Mavi gözlerini açtı hayata. Yine bir lanet olası sabah diye geçirdi zihninden. Uyanmak istemiyordu. Ama uyanıyordu işte. Korkuyordu.. Peşindekilerden, rüyalarından korkuyordu. O gün kurtulacaktı tüm bunlardan.Ta ki o yakalayana kadar. Neden yapmıştı bunu. Acı çekmesini mi istiyordu? Neden istemesin ki!Tanımadığı biri işte.. Hem zaten kim onun acı çekmesini istemezdi ki. Belki ailesi olsa istemezdi.
Kalktı yatağından usulca. Sıkılmıştı düşünceleriyle boğuşmaktan. Gözlerinin altı mosmordu. Gerçi hayatı çok mu toz pembeydi!? O adamı öldürdüğü günden beri kendini öldürmüştü sanki.
Ne yapsaydı!! Adam ona zarar verecekti. Onu bağlamıştı. Kapkaranlık bir odada... Tek başına. Üstelik fobisi vardı. Ve.... Ve ona hayatının en acı şeyini yaptı. Annesinin bıçaklanarak öldürülürkenki sesi.. O acı feryadı. Onu çok özlemişti. Hepsi o adam yüzünden olmuştu. Sinirlenmişti. Hem çok. Yaşamı film şeridi gibi aktı gözleri önünden. Ve... Adamı itti. Hem de pencereden aşağı... O karıncayı bile incitemezdi ki...Böyle olmamalıydı. Onlar gibi nasıl adi olduğunu anlamıyordu..Adamın adamları peşine düşmüştü bile. Elbet onu bulacaklardı. Ve sonu çok kötü olacaktı. Acı çeke çeke.... Ölecekti.
Lavaboya doğru hareket etti. Gerçi etraftaki çöplerden, giysilerden yürümek pek mümkün değildi. Yüzünü yıkadı. Soğuk suyla buluşmak gerçekten çok güzeldi onun için. Şimdi onu uzun bir gün bekliyordu. Evde oturup boşa geçen bir gün... Belki kitap okurdu, belki yazdığı romana devam ederdi. Bir gün ölürse yazdığı romanı bulurlar ve romanı çıkardı belki. "Deniz Karam" Tanrım ne kadar güzel bir yazar ismi..
Lavabodan çıktı ve oturdu koltuğuna. Belki beni tek seven şey şu koltuktu diye düşündü.Kitabını okumaya başladı.
Satırlar, sayfalar atladı...Sanki kaybediyordu kendini sayfalarda. Belki de o kayıptı da sayfalarda kendini buluyordu. Kim bilebilirdi ki?
Derken birden zil çaldı. Kim gelebilirdi ki? Saate baktı. Saat 7.30 'tu daha. Açmamaya karar verdi. Ya peşindekilerden biriyse. Ya yeri bulunmuşsa? Açmamaya karar verdi. Ama zil çaldı defalarca.. Ve defalarca. Defalarca...
Kapının deliğinden baktı. Aslında çehresi çok kötü birine benzemiyordu. Yarasız bir yüzü vardı. Yemyeşil gözleri. Tanımıştı bu çocuğu. Dün onu kurtaran kişiydi bu. LANET OLSUN . Onu nasıl bulmuştu? Neden bulmuştu?
Yavaşça kapıyı açtı.
-Buyrun kime bakmıştınız?
-Selam.
-Tanışıyor muyuz?!