Hayat belki her istediğini vermez insana...
Kabul...
Peki ya istediğin hiçbir şeyi alamıyorsan hayattan?
İnsanlar farklı hayaller kurarlar...
Kimisi çok parası olsun ister.
Kimisi daha büyük bir evi...
Kimisi daha iyi bir arabası...
Kimisi daha güzel bir elbisesi olsun ister.
Ben sadece "mutlu" olmak istiyorum.
Hayattan sadece mutluluğu almak istiyorum.
Benden aldıklarına karşılık mutluluk...
Öyle büyük bir mutlulukta da gözüm yok. Küçük, küçücük bir mutluluk istiyorum.
Mutsuzluktan nefessiz kalmak...
Ağlamaktan nefesimin kesilmesini istemiyorum. Yüreğimdeki acının kalbimi acıtmasını istemiyorum.
Ben Eylül 17 yaşındayım. Annemi ben doğduktan sonra kaybetmişiz. Yani babam öyle der hep. Adımı da annemi Eylül ayında kaybettiğimiz için verdi. Ben annemi hiç görmedim, sesini duymadım, kokusunu hiç koklamadım. Her gece rüyalarıma bir kadın geliyor. Bana sarılıyor, beni öpüyor, gözlerimin içine bakıp bana kızımm diyor. O bana sarılınca kokusunu içime çekiyorum. Biliyor musunuz? O kokuyu duyuyorum. O annem biliyorum. Yüzünü de görüyorum. Kimse inanmıyor, siz de inanmıyorsunuz biliyorum ama o annem...
Babamdan hep annemin resmini sorduğumda "yok " diyor. "Siz evlenince de mi yoktu " diyorum "yok" diyor. Ne zaman annemden konuşmak istesem babamın gözlerinde bir kızgınlık hissediyorum. Babam annemden konuşmayı pek sevmez. Sanırım annemi de sevmiyordu. Babamı annemi anlatmaya ikna ettiğimde anlatırken yüzünü ufak bir tebessüm kaplıyor, annemi anlatmayı bitirdiğinde ise büyük bir hüzün...
"Eylül gidişin başlangıcıdır " der babam "hüznün ilk zamanları yüreğin kışına doğru yolculuktur Eylül"
Yüreğin kışı gelip çattığında örter dünyamızı kar taneleri. Dünyanın görünen kısmında her şey ölür. Ancak dünyanın merkezi devam eder yanmaya...
Dünyanın merkezine kimse inemezmiş, Kimse dokunamazmış ona çok sıcakmış orası. İşte benim yüreğim de öyle sıcak. Kimse dokunamaz ona, kimse dindiremez bu yangını. Kimse bitiremez acımı.
Yüreğimdeki ateş yandıkça acı veriyor bana...*****************************
Anne..!
Etrafıma bakındığımda odamdaydım. Nefes nefese kalmış biçimde etrafıma bakınıyordum. Sanki bir şey arıyordum, birini arıyordum. Annemi arıyordum...
Odamın kapısının açılmasıyla bana doğru koşan bir silüet gördüm. Bana sımsıkı sarıldığında dudaklarımdan bir kelime döküldü. "Anne"...
"Geçti kızım " dediğinde babam olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Rüyanın etkisi ile bir şeyleri idrak etmekte sorun yaşıyordum ama onun sesi, bırakmayacak gibi sarılmasıyla onun babam olduğunu anlamıştım. Uyandığımda yüreğimde oluşan korku onun sarılmasıyla yerini güvene bırakmıştı. Babam bana sarıldığında kendimi güvende hissediyorum. Sanki beni bırakmayacak tek insan oymuş gibi, beni babamdan başka kimse sevmezmiş gibi hissediyorum. Evet çok klişe belki ama gerçekten babalar kızlarının ilk aşkıdır.
Kızlar ilk kez bir adamı sevmeye babalarından başlarlar. İlk kez diğer kadınlardan babalarını kıskanırlar. İlk kez babalarına kızıp, bir adam için ağlamaya ilk defa babalarından başlarlar. Bütün kızlar hayatları boyunca sadece birinin prensesi olurlar. Babalarının...
Babam baş ucumdaki sürahiye uzanıp bardağa su doldurdu. Suyu içmem için bana uzanmadı bardağı dudaklarıma yaklaştırıp kendi elleriyle içirdi suyu bana. Yanaklarımdan süzülen yaşları kendi elleriyle sildi. Yine uykumda ağlamıştım. Alnıma yumuşacık bir öpücük kondurduktan sonra beni yatağa yatırdı. Yüzüm yastığa değdiğinde uyurken gözlerimden akan yaşların verdiği ıslaklığı hissetmiştim. Bu defa çok fazla ağlamıştım anlaşılan. Nasıl ağlanmasın ki? Babam üstümü örtüp odadan çıktıktan sonra düşüncelerimle yalnız kaldım.
Son mu demişti o? Bir daha gelmeyecek miydi? Öpmeyecek miydi beni? Sarılmayacak mıydı? Kızım demeyecek miydi bana?
O an tekrar tekrar canlanıyordu gözümde. Kucağına yatmıştım annemin. O yumuşak elleriyle saçlarımı okşarken ben bacaklarına sarılmış huzurun mutluluğuna kaptırmıştım kendimi. Yukarıdan bir su damlası düşmüştü yanağıma kafamı kaldırıp baktığımda annemin ağladığını gördüm. Oturur pozisyona geçip annemin gözlerine ne olduğunu sorarcasına baktım. Ağlamaktan kızaran gözleriyle bana bakıyordu. Yüzümü avuçlarının içine alıp "kızım" dedi. Bu kelime ilk kez yüreğime korku vermişti. Bundan sonra söyleyecekleri korkutuyordu beni daha fazla konuşmasını istemiyordum. Avuçlarının arasındaki başımı hayır anlamında sallıyordum. Onu kendime çekip sıkıca sarıldım. Yüzümü saçlarının arasına gömüp kokusunu içime çekiyordum. Kokusunu, dokunuşunu, sesini aklıma kazımak istiyordum.
Ağlamaktan kısılan sesiyle kulağıma fısıldadı "artık gitmeliyim" ona daha çok sarıldım çünkü beni bırakmasını istemiyordum. "Bu son bir daha gelemem " demişti annem bu beynimde yankılanıyordu. Kollarımdan kurtulup ellerimi öptü. Gözlerimin içine bakıp beni öldüren sözlerine devam etti. "Artık 17 yaşındasın kızım buna alışmalısın artık. Benim yanında olmama izin yok artık. Seni çok seviyorum unutma kızım" diyip alnımdan öptü. Ben yerime çakılmış gibi otururken onun benden sonsuza dek uzaklaşmasını izliyordum.Düşünmekten ve ağlamaktan yorgun düşen bedenimi annemin bir daha gelmeyeceği bir uykuya teslim ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EYLÜL
ChickLit"Eylül gidişin başlangıcıdır " der babam "hüznün ilk zamanları, yüreğin kışına doğru yolculuktur Eylül "