Sahra
"Bu bir gün batımı. Hem de uçak penceresinden. Bu köpek benden habersiz nereye gidiyor!"
"Sahra iyi misin?"
Başımı telefondan kaldırıp kapının önündeki Miray'a baktım. Arabayla ev arasında kalmış, telefona homurdanan bana bakıyordu.
"İyiyim. İyiyim," diyerek eve doğru harekete geçtim.
Salona girdiğimde Ayza'nın benim için yumuşak yastıklarla hazırladığı şahsi tahtım olan koltuğa oturdum. Artık arkamı sağlama almam gerekiyordu. Miray aldığımız ilaçlara bakarak içeri girdi.
"Kas gevşetici krem ve ağrı kesici," dedi düşünceli bir şekilde. Ne düşündüğünü merak ederek ona bakmaya devam ettim. Sonra kafasını kaldırıp bana baktı. "Senin üzerinde uygulamalı ders işleyebilir miyim, Sahra?"
Miray, fizyoterapi ve rehabilitasyon okuyordu. Ayza'yla omuzlarımız ağrıdığında masaj yaptırmak zevkli oluyordu ama popoma masaj yaptırmak istediğimden emin değildim.
"Şaka yaptım!" dedi sırıtarak. "Kormuş gibi bakıyorsun."
Korkmak deyince aklıma Aras'ın uçaktan attığı fotoğraf geldi. Nereye gittiğini bilmemek beni korkutuyordu çünkü.
Ya Karayipler'de bir adaya kaçtıysa... İki palmiye arasına kurulmuş büyük bir hamakta, iki yanında bikinili kızlarla, içinde şemsiye olan içkisini yudumluyordu. Bunlar yetmezmiş gibi kızlar Aras'ıma yiyecek gibi bakıyorlardı.
Belki de gerçekten yerlerdi.
Oradaki kızlar yamyam olur Aras! Kaç!
"Sahra, gerçekten şaka yaptım."
Miray'ın sesiyle daldığım kabustan çıktım. Miray bana endişeyle bakıyordu. O kadar korkmuş mu görünüyordum cidden?
Başımı sallayıp kendime geldim. "Ay, söylediğin yüzünden korkmadım da, Aras'ın uçakta attığı fotoğraf yüzünden korktum."
"Uçakta fotoğraf mı!" diye cırlayıp yerinden fırladı. Gözleri yuvalarından fırlayacak kadar büyümüştü.
Ayza elinde tepsi, tepside de kahvelerle salona girdi. "Ne uçağı? Aras gerçekten uçak mı almış?" Tepsiyi orta sehpaya bırakıp kendi kupasını alıp karşımdaki koltuğa oturdu. "Görüyor musun, Sahra? Aras sana uçak almış."
"Bensiz bir gün Sahra'yla kaldın, hemen ona benzedin, Ayza," dedi Miray. "Uçakla fotoğraf atmamış, uçaktan fotoğraf atmış."
Ayza durumu anlayınca Miray gibi cırlamadı. Çok daha sakin karşıladı. "Ben biliyordum zaten. Hastanede 'Ben gelince görür o'deyip durdu."
"Açık açık söylemiş işte."
"Kıskançlıktan abartıyordur diye ciddiye almadım."
"Peki ne zaman gelecek bu çocuk?"
Pinpon maçı izler gibi konuşmalarını izlerken ikisi de bana döndü.
"Sen niye bir şey söylemiyorsun?" diye sordu Ayza.
"Söz sükutse, gümüş altındır."
Miray elini alnına vurdu. "Simyacı kesildi başımıza. Gümüşten altın elde etmeye çalışıyor."
"Sahra olmak bunu gerektirir," dedim gururla.
"Söz gümüşse, sükut altındır, olmasın o, canım. Gerçekten, düşerken kafanı da vurduğundan şüphelenmeye başladım," dedi Ayza. "Of, beni de kendinize benzettiniz. Ne zaman attı mesajı ve ne zaman geliyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahara
Teen FictionHerkesin kendine göre doğruları vardır. Bazen hatalar kişinin en kesin doğrularıdır. Peki hayatta yaptığınız en büyük hata sizin en güzel doğrunuzsa... ❤❤❤ Biri biraz sapık, biri tam bir anne, biri Hindistan cevizi delisi, biriyse aşk sarhoşu. Bazen...