Üç Yıl Sonra
Uzun bir yaz tatilinin sonuydu. Okullar artık açılmıştı. Üç yıldır depresyonda olan Ali için bir yıllık işkence tekrar başlıyordu. Sekizinci sınıftan beri depresif olan bu çocuk bu yılda önceki yıllarda yaptığı gibi insanları kendisinden uzak tutarak geçirmeyi planlıyordu. Gelecek ile ilgili plan yapmaya takıntılı ve her ihtimali hesaplamaya çalışan bu çocuk için her şey ya siyah ya da beyazdır. Orta yol asla var olamaz. Her zaman karamsardır ve donuk bir yüz ifadesi takınır. Soğuk ve nefret doludur. Ama bu sadece görünen kısmıydı. Umutsuz bir umutla bu savunmanın ardındaki gerçeğin görülmesini istiyordu ve bunu isteyen yanı hayata pembe gözlüklerle bakan bir aşk sarhoşuydu. Üç yıldır üzgün olan bu ergenin iç dünyasında hafif bir hareketlilik vardı artık; üçüncü bir yanı oluşmuştu; Lucifer. Lucifer, duvarları yarıp Angelo'yu dışarıya çıkarmaya çalışıyordu. Buna karşı Diablo daha fazla duvar örüyordu. Angelo ise isteksizce ikisini de iyileştiriyordu. Angelo sadece alan iyileştirmesi yapabiliyordu bu yüzden iki tarafta yenileniyordu ve bu savaş Ali'nin içinde devam ediyordu. Aniden telefonun alarmı çaldı. Ali bir sıçrayışta uyandı. Eluveitie'nin Uis Elveti şarkısını alarm sesi olarak ayarlamıştı. Bu sayede kolayca uyanıyordu. Ali bıkkınlıkla mırıldandı ve yatakta biraz yuvarlandı. Beş dakika sonra alarm tekrar çaldığında
"Öff! Gitmek istemiyorum!" dedi ama yataktan kalktı.
Yavaşça banyoya girdi ve duş aldı. Kurulandı. Giyindi. Kahvaltı yaptı. Dişini fırçaladı. Omuz çantasına boş bir defter ve kalem kutusunu tıktı. Kulaklığını taktı ve evden çıktı. Durağa vardığında her zamanki boş gözlerle etrafına bakındı. Bunu yapmaktan sıkılınca dinlediği şarkıya odaklandı. Enya'nın Paint the Sky with Stars şarkısı çalıyordu. Bu şarkı onu azda olsa mutlu ediyordu. Dudakları hafifçe hilal şekli aldı. Ama yine de dışarıdan somurtuyormuş gibi görünüyordu. Ali'nin ifadelerini okumak zordu. Belli belirsiz ifadeler takınırdı. Ama o bunu bildiği halde umursamazdı. Nede olsa o ne hissettiğini biliyordu. Arkadaşa ihtiyaç duymazdı çoğu zaman. Bu sebeple kimseyle pek yakınlaşmazdı. Ama ara sıra sınıftan birkaç kişi ile takılırdı. Yine de onlarla hiç dışarı çıkmazdı, sadece okulda takılırdı. Onlardan biri Çağlar idi. Sınıftakilerden Ali'nin tuhaflıklarına en çok sabreden kişiydi. Birbirlerini sekizinci sınıftan beri tanıyorlardı ve artık lise üçteydiler. Çağlar, Ali'nin yarı zamanlı psikoloğuydu. Ayrıca Ali en ufak bir kararı vermekten acizdi ve çoğu zaman Çağlar' a danışırdı. Ali gelen otobüse baktı ve durdurup bindi. Otobüs yola koyuldu ve Ali baygın, sıkılgan bir ifadeyle dışarıyı izliyordu. Midesi felç olmuş, başı dönmeye başlamıştı. Ne zaman bir kara taşıtına binse böyle oluyordu. Sadece uçak ve vapurdan etkilenmiyordu.
Ali kusmadan liseye varmayı başarmıştı. Otobüsten indi ve bahçeye doğru ağır adımlarla ilerledi. Tekrar 'Uyum Sağlama Sorunu Merkezine' dönmek istemiyordu. Bir yılı daha 'Ne olduğu belirsizlerle Survivor' programına katılmak istemiyordu. Yine 'Ay bununla daha önce Tanışmış mıydım? Neden sıcak davranıyor?' larla ne ara tanıştığını hatırlamak istemiyordu. Ali için okuldaki bütün öğrenciler ve bazı öğretmenler 'Seninle ne ara tanıştık?' dan başka bir şey değildi ki Ali'nin onları böyle görmesi bile onların şanslı olduğunun başlıca göstergelerinden biriydi. Aslında Ali kendi içinde hapsolmuştu. İçinden ufak bir ses "Arkadaş istiyorum!" diye bağırdı ama onun sesi anında baskın gelen düşünceleri tarafından kesildi. İlerlemek için kendini zorluyordu. "Hadi! Sadece bir yıl! Sadece bir yıl daha dayan ve sonra üç aylık yalnızlık seni bekliyor!" diye geçirdi aklından.
"Ama ben yalnız olmak istemiyorum!" diye ciyakladı Angelo
"Ama yalnız kalmalıyız. Bizim için en güvenlisi bu." dedi Diablo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seremoni Şoku
Roman d'amourŞey nereden başlayacağımı bilmiyorum, bu sebeple lütfen kusura bakmayın. Açıkcası yazdığım ilk hikaye değil ancak yayımladığım ilk hikaye. Bu sebeple şu an korku ile karışık bir heyecan duygusu içerisindeyim :D Bu hikayenin benim için anlamı büyükt...