Canımın içi seni sevdim seveli bana bir haller olduğunu söylemiştim. Canımın içi diyorum çünkü ne diyecektim ya! Ha aklıma geldi. Şimdide astro fizik etkisindeyim. Hangi mevsimi yaşıyorum. Bir yudum demli çay beni çarpsın ki bilmiyorum. Bugünlerde şaşkınlığımın en büyük eylemi yürürken ya yanlış yere basmak ya da yanlış yere girmek. Nasıl yani deme? Bu çok klasik bir soru, bunu modernize ederek "Şaşkınlık derken? " gibi naif bir soru sor da ben de şaşırayım hemi. Sahi ne diyecektim ya!
Bak gülüm. Gülüm diyorum çünkü aklımda başka çiçek yok be ya! Şu yanlış yere basmak fiili var ya! Başımın belası. Bak nasıl mı? Dolmuşa bindim. Kestane almaya gideceğim. Ne var bunda çarşıya iniyorum bi şey yok. Ayaktayım. İçerisi hınca hınç dolu. El tutamakları var ya onların ikisine tutundum. Neden aklıma barfiks çekmek geliyor anlamıyorum. Çaktırmadan bir iki deneme yaptım. Olmuyor. Derkene hemen önümdeki çafçaflı kadın sert bir ifadeyle yüzüme bakmaya başladı. Ama ne bakış. Sanırsın ki bütün zombiler küfrediyor. Oysaki sevimli bir adamım. Acaba bana mı bakıyor takıntısıyla sağa sola baktım. Hayırdı. Asi kadın gözbebeklerimin iç açıları toplamına bakıyor. İlk trafik lambası çarpsın ki beni tırstım. Demez mi " Beyefendi ayağıma basıyorsunuz kör müsünüz? İşte yıkılma anım. Meğerse kadının yüzündeki ifade alçak ayağımın yanlış basma hikayesiymiş. Ne utandım ne utandım ama. Özür dilerken sürücüden fazla vites değiştirdim. İnan bana kuru papatyam. Kuru papatyam diyorum bu mevsimde tazesini bulamadım canımın içi.
Neyse çarşıya indim. Bizim, hazreti Mürüvvetin dükkaniyesine uğradım. Tam kapının ağzındayım. İçeri girsem mi girmesem mi terazisindeyim ki? İki tane sokak köpeği ayağıma dalmaz mı? Nasıl yani diyeceksin. Allah aşkına deme şöyle de; Köpek derken? " Hah oldu şimdi. Böyle daha iyi anlıyorum. Köpek derken, kapı önüne onlar için bırakılan yeme basan ayağıma saldıran köpeklerden bahsediyorum. Ayakkabımı açık kahverengi kedi sandıklarından şüphem kalmamıştır artıkın. Oradan nasıl kaçtığımı düşün zencefilim. Zencefilim diyorum sahiden ne diyecektim ya!
Yanlış yere girmek dedim ya! Şimdi aklına hemen erotizma gelmesin çam sakızım. Çam sakızı diyorum çünkü çobanlar koyunları kaybetti. Hepsi firarda. Bak ne dicem; kafada kestane almak teorisiyle bir kasaba nasıl girilir. İşte o felsefe bana ait. Yolu geçiyorsun bir araba korna çalıyor. Tamponu kalçadan sıyırıyorsun. Doğru Kasap Ziya'ya. Kasap derken? Dediğini burnumla duyar gibiyim. Kestane kıyması çektirecek değilim kestanem. Yanlış yere girdim işte. Kestanem diyorum çünkü; çarşı kazan ben kepçe kestane bulamadım sevgilim.
Bak canım seni sevdim seveli bana bir haller oldu. Seni düşünmek dört sayfa süren cebir işlemi gibi. Cebir derken? Aşk olsun onu da bil artık. İki kere ikinin beş ettiği seni sevmenin matematiğine cebir denir. Cebrail değil.
Ha şimdi de " Nasıl yani?" mi diyorsun. Bak onu da anlatayım. Şimdi sen paysın, ben payda. Aramızda kalın bir çizgi var. Bütün yanlışlar doğruları götürmezse dudakların şimdi çarpsın beni. Kendimi sana bölüyorum, kalanı senden çıkarıyorum. Anlayacağın iki kere ikinin beş ettiği seni sevmenin matematiğini seviyorum. Seni sevmek derken? Canım benim... Nasıl yani?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmenin matematiği
Comédieiki kere ikinin beş ettiği seni sevmenin matematiğini seviyorum. Seni sevmek derken? Canım benim... Nasıl yani?