Taksiye biniyorum. Damardan arabesk bir şarkı çalıyor. Aynanın önüne asılmış bir tespih. Aynı tespihten bir de taksicinin elinde var. Hem de araba kullanıyor. İkisi bir arada. Arabanın ön camında kısa bir yazı var. Gözlüklerimi düzelterek yazıyı okuyorum.
"Bir sevdaya düş, anlarsın."
Adam dertli belli. Arabesk şarkının sözleri beni benden alıyor.
Sanma sen gidince ben hep ağladım,
Ne yas tuttum ne de kara bağladım,
Bir gerçeği geç de olsa anladım,
Kaderimdir dedim üzülmedim ki.
Derdi olmayan insanı derde sokar bu taksici. Vallahi de âşık halimle dertlendim. Taksicinin bakışlar yolda kulak şarkıda. Araba gidiyor, adam nereye gittiğimi bir türlü sormuyor. Acaba varlığımdan haberdar mı?
"Eyüp'e gideceğiz."
Adam sallamıyor beni. Bakışlar inatla yolda. Huuu abi Eyüp diyorum!
"Eeee... Eyüp'e gideceğiz yüksek müsaadenizle."
"Ha?"
Nihayet beni takabiliyor. Aynadan bakışma yaşıyoruz. Göz içleri kırmızı, gözaltları mor. Gece uyumamış ve üstüne de ağlamış. Zor bir dönemden geçtiği belli. Şarkı, tespih ve öndeki yazı üçlüsüne bakacak olursak anlıyoruz ki adamın sevdiği kız kendisine abi demiş. Amca demiş de olabilir.
"Eyüp diyorum. Eğer ruh haliniz Eyüp'e gitmeye müsaitse bir zahmet bırakıverin beni."
"Ruhum yara bere içinde. Kalbimde hiç dinmeyen bir kanama. Ama merak etme seni bu halde de olsa Eyüp'e atarım abla."
Kaşlarım havaya kalkıyor. Arabesk dinleyen bir adamdan başka ne bekliyorum ki? Neyse ses etmemek en iyisi. Şimdi bir laf etsem konu uzayacak. Yolculuk yeni arabesk şarkılarla devam ediyor. Bir ara İsmail YK çalıyor. Şarkı "Allah belanı versin". O kadar bedduadan sonra "yar" demesi garibime gidiyor. Neden insan yar dediği birine beddua eder ki? Acaba şarkının sonuna koyacak bir şey bulamadığından mı yar diyor?
"...Bana gelen sannaaaa gelsiiiin... Yaaaarrrrr!"
Taksici şarkıya eşlik etmeye başladı. Bu adamı biri susturabilir mi?
"Of anam offfff!"
Torpido gözünü açıp içeriden kavun peynir ve rakı üçlüsünü çıkarırsa şaşmam. Adam ya sarhoş ya da ön hazırlık yapıyor.
"Abla sen sen ol âşık olma. Aşk denen meret insanı ölüme bile sürüklüyor!"
İntihar edecek de çaktırmadan haberin olsun mu demeye getiriyor? Ruh hali hiç hoşuma gitmiyor. Geç kaldın kardeşim, ben de biraz önce âşık olup bindim arabana.
"Aslında iyi yanları da vardır eminim ki. Yani sonuçta aşk kötü bir şey olsa, neden bunca insan âşık olsun ki?"
Araya kendimi katıyorum. Sonuçta yeni âşık oldum, niye yaşamak varken ölmeyi tercih edeyim?
"Yok bea abla. Aşk tam bir çıkmaz sokak."
Arabeskten edebiyata geçiş yapıyoruz. Bu yol ne zaman bitecek? Taksici susacak mı? Taksi parası çok tutacak mı? Ben Anıl'a ilanı aşk edebilecek miyim? Çıkmaz sokaklara sokmaz inşallah bizi.
"Bir kız sevdim ki sorma gitsin."
"Sormadım zaten."
"Kara kaşlı kara gözlü. İnce belli güzel huylu. Biraz nazlı, azıcık da atarlı. Bakışları ceylan, adı da Kezban."
Beynim işlevini yitiriyor. Ben artık ben değilim. Gözlerimin önünde bir ceylan sekiyor. Sanırım bu bizim taksicinin bahsettiği Kezban. Yol bitmiyor, ben bitiyorum. Adam anlatıyor da anlatıyor. Meğer bu bizim ceylanı, yani Kezban'ı istemiş de vermemişler. Hüseyin'le Kezban kaçmaya karar vermişler. Bizim Kezban pencereden bir bir atmış aşağıya çeyizliklerini. Tam kendini de bizim Hüseyin'in kollarına atacakken anası kızı yakalamasın mı? Çeyizler aşağıda, Kezban yukarıda. Hüseyin ise hüsranda. Velhasıl kelam Kezban'ı vermişler oğlanın birine. İki gün önce düğünü olmuş. Bizim Hüseyin ondan bu kadar dertliymiş.