Eğer Öyle Bir şey Mümkünse,Mutlu Olmak

100 2 0
                                    

Yazamam diyordum bu gece,ancak kendimi buluverdim yine bu huzurda. Mutluluk geldi aklıma. Nedir mutluluk? Çok klişe bir soru değil mi ? Tabii cevabı da öyle olmak zorunda o zaman. Neden öyle olsun ki ? Neden basitleştirelim mutluluğu? Mutluluk ömrü uzatır bir kere. Öyle derler en azından, ne kadar doğruysa. Mutlu zamanlarımız geçti hepimizin değil mi? Doğum günümüz mesela, belki maaş günü, belki yağmurun yağdığı o gün, belki de bir mesaj aldığımız o mükemmel gün. Sanki o  günlerde kainat dile gelmiş, bizimle sohbet edip gülüyordu, değil mi? Herkes ister, her gün mutlu ve güzel yaşamayı. Aslında güzel yaşamıyor muyuz? Acılarımız var mesela hepimizin, ya da içimizde biriktirdiğimiz, yaşayamadığımız, sanki yaşasak onları hemen helak olacağımız mutluluklarımız. Korkuyoruz bu güzellikleri yaşamaya, değil mi? Ve içten içe mutlu etmiyor mu bunlar ? Ama bırakalım yaşansın her şeyi, korkutmayalım yüreğimizi. Her acı korkutmasın o ağzına kadar dolu kalbimizi.

Bir şiirin son mısralarında mutluluğu görebiliriz belki, Özdemir Asaf'ı bunun dışında tutuyorum, akşam eve geldiğimizde hissederiz; kapının açılışı, " hoşgeldin " deyişinde belki. Ya da bir bekleyişin sonunda mutluluğu bulabiliriz, ve belki de hayal kurduğumuzda... Güzel olurdu böyle her zaman mutluluğu derinden hissedebilsek aslında. O mutlulukla kalbin hızlı hızlı çarpışı ne de güzel olur, el ayak tutmaz mesela. Bakmayın karamsar olduğuma, ben de yaşadım mutluluğu. Hep yaşamak isterim aslında, her gün, her an hatta. Bir mutluluk gelsin, hiç gitmesin derim genelde. Ama mümkün mü öyle bir şey ? Üzülüp, içimize kapanmamız da lazım ,hayatın kanunu değil de ne bu ? Tesadüfler mutlu etmez hiç. İnanmayın tesadüflere. Allah ol der, karşına çıkıverir, ya da bir mutluluk gelir ve gitmez.

Bazen siyahızdır, bazen de gri. Aslında hep bir arada kalmışlık vardır kalbimizde. Her şey orada çünkü. Ama bazen bir acı saplanır orta yerimize. Söker, dağlar orayı. Öyle acıtır ki nefes alamaz, boğuluruz. Peki kaç kere boğulduk? Kaç kere hıçkırıklarımız bizi boğdu ve öyle yaşamaya devam ettik. Bilmiyorsunuz değil mi? Kimse bilmiyor, yalnız değilsiniz. Bir suret canlanır gözlerimizin önünde, belki sokakta yürürken, belki evde amaçsızca tavana bakarken,  belki de uyku ve uyanıklık arasında, arada kalmış bilinmeyen bir diyarda gezinirken. Duman gibidir o suret işte o zaman. Vardır, biliyorsundur, oradadır, ama yakalayamazsın, tutamaz, kendine alamazsın onu. Bu da mutlu etmez ki seni. Var olduğunu bile bile ona ulaşamamak, oysa ki o kadar yakınken sana. Eğer mümkünse mutlu olun. Nasıl olacak bilinmez. Ama belki maaşlar artar, toplu taşıma ucuzlar, bir yemek daha yapmayı öğrenir, pilavı tane tane yaparsınız, ya da o gelir, gitmez. Bilinmez... Yine de gelsin, elleriniz olsun, kalbiniz olsun, acınızı dindirsin, hoşgelsin.



Hayat Üzerine DenemelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin