1. Bölüm

100 8 3
                                    

Miray

Belime dolanmış olan kol daha sıkı sarılarak beni kendine çekti ve sert göğsüne yasladı. Ben de kolumu onun koluna dolayarak ona yaslandım.
Enseme bir öpücük kondurdu ve dudakları kulağıma doğru ilerledi.

"Günaydın."

Yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu. "Günaydın."

Kollarının arasında Fatih'e döndüm. Gözleri hala kapalıydı. Elimi kaldırıp gözüne düşen saçını geri ittim. Bu hareketimle gözlerini açtı. Masum bir öpücük kondurmak için dudaklarına uzandım.

Tabi onun istediği masumane bir şey değildi. Aramızda olan kısacık mesafeyi de kapatarak beni kendine yapıştırdı. Önce yavaşça dudaklarımı okşayan dudakları şehvetli bir hal aldı. Dili alt dudağımda gezindi. Dudaklarım aralanmadan önce zayıf bir inilti kaçtı arasından.
Üzerime doğru eğilerek beni altına aldı. Ben de memnuniyetle onu bacaklarımın arasına aldım. Kollarım ne ara boynuna dolanmış ve onu kendime çekiyordum, bilmiyordum.

Aynı gümbürdeyen kalp atışlarım gibi kapı da gümbürdedi. Fatih'in dudakları boynuma doğru ilerlerken ben de nefes nefese seslendim. "Kim o?"

"Hadi artık kalkın! Öğlen oldu ve daha kahvaltı yapacağız!"

Fatih arzudan boğuklaşmış sesiyle kulağıma mırıldandı. "Ben sana açım. Boş ver onları."

Ne de güzel bir teklif.

Fatih'e uyup başımı ona çevirip dudaklarımızı tekrar buluşturdum. Bir eli kalçamı sıkarken diğeri yüzümü nazikçe okşuyordu. İki elinin dokunuşu o kadar farklıydı ki. Biri beni daha çok ateşlerken diğeri huzur veriyordu sanki.

Benim de bir elim sırtından aşağı, kalçasına doğru hareket etti. Beline geldiğimde kendime çekerek sertleşmiş erkekliğini kendime bastırdım. Hırıltılı bir inleme duyuldu boğazından. Yanlış hatırlamıyorsam aramızda dört kat kumaş vardı ama onu tam orada hissedebiliyordum.

Bu sırada Ayza kapıyı ısrarla çalmaya çoktan son vermişti. Pes etmişti belli ki. Zaten Fatih'le durmaya niyetimiz yoktu.

"Size kahvaltı yapacağız dedim!"

Ayza'nın sesini başucumda duymamla Fatih'i üstümden atmam bir oldu. Ellerini beline koymuş çatık kaşlarının altından bize bakıyordu.

"Kapıyı nasıl açtın?" diye sordu Fatih Ayza'ya. "Kilitlemiştim."

Ayza'nın yüzündeki sinirli ifade yerini kibirli bir sırıtışa bıraktı. "Evdeki tüm kapı kilitleri aynı, biliyorsunuz değil mi?" Arkasındaki kapıyı göstererek "Başka bir anahtar da rahatlıkla bu kapıyı açabiliyor," dedi.

Fatih'le birbirimize ümitsizce baktık. Bakışlarımı Ayza'ya çevirince en sitemlisinden bir iç çektim. Pikeyi sütümden atarak yataktan kalktım ve kendimi banyoya attım. Ilık bir duşun ardından odama döndüm. Benden sonra Fatih de banyoya gitti ama benden farklı olarak buz gibi bir duş aldı. Beraber kahvaltı için aşağı, mutfağa indik.

Ayza çayları koyup elinde tepsiyle masaya geldi. "Bu Leyla nerede şimdi?"

Sandalyede arkama doğru eğilip salonun kapısına bakmaya çalıştım. Nam-ı değer Leylamız telefondaydı. Tabi ki sevgili eniştemizle konuşuyordu.

"Sahra."

Aynı anda Ayza'yla seslendik.

Sahra hızla salon kapısına, sesimizin geldiği yöne doğru döndü. "Aşkım kapatmam lazım. Kahvaltı'ya çağırıyorlar," dedi salondan mutfağa doğru gelirken.

SaharaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin