5. BÖLÜM

5.3K 212 16
                                    

Meraba arkadaşlaarrr!! Bu bölümde de vicky9coldlover 'a adama yapacağım :) Kendisi psikopat bişi. Ama çok güzel yorumlar yapmıştı. Kendisini çok severim :) Umarım beğenirsiniz :D

Kapıyı açtığımda karşımda duruyordu. İşte Scooter Braun! Şu süüüper ünlü çoooooook yakışılı Justin Bieber'in menajeri... İyi birine benziyordu. Gülümseyerek:

"Merhaba. Siz Bayan Adriana Mazer olmalısınız. Sizi gördüğüme sevindim, daha iyi görünüyorsunuz."

"E-evet, benim. Siz de Scooter Braun değil mi? Lütfen, içeri geçin." dedim. Gerçekten de daha iyiydim. Ayağım açısından tabii. Rahatlıkla yürümeye başlamıştım. Yakında dans bile edebilirdim (ki bu bir daha yapmak istediğim son şeydi). Ayağım daha iyi olmasına rağmen ruhsal çöküntü yaşıyordum diyebilirim. Hele Scooter aradıktan sonra 2 gün şoktan çıkamamıştım. Şimdi ise gelmiş, karşımdaki koltukta oturuyordu. Jessie'ye aramadan veya bundan hiç söz etmemiştim. Heyecandan ölür, kalp krizi geçirir ya da bana saldırırdı. Onun dışında gelip Scooter'a saçma sapan şeyler söyleme ihtimali bile vardı. 

"Pekala. Konuşalım?" dedim sabırsızca. Dans etmek istemiyordum. Tek istediğim şey şu adamın evden çabucak gitmesi ve benim de hayatıma geri kalan (geri kalan bir şey olduğundan emin değildim aslında) yerinden devam etmemdi. Galiba bu da ağlama , sinir krizleri, bileklerimi kesmem anlamına geliyodu.

"Evet, bakın Bayan Mazer, internetteki videonuzu gördüm, diğer dans eğitmenleri de gördü. Biz sizin oldukça yetenekli olduğunuzu düşünüyoruz." Ben anladıııımmm!!! Bunlar topluca bişeyler içmiş yaa! Biliyodum sarhoşa benziyo zaten! Ne saçmalıyo hala bu yaa!11!!!!! Neyse, ben açık konuşcam!

"Üzgünüm, ama ben bir daha dans etmeyi düşünmüyorum. Zaten özgüvenim yok benim. En iyisi bu işten vazgeçmek." dedim ve Scooter'ın bakışı bir an beni ürküttü.

"A-ama olmaz! Bir şekilde dans etmelisiniz, bu sizin ruhunuzda var!Mükemmel dans ediyorsunuz!" Bi dakka ya! ne ruhu? Sen menajermisin yoksa yoga eğitmeni mi? Tam söze başlayacaktım ki sözümü kesti.

"Bakın, para işi hiç önemli değil. Üstelik bunu yaparken eğitiminizi de aksatmayacaksınız. Özgüveni de kafanıza takmayın. Oraya çıktınız, küçük bir kaza oldu ama bunun tekrarlanması gibi bir ihtimal yok. Usta eğitmenlerden ders alacaksınız tabii ki. Korkunuzu rahatça yenebilirsiniz." dedi. Doğrusu konuşma ikna edici olmaya başlamıştı. Hem neden olmasın?Eğitimim aksamayacaktı. Belirli bir gelir kaynağı da olurdu. Referans olarak ise mükemmeldi. 

"Aslında, düşündüm de neden olmasın? Bunu düşünebilirim gerçekten. Sadece biraz zaman istiyorum."

"Çabuk düşünseniz iyi olur.İmzalamanız gereken evraklar, sözleşmeler var. Bu hafta içinde burada olacağım. Bu süre içinde karar vermeniz gerekli. Bence hemen şimdi bile verebilirsiniz. Dansçımız olmayı kabul ediyormusunuz?" İkna edici. Fazla ikna edici. Adam işini biliyor diye düşündüm. Ve ben de ikna olmuştum. Cevabı verdim.

"Evet, kabul ediyorum."

-BİRKAÇ GÜN SONRA-

Son zamanlar (son birkaç gün) sürekli evraklar ve sözleşmelerden ibaretti. Hızlı geçmişti. Tek aklımda olan ley ise Jessie'ye bunu nasıl anlatacağımdı. Buradan gitmem ve başka bir yere yerleşmem gerekecekti ve sürekli dolaşacaktım. Jessie'yi görememeye dayanabilirmiydim onu bile bilmiyorum. 

Sonunda Jessie'yi aradım. Olanları söyleyince çığlık attı, bağırdı... Tek istediği onu da bir kez olsun Justin'le tanıştırmamdı. Ben, daha kendim Justin'in yüzünü görmemiş olan ben hemen tanıştırcaktım onu. Tabii ya! Söz verdim yine de. Hakkıydı ne de olsa. Nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu ama neyse. Sonra aklına burdan taşınmam gerektiği gelince üzüldü. 2 gün sonra uçağa binip gidecektim. Beni o uğurlayacaktı. Telefonu kapatıp derin bir nefes çektim... Scooter koridordaydı ve evrak işlerinin tamamlandığını söyledi. 

-2 GÜN SONRA-

İnsanlar gittikçe daha da küçük gözükmeye başlamıştı. Evler... Arabalar... Ve Jessie... Ağlamıştı. Kaldıramamıtım zaten. Kaldırabileceğimi sanmıyorum. 3 saat sürecekti. Kfamı koltuğa yasladım ve bşrkaç günde hayatımın nasıl değiştiğini kavramaya çalıştım. Sorular kafamdan hiç gitmiyordu. Nasıl uyum sağlayacaktım? Arkadaşım olacak mıydı? Zorluk çeker miydim? Bunları düşünürken 3 saat geçmişti. Sanki sadece birkaç dakika olmuş gibi hissediyordum.

Uçaktan indik. Scooter hemen bir otel buldu. Çok lükstü. O hemen otelden ayrıldı ve ben de odada yalnız kalmıştım. Üstümü değiştirdim.Duş aldım.Kendi evim de olacaktı tabii. Yine Scooter ayarlayacaktı bunu da. İşine gerçekten kendini adamıştı. Yarın sabah erkenden beni alıp dans ettikleri yere götüreceklerdi (dans salonu mu deniliyo buna? Ne dicem ben şimdi buna? Neyse anlarsınız siz zekisinizdir. zeki okuyucularım benim :)) Çabucak işlerimi bitirdim. Ytağa kendimi attım. İnternette biraz dolaşıp Justin'le ilgili şeylere baktım. Ne kadar çok şey vardı. Nsıl ezberliyolar bunları ya? (tabi ezberleyemezsin kızıımm!!! Belieber diilsin bişey değğilsin! Sevme sen Justin'i! yapmicam işte! Yazmicam hikayeyi uf yaa! Zaten annem yemeğe çağırıyo! Yazarınız sinir krizi ve psikopatlık givi bişi geçirio 1 SNYE!1! Tamam ben iyiyim yazcam yazcam tamam yaa!)) Sonunda yazarın sinir krizi geçtiği için mutluydum. Ama bi insan bu kadar mı manyak olur ya? Düşe düşe buun hayal gücüne kalmışım. Şansa bak. Böyle manyak yazarımı düşünerek uykuya daldım.

Sabah telefonun sesiyle uyandım. Uykulu bir şekilde telefonu açtım.

"Alo?"

"Günaydın Adriana! Hadi hemen hazırlan aşağı in seni oraya(dans ettikleri yer) götüreceğim."

Arayan Scooter'di. Artık bana Adriana diyordu. Bende ona Scoot diyordum. Üstümü giydim, Saçlarımı yukardan at kuyruğu olacak şekilde topladım ve aşağı indim. Bu sefer makyaj yapayım dedim. Genelde makyaj yapmam ama bu sefer yapayım dedim herneyse anlayan anladı -,-

Aağıya inip otelin karşısında bekleyen siyah Mercedes'e bindim. Scooter bana selam verdi ve gelene kadar havadan sudan konuştuk. Büyük bir binanın önünde durduk. İçeriye girdiğimizde büyülendim. Çok güzel döşenmişti. Scooter'i takip ettim. İçeriden müzik sesi duyuluyordu. Çok güzeldi. Bir odaan içeri girdik. Birçok dansçı vardı. Hepsinin önlerinde de Koyu sarı saçlı bir çocuk komut veriyor, şarkı söylüyor, aynı anda da dans ediyordu. Birden balrengi gözleriyle dönüp bana baktı. O an ölecekmiş gibi hissettim. Belki de yazarımın ya da Jessie'nin duygularını anladım. Karşımda Justin Bieber duruyordu...

Allahım sonunu yazarken ben bile heyecanlandım lan! ayyyy o bal rengi gözleri kullanmasam olmazdı zaten ölürdüm içimde kalırdı. Umarım beğenmişsinizdir. Yeni bölüm yarın gelir. Görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın hepinizi çok sefiyom :) XXX

Drummer Boy (Justin Bieber FanFiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin