Telefonumun çalmasıyla yataktan sıçrayarak uyandım. Telefonuma baktığımda arayan annemdi."Anne, selam." diye cevap verdim. "Ah, benim küçük Nathan'ım bugün yanında olmak çok isterdim. Seni çok özledim, mutlu yıllar bebeğim." En başta ne dediğini anlamadım. Sonra kafama dank etti.
"Teşekkür ederim anne, doğum günüm olduğunu bile unutmuşum. Bende yanınızda olmak isterdim." Dedim. "Sana küçük bir sürprizim var bekle ve gör..." Ne demek istiyordu. "Nasıl bir sürpriz?"dedim kuşkuyla "Bekle ve gör Nathan." Dedi kıkırdayarak.
Ardından telefonu kapattık. Ohio'dan buraya nasıl bir sürpriz yapmış olabilirdi ki. Yataktan kalktım. Banyodan su sesleri
geliyordu. Madison duşta olmalıydı.Yaklaşık bir haftadır arada bir onda kalıyordum. Eğlenceli biriydi ama çok derin değildi. Sam ile iyi anlaşmaya başlamıştık. Yaptığı piçlikleri saymazsak iyi biri sayılırdı.
Üniversite hayatını gittikçe daha çok seviyordum. Madison'un doğum günü olayını anlamamış olması için dua ediyordum. Abartılı partilere zaafı vardı ve bu hiç bana göre değildi.
Aynaya baktım son kestirdiğimden beri saçım biraz uzamıştı, karışık duruyordu. Elimle düzelttim. Madison'un odası bizim odamızın aksine temiz ve topluydu. Oda arkadaşı eve taşındığı için yalnız kalıyordu.
Banyonun kapısı açıldı, içinden ıslak saçları ve vücuduna sarılmış havlusuyla Madison çıktı. Bu haliyle hoş görünüyordu. "Bugün doğum günün mü?" Dedi kaşlarını kaldırırken.
Lanet olsun.
"Öyle sayılır." Dedim. "Olamaz neden daha önce söylemedin parti yapmalıyız." Dedi haykırarak yerinde zıplarken. Sıkıntıyla iç geçirdim. "Hayal kırıklığına uğratmak istemem ama parti falan istemiyorum." Dedim sakince. "Sana seçim hakkı sunmuyorum Nate. Sen sadece yılın en iyi partisine hazır ol." Dedi ve göz kırptı."
Harika! Artık bu işten kesinlikle kurtulamazdım. Kendimi yatağa doğru bıraktım ve ofladım.
"Aksilik istemiyorum bugün hem senin hemde benim için önemli" dedi. Gözlerimi devirdim ve yatakta doğruldum, Madison dolabının önüne geçip havluyu serbest Bıraktı.
Havlu yere düştü ve bana döndü, "Sence ne giymeliyim?" dedi. "Bence biraz böyle kalabilirsin " dedim yüzümdeki sırıtışla. Onu böyle görmek farklı bir şey değildi ama yinede hoşuma gidiyordu. "Akşama kadar sabret biraz Nate." Dedi.
Yeniden yatağa uzandığımda Madison giyinmeye başlamıştı, zaten bu günün berbat olacağı başından belliydi. Banyonun kapısının örtülme sesini duyduğumda aklıma annem geldi acaba bu Ohio'dan gelen şey neydi?
Yataktan kalktım ve pantolonumu giydim üzerime beyaz tişörtümü geçirdim. Masanın altındaki ayakkabılarımı aldım ve giymeye başladım.
Madison'a, "Ben çıkıyorum, işlerin bittiğinde ara beni." Diye seslendim.
••••••••••••••
Odama girdiğimde Sam yayılmış bir şekilde yatıyordu. Kapıyı gürültüyle kapattım ve sıçrayarak uyandı.
Yüzümdeki sırıtışla ona bakarken, şaşkınca bana baktı sonra bir küfür savurup geri yattı. "Kalk hadi koca oğlan ." Dedim. "Asıl kocaman olan şey senin götün, şimdi beni rahat bırak." Dedi umarsızca.
Gülerken yatağımdaki yastığı alıp kafasına geçirdim. "Siktir! Senin derdin ne, normalde benim seni böyle sinirlendirmem gerekiyor." Dedi kaşlarını çatarak. "Dostum intikam alıyorum." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLESSED
Teen FictionNathan Walker, oda herkes gibi biriydi. Elinden her şeyi alınana kadar.