Herkeze selamlar. Kusura bakmaymayın biraz geç kaldım. Sınavlar ödevler felan filan derken yazamadım.
Arkadaşlar bu bölüm Güney'in ağzından olacak. İyi okumalar. İnşallah beğenirsiniz.
.........
Güney'in ağzından
Bana sorduğu soru karşısında şaşırmıştım. Ben onu merak edip yanına gelmiştim ve bana trip atacağını felan sanmıştım. Ama o bana 'iyimi sin' diye sormuştu. Şaşkınlığımı yenip gülümseyerek '' Evet iyiyim. Peki sen nasılsın?''
Aslında iyi değildim ama onun karşısında iyi gözükmeye çalışıyordum. Kendimi her ne kadar suçlu görsemde gülmeye çalışıyordum. Biliyorum onu öpmemeliydim. Her şey benim suçumdu ama istemsiz bir şekilde olmuştu. Biliyorum bu size saçma gelebilir ama öyle olmuştu. Hani derler ya aklım izin vermedi ama kalbim istedi diye. Aynen öyle bir şey olmuştu o durum.
Ne kadar kendimi suçlu hissetsem de yavaş yavaş yanına gitmek için yürümeye başladım. Yanına gelince yatağını başında durdum ve duvara yaslandım. Bir süre öylece sustuk. Sessizliği onun sesi bozmuştu. ''Ben nasıl kaza yaptım? Pek hatırlamıyorum da.'' dedi. Benim yüzümde büyük olmasa da küçük bir sırıtış vardı. Bu sırıtışı silip sorusuna cevap verdim. '' Arabana binmeden önce olanları hatırlıyor musun?'' dedim. Hatırlamış olacak ki utanıp başını eğmişti ve hemen yüzü kızarmıştı. Ben küçükken bu yüz kızarmasına bayılırdım. Hala böyle hissetmem beni şaşırtsa da bu sefer gerçekten büyük bir sırıtış olmuştu yüzümde. ''Evet'' dediğinde bende anlatmaya başladım. İşte kazanın nasıl olduğunu çok hız yaptığını ondan sonra arabasını vurduğunu. ''Of yhaa arabama gitmiştir dimi?'' değince kendimi daha fazla tutamayıp güldüm ve gülerken kapıya doğru ilerledim. Arkamdan '' Nereye?'' bağıran Damla'ya bakıp '' Ailen görsün birazda senin güzelliğini ben yeteri kadar göremedim ama göreceğime eminim.'' dedim ve Damla'ya göz kırptım. Şaşkın şaşkın bana bakan Damla'yı arkamda bırakıp dışarı çıktım ve ailesine iyi olduğunu söyleyip sizi görmek istiyor dedim.Ben de kendi odama doğru gitmeye başladım.
Damla'nın ağzından
Güney'in dedikleri kafamın içinde koşarcasına yankılanıyordu. Ne demek ' Senin güzelliğini daha çok göreceğime eminim'. Bu çocuk kendini havalı sanıyordu ama bir sempatiliği vardı ve bu sempatisini sevmeye başlamıştım.
Damla sevmek felan ne iş kanka?
Valla kanka o iş işte sen anladın?
Özlemişim lan seni. Ölecen sandım piç kızz!
Özür dilerim ablacım. Bir daha senin makyaj malzemelerinle oynamıcam.
Bir şey diyoz ciddiye al be kızım!
Tamam tamam. Seni seviyom lan iç ses.
Ben de. Aha ananlar geldi ben kaçar.
Bb kankacımmm.
İç sesimle mal mal konuşmayı kesip annem ve babama baktım. Sürü gibi üzerime geliyorlardı. Aman tanrım didim.
DAMLA!
Ne var be şakada mı yapamıycaz?
Seni Allah'a havale ediyorum.
Tamam canım.
Annem yanıma geldi ve hemen saçlarımla oynamaya başladı. Bu hareketi çok sevdiğimi biliyordu. Sanki bir daha beni göremiyecekmiş gibi saçımı okşamaya başladı. Öyle güzel oynuyordu ki ''Anne seni ve babamı çok seviyorum. Biliyorsunuz değil mi? diyip uykuya daldım. Uyumadan önce tek duyduğum ses '' Biliyoruz kızım. Biz de seni çok seviyoruz'' deyip alnıma bir öpücük bırakan annemin sesiydi. Ve babamın elimi sıkıca tuttuğunu hissettiren bir acı.
...........
Uyandığımda yanımda oturan bir çift Eylül ve Oğuz vardı. İçimden nasıl uyandırsam diye bin bir plan geçerken en sonunda birisini seçip kendimce onay verdim. Plan ise şuydu: Deli aşıklar gibi birbirinize bağırmak. Tabi ben tek olduğum için tek başıma bağıracaktım. Yazık bana. Ve o an gelmişti. BAĞIRMA ZAMANI.
''Aaaaaaaaaaaaaaaa'' diye bağırdıktan sonra ikisi de şaşırmış olacak ki çölde su bulan insanlar gibi birbirlerine sarıldılar ve sonra beni fark ettiler. Ben kendimi tutamayıp deliler gibi gülmeye başladım. Ve gülmemle beraber kafama bir elin vurması bir oldu. Ve tabikisi ben ''Ahh'' diye se çıkarınca Oğuz bana eyilip '' Oh canıma deysin!'' dedi. Tabi ben zavallı yavrucak böyle bir şey beklemiyordum.' Özür dilerim . Acıdı mı?' diye sormalarını bekliyordum.
Tabi bu sinirle''Çıkın lan odamdan'' diye bağırdım ama kılları bile oynamadı akdine daha da yayıldılar. Ben sinirliolduğumda yaptığım içine bir sürü nefas al ve bir süre bekledikten sonra uzunca dışarı bırak hareketimi yaptım. Ve hareketim tam bitince kapı açıldı ve içeri Güney girdi. Endişeli bir sesle ''Bir şey mi oldu Damla'' diye inleyince şaşırdım. Hemen bu şaşırmamı yüzümden silerek ''Bunlar odamdan çıkmıyorlar '' diyerek küçük çocuklar gibi Güney'e çifte kumruları gösterdim. Güney benim söylememe karşılık hemen onları odadan çıkardı. Şaşırmıştım.
Güney yanıma geldi ve oturdu. Ve tekrar kapı açıldı bu sefer kapıyı açan Eylül'dü. Sadece kafasını kapıdan geçirmişti. ''Biz çifte kumruları rahat bırakmak için çıktık. Yoksa çıkmazdık.'' dedi ve ardından kapını kilitlenme sesi geldi.
Güney ve ben şaşkın şaşkın birbirimize bakıyorduk ve ben '' EYLÜL AÇ ŞU KAPIYI'' diye bağırınca korkmuş olacak ki Güney birden sıçradı.Eylül dışarıdan '' Akşama artık canım'' dediğinde gittiklerini anladım. Saat zaten on yediydi. Onlar da saat on dokuz gibi gelirlerdi. İki saat Güney ile birlikte kalmak zorunda kalmıştık. Aklımdan kaçta gelecekleri ile fikir kurarken birden saçlarımla oynayan Güney'e döndüm. Çok karizma duruyordu. Ve hiç bir şey demeyip yatmaya devam ettim. '' Teşekkür ederim'' deyip uykuya dalmaya başlayacaktım ve bir soru geldi ''Niye?'' sorusu. Aslında bu soruya karşılık verbilecek çok cevap vardı ama bunlara dilim dönmüyordu. En sonunda '' Beni kurtardığın ve karşıma çıktığın için'' dedim ve uyumaya başladım.
Güney'in ağzından
Damla'dan bunları duymak hoşuma gitmişti ve uyuduğunu far ettim. Ve bende yanına yatıp uyumaya başladım.
Umarım beğenmişsinizdir.