"Koray, konu bu ise ben seni affettim. Sadece biraz öfkeliydim ve ani kararlar verdim. Sakin kafayla düşününce neyin doğru neyin yanlış olduğunu anladım." dedim karşına otururken. "Ama asıl konu bu değil. Senin buraya gelme sebebin başak bir şey değil mi?" diye sordum.
"Aslında evet. Buraya gelme sebebim biraz farklı. Bence bunun hesabını Neşe'ye sormalıyız. Demek istediğim senin çektiğin acıyı o da çekmeli. Neler hissettiğini anlamalı." dedi kararlı bir ses tonuyla.
"Koray, beni herkesten iyi tanıyorsun. Ne olursa olsun kimsenin duygularıyla oynamam. Bunu biliyorsun. Bu bana yakışmaz. Her şeyden önce ben ona değer verdim. Onun üzülmesini istemem. Anlıyor musun demek istediğimi?" dedim. Tartışmak istemiyordum.
"Anlıyorum. Ona hala değer veriyorsun. Senin kadar iyi bir adamı kaybettiği için yas tutmalı bence. Bir daha senin gibisini hayatı boyunca bulamayacak." dedi. Kelimeleri söylemeden önce düşünüyordu. Yanlış bir şey söylemek istemiyordu.
"Neşe bizi ilgilendirmez. Artık bizim hayatımızdan çıktı ve bir daha asla geri gelmeyecek." dedim sakince ve hemen "Tamam mı? O yokmuş gibi davranmalıyız." diye ekledim.
"Nasıl istersen öyle olsun. Ben hep yanındayım." dedi ciddi olmaya çalışarak.
"Bir daha benden hiçbir şey saklama. Ne olursa olsun." dedim. Ayağa kalkarak "Bir şeyler içer misin?" diye sordum.
"Yok, sağ ol. Ben artık gideyim. Selin'i biliyorsun. Şimdi yemek hazırlamış beni bekliyordur. Aramızdaki sorunu halletmemize sevindim." diyerek ayağa kalktı.
"Bende sevindim. Selin'e selamlarımı ilet." diyerek peşinden kapıya kadar ilerledim.
"Sonra görüşürüz. İyi akşamlar." dedi gülümseyerek.
"Görüşürüz kardeşim." dediğimde arabaya doğru ilerlemeye başlamıştı bile.
Koray gittikten sonra içeriye girip kapıyı kapattım. Koray'la barışmam yani aramızın düzelmesi güzel bir şey. Mutfağa girince evde yiyecek bir şey olmadığını fark ettim. Buzdolabının kapısına yapıştırılmış olan kâğıtlara bakmaya başladım. Ne zamandır pizza yemiyordum. Hemen telefonu elime alarak numarayı çevirdim. Siparişi verip odada beklemeye başladım. Bilgisayardan yabancı dizinin yeni bölümünü izlemeyi düşündüm. Bilgisayarımın odamda olduğunu hatırladığımda zil çaldı. Kapıyı açınca karşımdaki çocuğa parayı ödeyip siparişimi aldım ve iyi akşamlar diyerek içeri geçtim. Yemek masasına oturdum ve orta boy karışık pizzayı yemeye başladım. Ben sık sık pizza yemeliyim. Pizzamın bitmesini ne kadar istemesem de bitmişti. Ellerimi yıkayıp sabah masaya koyduğum resmi odama asmak için yanıma aldım. Odaya gelince nereye asacağım konusunda kararsız kaldım. Genellikle böyle şeyler başucuna asılır ama ben değişiklik yapıp yatağımın tam karşısına asmaya karar verdim. Resmi asınca bilgisayarı açtım. Sosyal paylaşım sitelerini pek kullanmazdım. Facebook sayfama girip mesajlara bakayım diye düşündüm. Facebook'ta baya bir istek ve bildirim vardı. Biraz da mesaj... Önceliği mesajlara verdim.
Esra mesaj atmıştı. "Selam. Seni bulmak neden bu kadar zor ki?" yazmıştı. Mesajı okuduktan sonra yüzüme istemsiz bir gülümseme yayılmıştı.
"Aslında bulmak zor değil. Sadece ben sosyal paylaşım sitelerini pek kullanmıyorum." yazarak gönderdim. Esra'nın profiline göz atmaya başladım. Çizdiği bazı resimleri Facebook sayfasında paylaşmıştı. Arada birkaç tane kendi fotoğrafları ve arkadaşlarıyla bazı fotoğraflarını atmıştı. Arkadaşlarından birkaçını tanıyordum.
Ben onun profilinde gezinirken Esra ve Neşe aynı anda mesaj attılar. Neşe'nin mesajını okumadan sildim. Esra'nın mesajını açtım. Neşe'ye karşı hiçbir şey hissetmiyordum. Daha önce ayrılık acısı çekmiştim. Onun adını duymak bile bana acı vermeliydi. Onu aklımdan çıkarmak için bir şeyler yapmalıydım ama buna gerek bile kalmıyordu.