sıçrama sonrasında kendisini koruması gerekmişti. Akademiden bazı arkadaşlarının sıçradıkları zamanlarda öldürüldüklerini duymuştu. Yine kendisine öfkelendi. Sıçramayı yaptığı an yapacağı ilk şeylerden birisi güvenliğinden emin olmaktı.
"Bir tehlike içermiyorsunuz da ondan. Buna ek olarak farklı bir zamandan geldiğinizi ve sorgulanmanız gerektiğini düşünüyoruz." dedi robot.
"Farklı bir zamandan geldiğimi nereden çıkardınız? Başka bir gezegendenim ben. Veri bankasından koordinatları bulabilirsin. Dene istersen."
Robot bir saniye boyunca sessizliğe gömüldü. "Kendinizi zorlamanıza gerek yok. Verdiğiniz koordinatlar doğru olsa da galaksinin herhangi bir yerinden buraya gelmenizin imkanı yok." dedi sessizliğinin ardından.
Eon, robotun kendini sürekli alt etmesine kızmıştı. "Nedenmiş o?"
"Çünkü bay Eon, galakside bu gezegenin dışında başka bir canlı yaşamıyor da ondan."
Eon şaşkınlıkla farkında olmadan "Ne?" deyiverdi. Sıçramada bir koordinat hatası yapıp yapmadığını düşündü. Zaman sıçraması yaptıktan sonra farklı gezegenlerde, uzay boşluğunda ya da gelecekteki gezegende bir evin duvarının içinde ortaya çıkıp ölen bir çok sıçrayıcı vardı. Bu yüzden sıçrayıcıların en dikkatli yaptıkları şey koordinat hesaplamalarıydı. Gidecekleri tarihte ve saatte gezegenin alacağı konum bile etkiliydi. Nihayetinde bu dev küreler dönmekteydiler ve yanlış bir zamana sıçramak aynı zamanda yanlış bir yere sıçrayıp ölüme yaklaşmak da demekti. O, bunları düşünürken robot biraz daha yaklaşmıştı.
"Sizi sorgulama için merkeze götürmemiz gerekiyor."
"Merkezden kastın ne?"
"Gezegenin merkezi. Şehre inmemiz gerekiyor."
Demek insanlar yaşıyordu. Ancak tahmin edebileceği bazı olaylar sonucu gezegenin yüzeyi mahvolmuştu muhtemelen. Bu yüzden de insanlar yer altına çekilmiş olmalıydılar.
Robot, "Gidelim." dediğinde ona eşlik etmeye başladı. Hala bu adamı inceliyordu. Geldiği çağda insansı robotlar yapılmaya başlanıyordu ancak çok yapaylardı ve kapasiteleri yüzünden insan şeklindeki hesap makineleri olmaktan öteye geçemiyorlardı. Geleceğin insanları kesinlikle iyi bir iş çıkarmışlardı.
"Buraya gelişinizi sıçrama teknolojisiyle açıkladınız, Bay Eon. Mekanizmanız nasıl çalışıyor." diye sordu robot ve ekledi "Sadece sohbet etmeye çalışıyorum. Sistemlerinizin bilgisini veritabanından da alabilirim. İyi bildiğiniz bir şeyi anlattırarak gerginliğinizi almaya çalışıyorum."
'Havana tüküreyim senin' diye düşündü Eon. Ama farklı sözler kullanarak cevap verdi.
"Küçük çocuk değilim. Biliyorum ne yaptığını."
"Öyleyse anlatın. Daha çok yolumuz var."
"Zaten bildiğin şeylerdir. Eski çağın fizikçileri bulmuş. Uzay gemilerimiz seyahat ederlerken uzayda mesafeleri kat etmek için sıçrama yapıyorlardı. Temel mantık, gemilerin moleküllerinin dağılıp, belirlenen koordinatlarda yeniden birleşmesiydi. Teknoloji mikro ürünler konusunda çığır açınca da sıçrama motorlarını bu boyuta getirdiler." kolundaki bilekliği gösteriyordu. "Ama normal motorlardan biraz daha farklı çalışıyor. Bileklik çalıştığı zaman kuantum köpüğüne kadar parçalanıyoruz ve motor sayesinde uzaya karışmayan sicimlere dönüşüyoruz. Sicim evreni iki boyutludur. Bu sayede de belirlediğimiz koordinatta bileklik yeniden birleşmemizi sağlıyor. Eh, üç boyutlu hareket etmediğimiz için de zaman akışında çok etkilenmiyoruz."
"En küçük sicimden en büyük varlığa kadar." dedi robot. "Her şeyin teorisi. İnsanoğlunun en iyi işlerinden birisi muhtemelen."
Eon, robota üstünlük tasladığı için memnundu. Zaman sıçramasını da bu yaratıktan öğrenecek değildi ya.
Robot yavaşladı ve Eon'a döndü.
"Tebrik etmeliyim, sicimleriniz mükemmel bir iş çıkarmış." dedi, "Kimse evrenin sonuna kadar sıçramayı başaramamıştı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Dev
Science FictionKızıl Dev, gelecekte, şok edici bir tarihte geçen, Eon Folio isminde bir zaman yolcusunun hikayesidir. Gördüklerine şaşkınlıkla bakacak, hayretinden ağzındaki kelimeleri dışarıya duyuramayacaktır. Zira geleceğin adamı, geleceğin kendisiyle buluşmakt...