Sigarasından bir duman daha aldı, önündeki küllüğe basarak sigarayı söndürdü ve ağır ağır dumanı üfledi.
- Ben öyle şeylere inanmıyorum.
Ahmet zaten her zaman kendi bildiğini yapan bi insan olmuştu, ölülerin yürüyebildiğine ve insanlara saldırdığına onu inandırmak biraz sabır gerektiren bir şeydi. Emre o sırada ufka dalmış, gökyüzünü seyrediyordu. Bir anda irkildi,
-Duydunuz mu ?
-Neyi duyduk mu ? Diyebildim.
Parmağını ağzına götürüp susmamı işaret etti, bir süre dinledik. Dışarıda giderek şiddetlenen çığlıklar vardı, hemen çatının kenarına koştuk ve dışarıya bir göz attık.
-Özlem abla!! Diyiverdi Ekrem, ama hepimiz tanıyabilmiştik malesef. Bir kaç adam ve iki kadın topallayarak Özlem ablayı kovalıyordu, pek hızlı oldukları söylenemezdi. O sırada karşı apartmanın kapısı açıldı ve Evren ablasını kurtarmak için amansızca kalabalığın arasına girdi. Bir kaç boşa çırpınıştan sonra omzundan bir ısırık aldı öfkeli kalabalık. O an Ahmetle göz göze geldik, artık ne olduğunu iyice anlamıştık. O an nasıl oldu anlamadım ama sanki Evren bizim varlığımızı hissetti ve göz göze geldik, saniyeler bile geçmemişken koşarak apartmanımızın kapısına geldi ve yakarışlar içinde kapıyı yumruklamaya başladı.
-Ben gidiyorum. Dedi ekrem.
Gözlerinde kararlırık ve üzerine serpilmiş korku vardı.
-Bensiz olmaz. Dedim
Hafifçe kafasını sallayarak bana güvendiğini belirtti.
-Bende varım. Olayların başından beri ölüm sessizliğine bürünmüş Sertaç sanki bizden cesaret almıştı. Göz ucuyla Sertaç'a bir baktım, aramızdaki en yapılı çocuktu, çok işimize yarayabilirdi. Beklenti içinde diğerlerine baktım, sessizce yere bakıyorlardı, cevabımı almıştım. Bir şey söylemeye gerek duymadan merdivenlere yöneldim, ve aşağı inmeye başladım. Ekrem ve Sertaç'ın peşimden geldiğini hissedebiliyordum. Hızlıca en alt kata indik, Evren hala var gücüyle bağırıp yardım istiyordu. Sertaca bekleyin işareti yapıp merdivenin altındaki sopaları çıkardım ve koşarak kapıyı açtık, evren sanki anında hazırmış gibi içeriye daldı ve kapıyı kapattı ama bu kararlılığı uzun sürmedi, hemen kapının önüne yığılıverdi, omzunu tutuyordu. İlkyardım gerektiğini farkettim. Aklıma ilk gelen şey eve çıkıp malzemeleri almaktı fakat tam yukarı çıkacakken, giriş kattaki Hikmet ablanın kapısının aralık olduğunu farketmiştim, yavaşça kapıyı açarak içeri girdim ve salonu didik didik aradım. İşte ilkyardım malzemeleri burdaydı, koşarak Ekrem'e Evreni getirmelerini söyledim. Onlar gelene kadar mutfaktaki bütün kesici eşyaları topladım, hiç beklemediğim bir şekilde cephanelik gibiydi. Satır, döner gibi bulunduğumuz duruma çok uygun bıçaklar vardı. Onlarıda toplayarak içeri geçtim. Evrenin üstünü çıkarmışlardı yarası berbat görünüyordu, beklemeden oksijenli suyu boca edip canının yanmasına aldırmadan tentürdiyotlu pamuğu bastırarak pansuman yaptım. O sırada arkamdan bir boğaz horultusu işitir gibi oldum, arkamı döndüğümde minyon tipli Hikmet ablamız tökezleyerek akşam yemeklerine doğru geliyordu. Anın şokuyla Ekrem koşarak ablayı omuzlarından tuttu ve yere düşürmeye çalışırken boynundan derin bir ısırık kaybetti. Yardım etmeye yeltensemde herşey için çok geçti Ekrem'in şahdamarı patlamıştı ve saniyeler içinde gözlerini yummuştu. Hayatımın en boktan günüydü sanırım bir anda dünyam karardı, o sinirle beceriksizce ayağa kalkmaya çalışan Hikmet ablaya ilerleyip kafasına defalarca satırla vurdum, hıncımı alamıyordum, omzumda bir el hissettim Sertaç yeter der gibi bakıyordu, hafifçe kafamı salladım ve satırı bıraktım, o an aklımdan intihar etmek geçti ve yanımdaki çakıyı elime aldım. Bileğime dayayıp gözlerimi yumdum, fakat kulağımın ardında birinin soluduğunu hissettim, tam o anda bir el kafama yapıştı anında ayağa fırlayarak sırtımdaki kişiyi duvara vurdum. Eli biraz gevşer gibi olunca döndüm ve kafasına defalarca çakıyı sapladım, ama dur... Bu Ekrem'di, bu nasıl olabilir ?