1. Bölüm

603 122 196
                                    


Yaprakların, rüzgârın koordinatörlüğünde gerçekleştirdiği salsa gösterisini izlerken düşünceler denizinin dibinden, ayağıma atılan bir kement beni derinlere çekiyordu. Başımı hafifçe kaldırıp rol modelime doğru çevirdim. Yapayalnız kalmış bir ağaç. Ne yaprakları vardı ne de meyvesi... Kimsesizdi. Ama dimdik ayaktaydı. Yüzüme buruk bir tebessüm yerleşirken zihnim bir anıyı da beraberinde misafir ediyordu.

''Bahçedeki salıncağa oturmuş yüzümdeki somurtmayla parmaklarıma işkence ediyordum. Yarışmayı kazanamamış olmamın hüznünden çok bunu hak etmediğim gerçeği yaralıyordu ruhumu. Birinci olan çalışmış, hak etmiş olabilirdi ama bende aynısını yapmıştım. Hatta belki de daha fazla çaba göstermiştim.

En acısı da emeklerinin boşa gittiği hissiydi.

Arkamdan gelen ayak sesini önemsemeyip parmaklarımla olan acı dolu oyunuma devam ettim. Başımın üzerine konan şefkatli bir buse babamın geldiğinin göstergesiydi. Yanmaya başlayan gözlerimi gökyüzüne doğru çevirdim. Eğer kazansaydım ailemin gözlerindeki gurur ve mutluğunun dansını izleyebilecektim. Ama olmamıştı. Ben, kaybetmiştim.

''Ne kadar da güçlü öyle değil mi?'' dedi bir süre sonra babam. Bakışlarımı babama doğru çevirdim. Gözleri, salıncağın bağlı olduğu ağaç dalındaydı. Çatılan kaşlarımla baktığı yere diktim harelerimi. Sözlerinden bir anlam çıkaramamıştım. Derin bir nefes alıp tam karşıma geçti. Başımı önüme eğdim tekrar.

''Erva?'' dedi ona bakmamı istercesine. Gözlerimi sımsıkı yumup derin bir nefes hediye ettim ciğerlerime. Karşılıksız, içten gelen bir armağan değil bu. Güç almak içindi her şey... Tedirgince babama doğru yönelttim bakışlarımı.

''Ağaçlar, hayattaki en güzel rol modeli.'' Sesi, her zamanki gibi güvenin huzurunu barındırıyordu içinde. İstemsizce çatılan kaşlarım sözlerini anlamadığımın bir göstergesiydi.

'' Yeri geldiğinde bırak, sevdiklerin terk etsin seni bir yaprak misali. Seni daha da güzelleştirdiğini sandığın ne varsa bırak, yitip gitsin. Büyüdüğünü, kendi ayaklarının üzerinde durabileceğini sandığın anda bırak, kırılsın dalların. Yalnız, çaresiz kal... Ama ayakta kalmaktan, güçlü olmaktan hiç geri durma.''

Tam itiraz edecekken babam ''Erva!'' dedi beni susturarak. ''Alt tarafı bir yarışma. Kazanmak için girdiğin ama kaybetmenin de seçeneklerde olduğunu unuttuğun bir yarışma... Sevinmen gereken yerde üzülüyorsun.'' Gözlerimi belertip babama gay olduğunu söylemiş gibi baktım. Neyi ne sevinecektim Allah aşkına? Kaybetmiştim!

Tebessüm edip ''Bakma öyle,'' dedi sakince. '' Her zaman istediğin şeyler olmaz. Aldığın her darbe seni sevindirmeli. Çünkü bazı şeylerin farkına varmanı sağlayan en önemlisi de güçlenmeni, dimdik durmana neden olan olaylar...'' Nefesini tazeledikten sonra devam etti sözlerine. '' Üzül, ağla, içinden ne geliyorsa onu yap. Sonrasında derin bir nefes al ve kaldığın yerden devam et. Bu şekilde pes etme!''

Kolaydı sanki!

Sertçe yutkunup kucağımda topladığım ellerimle olan bakışmama devam ettim. ''Bak ona, yapayalnız.'' Sol eliyle ağacı işaret ediyordu. ''Sevdiği, güvendiği belki de âşık olduğu yaprakları yok.'' Babamın gözlerinin tam içine baktım. '' Ama kökleri var. Onu hayatta tutan, onu 'o' yapan amaçları, umutları var. Eğer vaz geçerse yaşamaktan, kızdığı yaprağın ihanetinden ne farkı kalır? O da umutlarını aldatıp, onları yarı yolda bırakmış olmaz mı?'' Başım bu sefer sözlerin haklılığıyla öne doğru eğilmişti. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp çekince babama yönelttim bakışlarımı bir süre sonra. Ellerini iki yana açmasıyla huzurun sarmaşığı olan kollarına bıraktım kendimi.''

SIRADANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin