Arkamı dönmeye cesaret edemiyordum. Omzumun üstünden şöyle hafifçe döndüm ve ona baktım bana bakıyor ve gülüyordu. "Dally, sana dedim duymadın mı ?" derin bir nefes aldım ve kapıdan çıktım. Benimle oynamasına sinirlenmiştim. Yemek servisinin devamını 264 yaptı ben sadece onun yanında durdum yemekten sonra da "Bugün için fazlasıyla yoruldun genç bayan hadi sen odana git ve dinlen." Dedi, 264'ü gerçekten sevmeye başlamıştım.
Üstümdekileri çıkarıp yeni geceliğimi giydim. Çiçek desenleri olan bir gecelik takımı almışlar, en azından yurttakilerden güzeldi. Yatağa uzandım ve bugünün ne kadar tuhaf olduğunu düşünmeye başladım, sabah uyandığımda yurtta kendi odamdaydım şimdi ise bambaşka bir yerde sanki saatler içerisinde büyüyüp bir kadın olmuş gibi hissediyordum. Bundan sonraki hayatım bu evden ibaret olacaktı bu evin kuralları benimde kurallarım olacaktı, bu evdekilerin köleleri olmaya mecburdum, başka seçeneğim yoktu. Hayatımın geri kalanını Fortin ailesi ile geçirmek istemiyorum, ben kendi hayatımı kendim kurmak istiyorum eğer özgür olamayacaksam da ( ki olmam imkansız çünkü ben lanet bir griyim) yaşamak istemiyorum. Bugün başıma gelenler sadece bir başlangıçtı evin oğlu Dawson benimle çok uğraşacak beni tehdit edecek ve en sonunda da ailesine şikayet edip evden atılmamı isteyecek. Benim sonumda grilerin çöplüğü olacaktı.
Dawson, iyi mi yoksa kötü anlamak çok zor tuhaf bir görüntüsü var ve fazla çekici, gözlerine baktığım an içimden bir şeyler kopup gidiyor gibi hissediyorum ve bu hislerimden fazlasıyla korkmaya başladım, daha öne hiç hissetmediğim şeylerdi. Başıma bela olabilecek hisler olduğundan eminim.
Belki de o beni şikayet etmeden öne ben kendimi kovdurabilirim. Yani bile bile kendimi çöplüğe göndericem. Aslında çöplüğe gidip orada kendime bir hayat kurabilirdim, başarabilirim ama ne kadar zorluğun beni beklediğini bilmiyorum beni korkutan durumda bu sanırım. Tüm bu düşüncelerimle birlikte uykuya yenildim ve kendimi onun kollarına bıraktım.
Yatağımdan hiç kalkmak istemiyorum kalkınca olabilecekleri düşününce yatağıma gömülmek istiyorum. Daha fazla tembellik etme hakkım olmadığı için kalktım ve doğruca banyoya girdim. Aynada gördüğüm kız ben olamazdım, saçlarım fena halde dağılmış, gözlerimin altı şişmiş ve dün yaptığım makyajımı silmediğim için gözlerimin etrafı siyaha boyanmış bu halimle yeni makyaja başlamış kızlar gibi görünüyordum. Musluğu açıp yüzümü yıkamaya hazırlanırken odamın kapısına iki kez vuruldu ve kapı açılıp kapandı galiba içeri gelen 201 di. Neden geç kaldığımı sormaya gelmiş olmalı, banyonun kapısını açtım ve tam karşımda duran yatağımda oturan, elinde bir tabak ve tabakta da bir dilim çikolatalı pasta olan Dawson' ı gördüm ani bir irkilmeyle kapıyı kapattım. Niye gelmiş ki şimdi ya onu odaya girerken biri gördüyse ya şimdi içeri 201 yada 264 gelirse ben ne yapıcam. Hemen elimi yüzümü yıkadım, saçımı topladım yüzümün o halini gördüğünü hatırlayıp kendimden utandım . Elinde de pasta vardı, sabahın bu saatinde pasta mı yiyordu. Üstümdeki geceliklerimi değiştirme şansım olmadığı için ağlamak istiyordum. Banyonun kapısına vuruldu " Dışarı çıkmayı düşünüyor musun acaba " dedi . "Hayır, sen odadan çıkana kadar banyoda kalmayı planlıyorum." Güldüğünü duyabiliyorum, istemsizce bende güldüm. "İyi o zaman sen çıkana kadar burada duracağım, hatta şuan yatağına yatıyorum" yatağın gıcırtısını duydum " Benim yatağımdan daha rahatmış senin ki bu gece burada mı yatsam acaba" yüzüm fena halde kızarmaya başladı ne söyleyeceğimi unuttum. "Bak 317 ben senin iyiliğini düşünüyorum eğer çıkmazsan ve ben yatakta yatarken odaya biri girerse bu senin için hiç iyi olmaz" birde tehdit ediyor süper " Çıkınca ne olacak ?" sonunda konuşabilmiştim. " Seninle konuşmak istediğim bir konu var" dedi. Beni evden attırmayabilir belki " Ben seni duyabiliyorum kapı kapalıyken konuşsak olmaz mı?" gerçekten bazen ağzımdan çıkan saçmalıklara kendim bile inanamıyorum. "Hayır olmaz seni görmem gerek, hadi artık çabuk ol biraz 201 her an gelebilir" beni gerçekten düşünüyor galiba " Tamam çıkıyorum". "Oh, sonunda " dedi. Yatağın gıcırtısını tekrar duydum .
Kapıyı açarken kalbimin atışı gittikçe artıyordu. Bayılmamak için kendimi tutuyordum, kapıyı açtım yataktan kalkmış ve kapının önünde dikilmişti yeniden gülmeye başladı
" Ya, neden hep gülüyorsun ki " Bende gülümsüyordum.
" Elimde değil seni görünce gülümsemeden duramıyorum"
" Neden ?"
"İnan bana bu ben de bilmiyorum" onunla konuşurken sanki yıllardır onu tanıyormuş hissine kapıldım
"Benimle ne konuşmak istiyordun?" boğazını temizledi, üstünü elleriyle düzeltti ve sonra onu ilk gördüğümde elinde olan pasta tabağını komodinin üstünden aldı ve iki eliyle tutup bana uzattı.
"Bu senin için, biliyorum geç kaldım ama dün gece bana kızgınsındır diye gelemedim. 317, doğum günün kutlu olsun iyi ki doğdun." Gözlerim doldu, boğazım düğümlendi hiçbir şey diyemedim. Daha önce hiç kimse doğum günümü kutlamamıştı bu çok garip bir duyguydu kendimi tutamıyordum ve gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Pastayı komodinin üstüne bıraktı sanırım böyle tepki vereceğimi düşünmemişti. "Neden ağlıyorsun, böyle anlarda mutlu olunması gerekiyor 317 ağlamamalısın, gülmelisin" elleriyle başımı kaldırdı ve gözyaşlarımı başparmaklarıyla sildi bende gözlerimi gözlerine hizaladım ve ona bakmaya başladım.
" Teşekkür ederim" diye bir fısıltı çıktı dudaklarımın arasından "Daha önce kimse doğum günümü kutlamamıştı" "Ahh" dedi üzüntüyle "Bilmiyordum" ellerini yüzümden boynuma kaydırdı ve bana sarıldı bende tereddüt etmeden ona sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRİ 317
FantasyAdeston 'da "gri" olanlara yer yok ve ben Adeston'un 317. grisiyim... Gri olmak, ölmekle eşittir çünkü ikisinde de kimse yaşamını önemsemiyor. Bir tercih şansım olsaydı doğmadan ölmeyi seçerdim çünkü her gün yaşayan bir ölü olmaktansa bir defa ölmey...