Ne kadar süredir baygınım veya kendimde değilim hiçbir fikrim yok.
'En son yağmur yağıyordu. Damlalar yavaş yavaş yüzüme çarpıyordu. Hiçbir şey hissetmiyordum. Damlalar yavaşça hızlarını arttırıyordu. Kalbim kırılmıştı. Nereye ya da kime gideceğimi bilmiyordum. Kalbimin kırılmasına neden olan sevgilime mi yoksa onun beni aldattığını bildiği halde bana söylemeyen en yakın arkadaşıma mı? Yürümeye devam ediyordum. Acaba her şey yolundaymış gibi mi davransam. Hayır, bu doğru olmazdı. Ne olursa olsun öyle davranmamalıyım.'
Sonrası bulanık. En son bunları hatırlıyorum. Üzerimdeki kıyafetler hala ıslaktı. Ayağa kalkıp etrafı incelemeye başladım. Neredeydim ben böyle?
Kenarda ve duvarlarda resimler vardı. Onlara yaklaşıp daha dikkatli incelemeye başladım. Onlarca resim vardı. Bu resimler oldukça büyüleyiciydi. Resimleri inceledikçe yapan kişiyi merak ediyordum. Kapı çalınca bir anlık refleksle arkama döndüm.
"Dün akşam seni sokakta yarı baygın halde buldum. Yağmurun altında ne işin vardı ki?" diye sordu elindeki tepsiyi masaya koyarken.
"Dün için kusura bakmayın. Bazı gerçekleri öğrendim. Bu beni öyle bir hale getirdi. Sanırım biraz dağılmıştım. Yardım ettiğiniz için teşekkür ederim." dedim diğer resimleri incelemeye devam ederken.
Tam ona döndüğüm sırada "Önemli değil." dedi ve bir süre bekledikten sonra "Ben Esra" diyerek elini uzattı.
Gülümsemeye çalışarak "Bende Samet." deyip elini sıktım. Saate bakıp "Ben gitsem iyi olur." diye ekledim.
"Acıkmışsındır diye düşünmüştüm." dedi tepsidekileri masaya yerleştirirken.
"Aslında biraz acıktım ama üzerimdekiler hala ıslak. Hasta olmak istemem." dedim üzerimdekileri göstererek.
"Sen bilirsin. Seni zorla burada tutamam." diyerek masumca gülümsedi.
"Şimdi gitmeliyim ama beni o halde dışarıda bırakmayıp evine alan kadına güzel bir teşekkür etmek isterim tabi sende istersen." dedim vereceği tepkiyi merak ederek.
"Bilmem olabilir." dedi kısa bir süre düşündükten sonra.
Kenarda duran defterin en son sayfasına kendi numaramı yazdım ve "Bu benim numaram. Bana buradan ulaşabilirsiniz." diyerek kalemi defterin arasına bıraktım.
Ben dışarı çıkmak için kapıya doğru giderken peşimden geldi ve "Görüşürüz." dedi gülümseyerek.
"Görüşürüz. İyi günler." diyerek dışarı çıktım. Aklıma yaptığı resimler geldi. Çok güzeldiler. Acaba resimlerini herhangi bir sergide sergiliyor muydu? Buranın neresi olduğunu anlamam uzun sürmedi çünkü buranın çaprazında benim evim vardı. Durumu garipserken kendi evime doğru ilerlemeye başladım. Evimin anahtarını cebimden çıkarıp kapıyı açtım ve içeriye girdim. Sıcak bir duş alıp üzerime t-shirt ve eşofman giyerek mutfağa indim. Çıkardığım pantolonumun cebinden telefonumu aldım. Gelen mesajlara bakma konusunda kararsızdım. Kendime bir kahvaltı hazırladım ve iş yerine bugün içiz izin istediğime dair bir mail attım ve ben kahvaltımı bitirene kadar iş yerimden mail gelmişti bile. İznimin onaylandığını söylüyordu. Bugün biraz sahile gidip dolaşacaktım. Deniz fenerine falan gidebilirim ya da köprüde durup denizi izlerken biraz düşünürüm. Hayatıma bir şekilde devam etmeliyim. Bugün izinli olsam da yarın mutlaka ikisinden biriyle karşılaşacaktım. Bu işe bir çözüm bulmalıyım. Biraz göl kenarına gidip her zamanki yerimde kitap okurum diye düşündüm. Kitaplarımın olduğu odaya doğru ilerlemeye başladım. Yaklaşık iki veya üç haftadır kitap okumuyordum. Rafları yakın zamanda düzenlemeliydim. Fantastik kitapları koyduğum rafın önünde durdum. Her zamanki gibi gözlerimi kapatıp elimi öne doğru uzatıp bir kitap aldım ve odadan çıktım. Kitaplara karşı bir ilgim vardı. Bu yüzden de bir oda dolusu kitabım var. Her türden;