İZ-2.Bölüm

1K 28 1
                                    


İZ-2
Multimedia: Ali

Çalar saatimin lanet olası sesiyle uyandım. Okul kıyafetlerimi giyip hazırlandıktan sonra kahvaltımı yaptım ve şoför ile birlikte okul yolunu tuttuk. Okula gelince havalı edamla birlikte kapıdan girdim. Yine aynı bakışlar... Ah. Çocuğun biri sırıtarak önümü kesti. "Selam güzellik," dedi.

Yüzümü buruşturarak "tipim değilsin," dedim ve yürümeye devam ettim.

Çocuğun suratının asıldığını görünce gülümsedim ve aklıma bir ay önce kantinde rezil ettiğim çocuk geldi. Ah. Ona ne mi olmuştu? En son okulu terk ettiğini duymuştum. Def olsun! Lanet olası şey.

Telefonuma gelen mesaj ile birlikte sınıfa girdim. Sırama oturdum ve Ali'nin mesaj attığını gördüm.

O: "Günaydın,"

Ben: "Günaydın."

O: "Tahmin edeyim, okuldasın."

Ben: "Evet, tahmin etmesi zor bir şey değildi."

Sohbetten çıkarak telefonu cebime koydum. Sınıfımızın ineği Serhat yanıma oturunca bağırarak kalkmasını söyledim. Ama o ne mi yaptı... Yanağımdan öptü beni.

Ağlayarak tuvalete koştum ve yanağımı silmeye başladım. Bir yandan ağlıyor bir yandan da küfür ediyordum. Lanet olası şey!

Telefonumu çıkarıp Ali'ye yazdım.

Ben: "Çok kötüyüm!"

Bir dakika sonra çevrimiçi oldu.

O: "Neyin var?"

Ben: "Şu an resmen bir inek tarafından yalandım!"

O: "?"

Ben: "Sınıfımızın ineği olan Serhat beni yanağımdan öptü! Bu iğrençti!"

O: "Sana yardım edebilirim."

Ben: "Nasıl?"

O: "Şimdi git o çocuğu sınıfta rezil et ve bir daha seni öpmesini engelle."

Koşarak sınıfa girdim ve Serhat'ı bularak bağırmaya başladım. "Ya sen nasıl iğrenç bir çocuksun def ol git hayatımdan! Çirkinsin! Çirkin."

Çocuk ağlamaya başladı sınıfın ortasında. Sinirle çantamı alarak sınıftan çıktım. Kantine indim ve çayımı alarak masaya oturdum. En son burada kavga ettiğim çocuk aklıma gelince sinirlendim iyice. Etrafımda herkes fısıldaşmaya başlamıştı. Hepsi hakkımda konuşuyordu. Ah lanet olsun... Popülerliğim mi azalıyordu yoksa?

Toplantı salonuna gitmemiz anons edilince çantamı alarak salona geçtim. Ortada öğretmen falan yoktu. Sadece öğrenciler doluşmuştu odaya. Slayt açtılar ve bende ekrana döndüm. Ekranda resmimi görünce ağzım kocaman açıldı. Ekranda resmen beni öpen Serhat vardı! Bunu görünce hemen çığlık attım ve ağlayarak çıktım odadan. Bunu yapanı bir öğrensem...

Eve gelince sinirim hala dinmemişti. Olanları Ali'ye anlatmak istedim.

Ben: "Senin yüzünden başım yandı. Rezil oldum tüm okula!"

O: "Dinlemeseydin o zaman beni. Zorlamadım seni."

Ben: "Tüm herkes Serhat'ın beni öptüğünü bir fotoğrafta gördü!"

O: ";)"

Ben: "Komik değil seni lanet olasıca sakın bir daha bana yazma!"

Sinirden telefonu yatağa fırlattım. Sakinleşmeye ihtiyacım vardı, bu yüzden banyo yapmaya karar verdim. Sıcak su bedenimle buluşunca derin bir nefes aldım. Yaklaşık yarım saat banyoda kaldıktan sonra havluya sarılıp çıktım banyodan. Üzerimi değiştirdim ve uzun saçlarımı taradım. Saçlarıma uzunca baktım. Belki de biraz değişiklik iyi olabilirdi. Kafama esen bu düşünce ile makası elime aldım. Kesiverdim upuzun saçımı. Popoma kadar uzanan saçlarım birden omuzlarıma kadar kısaldı. Pişman mıydım? Belki... belki de son yaşadığım şeyden sonra değişmem lazımdı. Belki de Ali ile konuştuğum andan beri değişiyordum...

Yamuk yumuk kestiğim saçlarımı kuruttum ve evimizin karşısında bulunan kuaföre koşarak gittim. Tanıdığımız olan kuaför beni böyle görünce bir an şaşkınlık dalgası yaşadı. Ben, saçlarını her şeyden çok seven kız... Nasıl kıymıştım? Bilemiyordum.

Kuaför saçlarıma düzgün bir görüntü verdikten sonra ücreti ödedim ve eve geri döndüm.

Elim istemsizce Ali'nin profiline gitti. Çevrimiçiydi. Kiminle konuşuyordu acaba? Merakımı bastırarak telefonu yatağıma attım ve biraz dinlenmeye ihtiyacım olduğunu anladım. Gözlerimi kapattım ve uykuya daldım.

Uyandığımda yorgunluğum azda olsa gitmişti. Kapının açıldığını duyunca babamın geldiğini anladım ve koşarak yanına gittim. Yüzünün asık olduğunu görünce bir terslik olduğunu anladım. "Neyin var baba?"

Birden ağlamaya başladı. iyice endişeleniyordum bu duruma. "Baba?"

"Battık kızım. Şirket olarak battık."

Gözlerim yuvalarından çıkacakmış gibi açıldı. NE DEMEK BATTIK? Her şeyimiz gitmişti. Tüm paralar, tüm ihtişamımız.

Ağlayarak telefonu elime aldım.

Ben: "Yardım et."

Çevrimiçi oldu.

O: "En son bir daha yazmamam gerektiğini söylemiştin."

Ben: "Battık. B A T T I K."

O: "Ee?"

Ben: "Ne demek ee? Battık diyorum."

O: "Sen her şeyin parayla satın alınacağını mı düşünüyorsun?"

Ben: "Para olmazsa, hayatın ne anlamı kalır ki?"

O: "Messenger var mı?"

Ben: "Neden?"

O: "Görüntülü arayacağım."

Birden heyecanlanmıştım. Messenger adımı vererek laptopumu açtım. Anında görüntülü arama göndermişti. Kabul ettim ve yüzü kamerada belirdi.

Mavi gözlerini görünce içim bir tuhaf oldu. Gözleri çok güzeldi.

"Evet? Seni dinliyorum?" dedim normal konuşmaya çalışarak. Ama yüzü çok tanıdık geliyordu. Sanki onu bir yerlerden görmüştüm.

"Bak, hayat bazen parayla satın alınamayacak kadar ucuzdur. Sen aşkı, mutluluğu, sevgiyi parayla satın alamazsın. Her şey para değildir. Dön bir kendine bak... Oysa kaçırdığın çok şey var."

Sustum. Kısa saçlarımla oynamaya başladım. Bunu görünce güldü. Ses tonu ve gülüşü... Çok güzeldi.

"Senin sevgilin var mı?" diye soruverdim birden. Bunu beklemediğini belli edercesine sarsıldı.

"Hayır?"

"Şaşırdım." Dedim. Ses çıkartmadı. "Neyse görüşürüz." Diyerek sohbeti kapattım.

Ses tonu hala çıkmıyordu aklımdan. Söyledikleri... Her şey tekrar ediyordu aklımda.

Babamın yanına indim ve telefonla konuştuğunu gördüm. Taşınmaktan söz ediyordu. Taşınmak?

Hayır. Hayır. Hayır.





İNTİKAM ZAMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin