Bölüm/2~Kâbus

85 19 20
                                    

Neler oluyor. Ah hayır. Anne. Baba. Eren. Abla. Ordamısınız?Hayır bu olamaz. Hayııırr...
Alarmın sesiyle yerimden fırlarken neler olduğunu kestirmeye calışıyordum. Uyandığımda ağzım kupkuruydu. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Ohh şükürler olsun. Kâbusmuş.
Güneş ışınları penceremden içeri girip yüzümü aydınlatıyordu. Yatağımdan kalktım, dünkü yorgunluğum hala üzerimdeydi fakat okula gitmemem için yeterli sebep değildi. Pembe peluş ayakkabılarımı giydim ve banyoya gitmek için odamdan çıktım. Annem çoktan uyanmıştı. Salondaki kremsi koltuklardan birinde bacak bacağa atmış bir şekilde çayını yudumlarken yeni gelen elbise modellerine bakıyordu. Beni görünce tatlı bir gülümsemeyle "Günaydın tatlım" dedi, koyu yeşil gözleriyle gözlerimin içine bakarak. "Günaydın" dedim, yanındaki koltuğun köşesine otururken. Bakışlarını benden kaçırıp tekrar modelleri incelemeye başladı. "Babam uyuyorum?" diye sordum. Bakışlarını tekrar bana çevirirken "Dün gece gelmedi. Holdingde işleri varmış.". "Eren'i uyandırdınmı? Saat kaç?"
"Hayır uyandırmadım. Saat 7.00 daha erken canım." dedi sıcak bir bakışla. Hala kâbusun etkisindeydim. Sıcak bir dus iyi gelicekti. "Hm iyi, ben duşa giriyorum" dedim ve banyoya doğru yöneldim.
Duştan çıktığımda kardeşim uyanmıştı. Annemle birlikte beni kahvaltı sofrasında bekliyorlardı. Kardeşim "Günaydın abla!" dedi saf ve temiz bir gülüşle bana sarılırken. "Günaydın baş belası" dedim ona içten ve sevecen bir şekilde sarılarak. Annem "Hadi kahvaltıya!" derken ellerini alkış yapar gibi üç sefer birbirine vurdu.
"Siz başlayın, hazırlanıp geliyorum." dedim ve doğruca odama çıkmaya başladım merdivenleri üçer beşer çıkarken nihayet odama geldim. Kapıyı açar açmaz direk olarak saçlarımı kurutup dolabıma yöneldim. Kısa gri pileli eteğim ve okulumuzun tişörtünü acele üstüme geçirdim. Saçlarımıda bol bir at kuyruğu yaparak bağladım. Çantamı hazırlayıp telefonumuda ceketimin cebine attıktan sonra odadan çıkıp mutfağa indim. Kardeşim yemeğini bitirmek üzereydi. Ben fazla aç olmasamda zorlanarak bir iki lokma mideme indi. Annem kardeşimi okula bırakmak için evden çıkarken "Anahtarını almayı unutma. Nihal Hanım erken çıkabilirmiş." dedi. "Tamam!" diye seslendim ama onlar çoktan kapıyı kapatıp çıkmışlardı bile. Ardından komedinin üzerine koyduğum çantamı tek omzuma astıktan sonra evden çıktım. Okulum ayakla yarım saat arabayla 10-15 dk sürüyordu. Bugün okula yürüyerek gitmek istiyordum saatime baktım 7:40'dı. Ayakla gidersem geç kalacağımı bildiğim için garaja doğru yöneldim. Şoförümuz Salih amca'ya "Günaydın" diyerek. Anahtarlarımı istedim. Arabayı ben sürmek istiyordum. Babam okul günlerinde benim araba kullanmamı yasaklamıştı fakat Salih Amca'ya yavru köpek bakışımı atarak anahtarları kapıp dogruca arabaya atladım. Araba kullanmayı çok seviyordum. Babam bunu bildiği halde bunu bana nasıl yasaklayabiliyordu anlamıyordum. Okulun önüne geldim ve arabamı garaja park ettim. Hava her ne kadar güneşli olsada hala dünkü soğukluğunu koruyordu. Arabamdan inerken soğuk hava birden yüzüme çarpınca irkildim. Okula girerken soğuk hava iliklerime kadar işlemişti.
Okulun arka tarafında bir kalabalık görünce okulun psikopatları olduğunu düşünmem fazla zor olmamıştı. Burak, Yasin, Mert ve Kayra. Okulun zengin p*çleri. Ama itiraf etmeliyimki aralarında en yakışıklı Kayra'ydı. Kahverengi saçlı, ela gözlü ve kaslı. Kaslı erkeklere bayılırdım. Kayra Türkiye'nin sayılı zenginlerinden birisiydi. Kendini beğenmiş bir tipi olsada kalbimi çalmıştı. Gelişmiş baklava kasları ve nerdeyse benim kolum kadar olan kol kasları adeta tişörtünden fırlayacak gibiydi. Ah Allah'ım kabul etmeliyimki gerçekten çok çekici görünüyordu. Spor yaptığı belliydi. Dağınık kahverengi saçlarını nasıl o kadar biçimli bir şekilde dağıtıyordu anlamıyordum. Ben bu düşüncelerle ilerlerken sınıfıma çıkmıştım bile. Pencere kenarının en arka sırasında tek başıma oturuyordum. Fazla insan meraklısı biri değildim. Bu yüzden tek başıma oturmayı tercih ediyordum.
"Günaydın Ada Minare!!" diye birisinin bana seslenmesiyle kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Bana Minare denmesinden hiç mi hiç hoşlanmıyordum. Benim adım Ada Minire ama nedense herkes ismimle dalga geçmeye ihtiyaç duyuyordu.
Seslenen Doğa'ydı. İyi bir kızdı fakat bazen beni sinir ediyordu ayrıca fazla sosyal olduğu için bana garip geliyordu."Günaydın Doğa" diyerek samimi olmasını dilediğim bir gülüşle karşılık verdim.
"Naber" diyerek yanımdaki boş sıraya.oturdu.
"İyiyim" dedim "Senden naber"
"İyi" dedi. Açıkçası fazla iyi görünmüyordu. Göz altlarındaki morluklar gece uyumadığının belirtisiydi.
Ardından sınıfa bir grup girince herkesin dikkati onlara verildi. Ah Allah'ım. Kayra. Ve grubu. Ne için gelmişlerdiki bizim sınıfa? Nadir uğrarlardı. Açıkçası ne için geldiklerini merak etmiştim. Bakışlarım Doğa'ya kayarken gözlerinde az önceki üzüntü yoktu. Aksine gözleri tamamen ışık gibi parlamış, zeytin gözlerinin içi gülümsemeye başlamıştı. Bir anda bakışlarını bana çevirdi ve "Burak" diyebildi, sadece benim duyabileceğim bir şekilde. Ardından bende bakışlarımı Burak'a çevirdim oda Doğa'ya bakıyordu. Ortada neler döndüğünü anlayamadan Kayra bize doğru gelmeye başladı. Ah heyecanlanmıştım.
Arkadaşlar oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Benim için önemli. Umarım beğenmişsinizdir. Sizleri seviyorum. Neyse çok uzattım sjsjjsjsjsjk..

KördüğümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin