Louis o gün kimya öğretmeninin sandalyesine raptiye koyduğu için tekrardan ceza almıştı.
Ama bu sefer mutluydu.
Ceza odasındaki zamanının tümünde keman çalan kişiyi hayal etmiş ve onu çizmeye çalışmıştı.
Dolgun dudaklar, kısık gözler, küçük bir burun, şekilli bir çene... Bu çizdiği en güzel kız portresi olmuştu.
Zamanı dolduğunda dolabının yanına gitti ve tekrardan müzik odasından yayılan keman sesini duydu.
Kapıya yaslandı ve içerdeki kişi bu sefer bildiği bir şarkıyı çaldığından hafifçe o şarkıyı mırıldanırken aynı zamanda da çizdiği portreye daha da fazla detay ekliyordu.
Aniden içeriden gelen keman sesinin kesildiğini duyunca panikledi.
Harry, keman çalmayı durdurmuştu. Birini duyduğundan emindi.
Ona eşlik eden birini duymuştu.
Kapıya yaklaştı ve duyduklarından emin olmak için bir süre sonra bekledikten sonra, "Orada kimse var mı?" diye sordu boğuk sesiyle.
Tanrım, bu Louis'nin hayatı boyunca duyduğu en mükemmel sesti.
Ve ayrıca bir kıza da ait değildi.
Louis, onun kapıyı açacağından korktuğu için hemen ayağa kalktı ve defterine çizdiği resmi koparıp buruşturduktan sonra çöpe attı.
İçerideki çocuk çizdiği kızdan daha mükemmel olmalıydı.
Louis çantasını omzuna astı ve hızlı adımlarla okulun çıkışına yürürken Harry de duyduklarının sadece bir yanılsama olduğunu düşünerek arşesini tekrardan kemanının üzerine yerleştirdi.
Louis bugün onu yeterince dinleyememişti, ve bu yüzden yarın da bilerek ceza alacaktı.