ASEL ve DEVRİM

148 4 0
                                    

Asel bana neden kötü bir insanmışım gibi bakıyorsun?
Salonun içinde Devrim'in sesi yankılanıyordu kahverengi göz bebekleri o kadar büyümüştü ki ardında ki beyazlık silik bir buğu gibiydi kasları bir yay kadar gergin bir eli ok gibi hedefini bulmaya hazırdı.Asel'in dudaklarında beliren şeyin bir tebessüm mü yoksa başka bir şey mi olduğunu anlayamıyordu.Anlamak istiyordu bir kuğu kadar narin bu kadını, sarılıp ağlamak istiyordu bir kartal kadar özgürlüğüne düşkün bu kadına ancak yapamadı
Asel'in cevabı kısa ve net olmuştu
Çünkü öylesin
Devrim'in öfkesi bir kat daha arttı (böyle bir öfkenin ve hiddetin daha fazlası mümkünmüş gibi)
Yakıp yıkmak istiyordu parçalamak yok etmek istiyordu belki de yanılıyordu karşısında ki bir aptaldı hayatında en büyük iyilikleri yapmıştı ona ve bu onları göremeyecek kadar aptaldı ve Devrim o aptala hak ettiği cevabı verene kadar gitmeyecekti buradan
Kötü olan ben değilim kötü diye bilinen hiç kimse kötü değil esas kötü olanlar kötülüğe karşı dur demeyenler
Asel şimdi gerçekten tebessüm ediyordu
Devrim Asel'e baktı gözleri dudaklarına odaklandı önünde iki seçenek vardı ya onu öpecek ya da o kendini beğenmiş küstahlıkla kıvrılmış dudaklarına yumruk atacaktı
İkisini de yapamadı düşüncelerini Asel'in kelimeleri bozdu
Devrim,bana dur diyenleri göster
Sol elinin işaret parmağı açık pencereden dışarıya doğru uzandı.
Yalnız bir şartım var
Hiçbiri toprak altında olmasın
Asel cümlesini bitirdiğinde gözleri Devrim'in gözlerine kilitlendi oysa Devrim çoktan kendinden geçmiş gök kubbe ile altın ışığın birleştiği noktaya gözlerini dikmişti
Devrim gösterebilir miydi gerçekten kötülüğe dur demek için yola çıkmış ama toprak altına girmemiş birini. Bakışlarını biraz daha sola kaydırdığında bir mezarlığa kavuştu göz bebekleri onlara seslenmek zihninde ki soru tohumlarını cevaplarıyla sulamak istedi birbiri ardına düşüncüler dolaştı beyninin kaldırımlarında ama Devrim bir çırpıda kurtuldu bu düşüncelerden göz bebeklerini ayırdı mezardakilerden cevap şüphesiz ölülerde değil dirilerdeydi şehir meydanını dolduran kalabalığa dikti bu kez gözlerini kırmızı gömlekli bir kıza kenetledi belki bu kız on dakika sonra ölecek belki birini ölüme götürecek belki de birini ölümden döndürecekti bilebilir miydi bunu? Topuklu ayakkabılarını ne kadar da sert basıyordu şehrin kaldırımlarına o kaldırımlarda yürüdükçe kendi zihninin kaldırımlarına kazıyordu o yürüyüşü o topuk seslerini o kızı.
Devrim'in zihninde duran o kaldırımların bitişiğinde bir kıvılcım doğdu gözleri parladı Asel'e döndü ona bu kızı göstermeliydi
-Bak, dedi
Parmak ucu kızdan hiç ayrılmıyor ayrılamıyordu sanki biraz daha yaklaşsa tutabilecek gibiydi denedi ama olmadı
Kız Asel'in çok dikkatini çekmemişti Devrim'e tam da bu kızı niye kendisine gösterdiğini soracaktı ki Devrim anlamışcasına cevapladı
Benden kötülüğe karşı dur demesine rağmen toprak altına girmemiş birini göstermemi istemiştin.Bende gösterdim
Peki nereden biliyorsun bu kızın kötülüğe dur dediğini?
Devrim Asel'in sorusunu bir soruyla karşıladı
Peki sen nereden biliyorsun dur demediğini?
Devrim konuşmasını sürdürdü
Bu Dünya kötülüğe dur diyen ama umursanmayan milyonlarcasıyla dolu
Asel,Devrim'in söylediklerine odaklandı zihninde hep aynı kelimeler dolanıyordu kötülüğe dur diyen ama umursanmayan milyonlarcası.Umursanmadıkları için ölümden kıl payı kurtulan milyonlarcası
Haklısın bu Dünya'da kötülüğe karşı dur diyen ama umursanmayan milyonlarca insan var.Ama bu umursanmayışları hayatlarında ki en büyük nimet.En azından hala hayattalar
Yanlış düşünüyorsun Asel şerefli bir ölüm her daim boş bir yaşamdan daha değerlidir bir türlü göremediğin şey bu.
Devrim üstünlüğün tamamen kendisine geçtiğini varsaydı haklı olan oydu Asel değil hemen buradan çıkıp gitmek istedi sokaklarda kaybolmak kırmızı gömlekli kızı yakalamak istedi kapıya doğru hareketlendi isteklerini gerçekleştirmek için yola çıkmaya hazırdı tabi Asel'in sesi onu durdurmasa o Asel'e cevap vermek için bakmasa tüm istekleri belki de gerçek olacaktı
Şerefli ölüm?
Soru sorarcasına Devrim'e baktı ancak bu bir soru değildi.Zaten Devrim'i bırak o ideolojiyi savunan en vahşi yamyamlar bile cevap veremezdi böylesine insaniyet yüklü bir imaya
Asel birbiri ardına sıraladı kelimeleri kutsal bir marşı okurcasına
Bana ölüme özgü övgüler anlatma bana insanları nasıl yaşatacağını anlat nasıl mutlu adil ve özgür yaşatacağını.Bunu yapabilir misin?
Devrim'in savunması tamamen düşmüştü acaba diye düşündü İstanbul'u Osmanlı'ya bırakmak zorunda kalan Bizans İmparatoru Konstantin Paleologos'da böyle çaresiz mi kalmıştı Fatih'in karşısında
Devrim Asel'in sorusunu hayır diye yanıtladı yapamazdı tüm o söylediklerini
Asel'in bu cevap karşısında yüzünde tek bir kas bile hareket etmedi ses tonunu biraz daha alçalttı ancak sözleri daha sert devam etti
Ve esas kötü olan ne biliyor musun?
Ölümün:Özgürlük,Demokrasi,İnsanlık,Milliyetçilik veya diğer palavraların bir sonucu olarak gelmesi
Asel'in söylediği tüm bu kelimelere tek tek odaklandı Devrim
Özgürlük
Demokrasi
İnsanlık
Milliyetçilik
Hepsi ne kadar da değerliydi bir insan için lakin var mıydı hayatımızda bunlar?
Evet ellerimizde kelepçeler ayaklarımızda prangalar yoktu ama özgür müydük?
Sanatımız sansürlenirken güvenlik güçleri halkı değil güçlüleri korurken özgür müydük gerçekten?
Peki ya Demokrasi var mıydı hayatımızda?
Demokrasi nedir diye düşündü Devrim oy çoğunluğuna sahip olanın hüküm sürmesi mi?
Ama zaten çok olan hep güçlü değil miydi?
Öyleyse Demokrasi çoğunluk demek değil.
Demokrasi geriye farklı düşünen tek bir kişi bile kalsa onun haklarını özgürce savunabilmesidir
İnsanlık;
Bu kadar insanımsı varlık kuşatırken evreni ne kadar da zordu insan kalabilmek.Eğer onlarla savaşmazsan onlara benzeyecektin onların savaşına dahil olursan bu kez onların yolundan gitmiş olacak ve gene onlara benzeyecektin kurtuluş var mıydı?
Milliyetçiliği düşündü bu kez Devrim
Zihnine yıllar önce okuduğu bir şiir takıldı
Vatan ne Türkiyedir Türklere ne Türkistan
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir Turan
Bir zamanlar ne kadar da çok severdi bu şiiri ama şairi kimdi?
Hatırlayamadı Asel'e sorsa kesin bilirdi ama onun eline daha fazla koz vermek istemiyordu.Kendi düşünmeli ve kendi bulmalıydı.Rahat düşünmek için kafasını camdan dışarıya uzattı işte bulmuştu.
Ziya GÖKALP Diyarbakır da doğan bir kürt çocuğuydu ama Türklüğün Türk milliyetçiliğinin temelini atan adam ömrü şairlikle Türklük düşüncesiyle geçmiş bir adam ama ölümünden sonra kendisine uydurulmadık kılıf atılmadık çamur kalmayan Din düşmanı olarak hatırlatılmak istenen bir adam onun bile milliyetçilikten yana yüzü gülmemiş iyi hatırlanmamışsa kendisinin ne şansı olabilirdi ki belki de Asel haklıydı ama kendi durumu bambaşkaydı onun başka bir seçeneği yoktu üstelik kötü bir şey de değildi yaptıkları
Bir gün anlayacaksın Asel savunduğum gücün simgesel anlatımlarla gizlenip sembollerle aydınlatılan bir erdem sistemi olduğunu.Dilerim senin için o zaman çok geç olmaz
Asel her ne olursa olsun bu cevabı beklemiyordu Devrim'in hala yanlışın peşinden ısrarla koşma arzusunu kabullenemiyordu konuşmaya başladığında sesi kontrol edemediği kadar yüksek çıkmıştı
Esas sen anlayacaksın aldığın ilk darbede kapı önüne konulduğunda anlayacaksın her şeyi ben senin aksine olmayacak dileklerde bulunmam o sisteme girdiğin an senin için Dünya da ki bütün zaman bitti

KALINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin