Eon şaşkındı ve cevap veremedi. Başkan devam etti.
"Cinayetin işlendiği saatte Model-21 ile birlikte olduğunuzu biliyoruz. Dolayısıyla cinayeti sizin işlediğinizi düşünmüyorum. Ancak cinayeti tetikleyen sizsiniz. Bu konuyu birazdan konuşacağız. Önce bana kim olduğunuzu söyleyin."
Eon, biraz öncesine göre daha iyiydi ama tedirginliği ve korkusu tamamen geçmemişti.
"Adım Eon Folio. Şu an tarih olarak hangi zamandayız bilmiyorum ancak tahmin ediyorum ki yüzlerce yıl öncesinden geldim.--"
"Bir zaman sıçrayıcısısınız." diye böldü lafını başkan. Eon'un hayreti yüzünden belli oluyordu. Başkan gülümseyerek devam etti. "Şaşırmayın. 800lü yaşlara geldim artık. Çocukluğum zaman sıçrayıcılarının maceralarını okuyarak geçti. Akademiye başvurmaya hazırlandığım zaman, uzmanlar artık sıçranacak bir zamanın kalmadığını söylediler. Akademinin kapılarına kilit vuruldu. Elde kalan bir avuç zaman sıçrayıcısı geleceğe sıçrayıp kurtarma görevleri yapmaya çalıştılar. Geçtiğimiz yıllarda kurtarılan insanlar oldu ama zaman içinde bir paradoksa sebep olmamak için geçmişte hiçbir değişlik yapmadıkları belli."
'Demek benden önce bu tarihlere sıçrayanlar da oldu. Bu yüzden bana bu kadar rahat davranıyor olmalılar. Zaten ne olduğumu biliyorlar' diye düşündü Eon.
"Anladığınız gibi, bir zaman sıçrayıcısı olduğunuzu tahmin edebiliyoruz. Ancak son sıçrayıcı yaklaşık 90 yıl önce geldi. Şu an bulunduğumuz zamansa tahmini olarak artık evrenimizin sonu. Yani hiçbir sıçrayıcının bugüne geleceğini sanmıyoruz. Sonuçta bu tarihte evren çoktan yok olmuş olabilir ve sıçrayıcı doğrudan güneşimizin içine bile sıçrayabilirdi." diye devam etti Başkan. "Benim merak ettiğim mesleğiniz değil. Kim olduğunuzu sorarken yüzyılları aşıp buraya nasıl ve neden geldiğinizi öğrenmeye çalışıyorum."
Eon yutkundu.
"Bilmiyorum. Normalde bugünden çağlar öncesine gitmem gerekiyordu. Sicimler zaman akışında fazla ilerlemiş olmalı. Dolayısıyla buraya gelme sebebim belirli bir şey değil. Sadece bir kazaydı. 10-7 bir olasılıkla buradayım." dedi.
Başkan, ellerini birleştirip alnına koydu. Bir müddet bekledikten sonra "Anlıyorum." dedi, "Bir an için bize yardımcı olabileceğinizi sanmıştım. Hala hiçbir şansımız yok demek ki."
Eon'un aklına, zamanın sonunun geldiğini öğrendiği anda düşündüğü sorular geldi.
"Sormam gerek, yanlış anlamayın. Ama güneşinizin yok olmasına çok az bir zaman var. Yıldızın çekiminden dolayı güneşe yaklaşmış olmalıydınız. Güneşin de böyle küçük değil, gezegeni kavuracak kadar büyük ve sıcak olması lazımdı. Yani gezegenin çoktan yok olmuş olması gerekiyordu." diye bir çırpıda sordu aklına gelenleri.
Başkan hafifçe başını salladı. "Doğru." dedi. "Ancak takdir edersiniz ki bizim 700 yıl önceki teknolojimiz oldukça ilerlemişti. Gezegenin yok olacağını hesaplayan fizikçilerimiz, yok olmayı geciktirmek için gezegendeki bütün mühendislerle birlikte yapay bir atmosfer tasarladılar. Atmosfer bizi sadece yoğun sıcaklıktan koruyabiliyor. Ben uzman değilim ancak bildiğim kadarıyla atmosferin merceksi yapısından dolayı yıldız olduğundan daha küçük gözüküyor."
Başkan, koltuktan doğruldu ve kollarını göğsünde birleştirerek odayı arşınlamaya başladı.
"Buraya nasıl geldiğinizi bilmiyorsunuz. Hakkımızda hiçbir şey bilmiyorsunuz. Yedek bir yardımcı bilekliğiniz var mı?"
Eon soruyu garipseyerek "Hayır." diye cevap verdi.
"O zaman buradaki kimseyi de kurtaramazsınız."
Kısık bir sesle "Maalesef, hayır." dedi Eon.
"Peki, nasıl geri dönmeyi düşünüyorsunuz? Biliyorum, 1 ay sonra kostümün ayarı sizi otomatik olarak götürecek ama gezegenin bir ay daha yaşayabileceği kesin değil." dedi Başkan, Eon'un oturduğu sandalyenin yanındaki duvara omzuyla yaslanarak.
"Bu bilgiyi paylaşırsam beni etkisiz hale getirerek siz sıçrama yapabilirsiniz. Sonuçta akademiye aday olabilecek kadar donanımlıymışsınız." dedi Eon. Acil geri sıçrama komutu kornealarına uyumlu şekilde şifreliydi ve kask ekranına verilen göz komutlarıyla çalıştırılıyordu. Sıçrayıcıların ölümcül bir sıçrama yapmaları ihtimaline karşın koyulan bir önlemdi. Kostüm üreticileri bu konuda da kostümün sıçrama hatası yapmayacağını söyleseler de hükümetin iş güvenliği politikaları gereği acil sıçrama sistemini yerleştirmek zorunda kalmışlardı. Tabi, sistemin yerleştirilmemesinin asıl sebebi, zaten yapımı inanılmaz masraflı olan kostümlerin sistemle birlikte çok daha fazla maliyete sebep olmasıydı.
Ve Eon, sırrını söyleyip gözlerini kaybederek zamanın sonunda ölümü beklemek istemiyordu.
"Sizi nasıl etkisiz hale getirebilirim ki, Bay Folio. Gördüğünüz gibi, hiçbir silahım yok. Sizinse kostümünüzün yanı sıra nasıl bir zarar verdiğini bilmediğim bir silahınız var."
"Kapının hemen dışında robotunuz bekliyor. İstediğiniz an çağırabilirsiniz." dedi Eon. Başkanın yalan söylediğini biliyordu. Robot, silahı gördüğü an ne kadar ilkel olduğunu anlamıştı. Özellikle bu kadar gelişmiş bir teknolojide 800 yaşındaki bir adam elindeki silahın ne yaptığını pekala bilebilirdi.
"Dışarıdaki robot eski modellerden. Sizi korkutmaması lazım." dedi Başkan gülümseyerek.
"Benim geldiğim çağdan çok daha ileride bir teknoloji olduğunu siz de biliyorsunuz." diye cevap verdi Eon. O da gülümsedi.
"Evet. Ancak bu robotlar gezegenin yüzeyinde atmosferin bakımıyla ilgileniyorlar. Daha gelişmiş birçok modeli atmosferin yapımı sırasında feda etmek zorunda kaldık. Görüyorsunuz ya, yok eden değil, var eden robotlar onlar."
"Bana kalırsa gezegenin ömrü dolmak üzere ve bir hata yapıp bugüne sıçrayan bir zaman yolcusunu yakalayıp doğrudan size getirmeleri için programlılar. Yoksa gezegen ölmek üzereyken neden atmosferi korumayı bırakıp benimle uğraşsınlar?"
"Atmosfere yapabilecekleri bir şey yok artık. Sadece anomalileri bildiriyorlar. Siz de bir anomalisiniz." dedi parmağıyla Eon'u işaret ederek.
"800 yaşında olmanıza rağmen hiç göstermiyorsunuz. Sizin kadar anomali olduğumu sanmıyorum." Silahına uzanana kadar adamı lafa tutmaya çalışıyordu Eon.
"Ah, tıp bilimi bütün organlarımızı ve bedenimizi mükemmel bir şekilde muhafaza edebiliyor. Dışarıda gördüğünüz dev binalardan bir tanesi bu işi görüyor. Anlayacağınız zamanımızdan önce ölmek istemiyoruz." dedi başkan. "Basit bir soru için fazla ısrarcısınız." Gülümsemesi silinmişti.
"Basit bir sorunun cevabı için daha fazla ısrarcısınız." Silahına ulaşmıştı.
"Kostümünüzü çalıp geçmişe gideceğimden mi korkuyorsunuz?"
"Yapmamak için bir nedeniniz var mı?" diyerek soruyla cevap verdi Eon. Sol elini silah muhafazasının üzerinde tutuyordu.
"Evet." dedi başkan. "O konuya gelelim." Yavaşça duvardan ayrılmıştı. "Bence yapmamak için gayet iyi bir sebebim var."
Eon tetikteydi. Başkan konuşmaya devam etti.
"Yüzlerce yıl sonra bir cinayet işlendiğini söyledim. Kostümünüzü çalmama sebebim, öldürülen kişi."
Eon tek kaşını kaldırdı. "Kim öldürüldü ki?" diye sordu.
Başkan gülümsedi. "Ben öldürüldüm, Bay Folio. Maktül benim. Ve sizden tek bir isteğim var. Kaçın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Dev
Science FictionKızıl Dev, gelecekte, şok edici bir tarihte geçen, Eon Folio isminde bir zaman yolcusunun hikayesidir. Gördüklerine şaşkınlıkla bakacak, hayretinden ağzındaki kelimeleri dışarıya duyuramayacaktır. Zira geleceğin adamı, geleceğin kendisiyle buluşmakt...