Allah aşkına nerede bu lanet olası şey?
Dolaplar, cekmeceler, komidin, yatağın altı, yastık kılıfları, hatta halının altı bile.. Her yeri dağıtmıştı. Yok işte, yok, yok, yok !
İçini daha yeni doldurduğu valizleri ters çevirip yatağın üzerine dökmeye başladı. Belki dalgınlıkla içine atmış olabilirdi. Orada da yoktu. Bulamıyordu. Küçük bir oda alti üstü nereye gitmiş olabilir ki diye düşündü. Git gide daha çok sinirlenmeye başladı. Eline geçenleri küfrederek etrafa savurdu. Kendini kontrol edemiyordu. Ama etmeliydi. Sakince düşünmeli ve her zaman nasılsa şimdide öyle olmalıydı. Nedense bir an da durup başını ellerinin arasına aldı. Yatağın ucuna oturdu ve düşünmeye başladı. Sakin olmalıyım..
" Sen ne tür bir gerizekalısın Olcay. Bir polis silahını nasıl kaybeder !! "
Kafasını kaldırıp sesin geldiği yöne baktı.
" Kes sesini !"
Sakinleşmeyi bir kenara atıp tekrar küfretti. Bir yandan da yumruguyla şakağını yumrukluyordu. Kahvesini alamadığı zamanlarda otomata vurdugu gibi...
Sakin olmaliydi ama olamiyordu işte.. Canı cehenneme diyerek boşalttığı her şeyi tekrar valizin içine sıkıştırdı. Cüzdanını ceketinin cebine attı. Masanın üzerindeki anahtarları kaptığı gibi kapidan çıktı.
"Heyy! Nereye gidiyorsun neler oluyor anlatmayacak mısın? "
Camdan yarıya kadar sarkmış ona bağıran arkadaşına bakarak iç geçirdi..
Uzun hikaye.. Çok uzun..
"Arabanı ödünç alıyorum. Geri getiririm. Geldiğimde bütün borçlarımı ödeyeceğim. Söz!"
Hızla elindekileri yan koltuğa bıraktı ve arabayı çalıştırdı. Yol uzundu ama hızlı olmalıydı. İçinde bir burukluk hissediyordu. Evet ani bir kararla çıkmıştı ama yine de ona veda etmeliydi. Ona çok şey borçluyum diye düşündü.. Tam bu düşünceler kafasını kurcalarken yolun karşı tarafindaki çiçekçi yi gördü. Hızlıca inip bir buket seçti.
Not kağıdına "veda edemediğim için üzgünüm geldiğimde seni elinde taşla kafamı yarmak icin beklerken bulmak istemiyorm:)" yazdı.
Çok romantik !
Arabaya atladiginda çiçekçi çırağı çoktan yola çıkmıştı. Vakit kaybetmemeliydi. Hızlıca yola koyuldu. Ankara'ya gidiyordu. 2 yıl önce büyük bir yalanla terketmişti o şehri...
Şimdi yüzleşme vaktiydi...--------------------------
Çam ağacı kokusu mu bu?
Nerdeyim?
Etrafına bakındı..
Mezarlık..
Karanlığın içindeydi
Bir çocuk
Gel diyor ve ilerliyordu..
Bir adım attı kıza doğru
Dönüp arkasına bakmıyordu
Neden bu kadar emin
Onu takip edecegimden..
Onun arkasından gitmeye başladı
Küçük kız durdu ve ağlamaya başladı
Bir eliyle gözlerini sildi
diger eliyle mezar taşını okşuyordu
Burası dedi..
Kimin bu mezar küçüğüm?
Koşmaya başladı
Heyy neden kaçıyorsun !
Uzaklaşan kızın ardindan
bakakaldi bir süre..
Neler oluyor
Neden buradayim
Sorular başını döndürdü
Küçük kızın ağladığı mezarn başına oturdu
Mermer buz gibiydi
Ayni anda o da buz kesti
Mezar taşında
Kendi İsmi yazıyordu !
![](https://img.wattpad.com/cover/54641082-288-k409789.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşamın Bekleme Salonu
Mystery / ThrillerBüyülü bir gecenin sisli aydınlığını bekliyor titrek bakışlarıyla.. Pencerenin pervazını sıkarken buluyor kendini.. Zifiri kara.. Tıpkı gözleri gibi.. Korku yok ellerinde ama yine de titriyor.. Rüzgar mi savuruyor saçlarını düşünceleri fırtına mı ya...