Ilık , tuzlu gözyaşlarım yüzümden hızla akıp denizin soğuk sularına karışıyordu...Kendinden bağımsız akan bu damlalara haykırmaktan başka elden ne gelirdi ki ? İçime işleyen rahatsız edici soruların cevabını bulamasam da şansımı denedim . Bir suçlu vardı elbet ama suçluyu tek bir yerde aramamak gerekti...
Mesela tek suçlu Kız kulesi miydi ? Kız kulesini kıskanan denizin hiç mi suçu yoktu ? Onun ihtişamını , dillere destan anlatılan hikayesini içine alıp hapsetmemiş miydi ? Evet ,yaptı .Ancak tüm bunlara karşı gelen rüzgarın ateşi onu korumuştu. Ayazından yarattığı çelik zırhını üzerine geçirip bir anne şevkati ile bebeğini sarıp sıcak kollarında ona da bir yer açmıştı. Bu sıcak yuva gün gelir de Kız Kulesinin sonu olur muydu ? Azabın bekçisi olan Kralın bu kördüğümde rolü neydi ? Yaptıklarına karşılık bulacak gözdesini yutan denizden intikamını sonuna kadar alacaktı ve bunun bedeli günahların ödenmesiyle son bulacaktı ya da sonsuzluğa adım atılacaktı...
Ama unuttuğum bir şey vardı. Kız kulesinin benliğini kazandıran da kıskanç denizden başkası değildi...
Aşağı doğru baktığımda o kadar da yüksek değil diye kendimi avuttum. Bir adım daha attığımda kollarımı iki yana açtım. Evet,yapabilirdim. Onun dediği gibi gerçek bir Kız kulesi olabilirdim. Cehennemde hapis olduğum bir o kadar da deniz de olurdum. Bir adım daha atacaktım ama durdum ve düşündüm. Buradan atladığımda ne olacaktı ? büyük ihtimalle ya yere çakılırdım ya da denizde boğulup cesedimi bulmalarını beklerdim. Ama kendimi buradan atmakla ne kazanacaktım ? Yüzleşmem gereken doğrulardan kaçarak korkaklık yapmış olacaktım. Bu hayat bana bahşedilmişti ama sonunu bitirme hakkı bana tanınmamıştı. Kendime bir kez daha dengesizliğim yüzünden kızdım vazgeçip arkamı dönecekken biri tarafından öne doğru itildim. Hissettiğim tek şey belime dolanan kollardı.
Sanki zaman durmuştu ve bende havada asılı kalmış gibi hissediyordum. Ancak vücudum soğuk suyla tanışınca bu düşünceleri kovdum. O kadar yüksekten atlamıştım - itilmiştim- ki gözlerim kapalı olsa da denizin derinliğinde olduğumu hissedebiliyordum. Ağzımdan ve burnumdan çıkan baloncuklar işkenceli bir ölüme mahkum olduğumu belirtiyordu. Ciğerlerim dayanamayacak ve burada ölecektim. Pişman olmuş muydum ? sanırım evet çünkü şuan canım çok yanıyordu. Gözlerimin önünden film şeridi geçmedi . Ölürken bile onu düşünmeye çalıştım acaba onun da canı bu kadar yanmış mıydı ? Çırpınıp bu ölüm kokan yerden kurtulamaya çalışmış mıydı ? çünkü ben denizin beni savurmasına izin veriyordum.
Bunu bölen şey bileğime kelepçe gibi geçirilen parmaklar oldu. Bu parmaklar beni yukarıya doğru çektiğinde hareket bile edemiyordum.Havayla temasımız gerçekleşince ölürcesine öksürüyordum. Gözlerimden yaşlar geliyordu . Ne kadar suyun altında kalmıştım ki ? bu kadar acıtmaması gerekiyordu. İtilmeden önce düşündüğüm soru aklıma geldi . Deniz olmasaydı...şuan ölürken bile bunlar aklıma geldiği için bir kez daha kızdım. Öksürüklerim son bulunca beni hem iten hem de kurtaran kişiyi gördüm ve aklıma bir soru daha geldi.
Deniz olmasaydı bu kule önem kazanır mıydı ? Bunun cevabını almak için yanımda ki adama döndüm.
" Neden geldin ? " ağzımdan çıkan bu iki kelimenin ardından arsızca sırıttı. Çünkü ben beni neden ittin veya kurtardın diye sormamıştım. Biliyordum ki o böyleydi. Seni en dibe götürür hiç bir şey olmamış gibi geri kurtarıp minnet duymanı sağlardı
"Gelmemi sen istememiş miydin ?" cevabı karşısında feri sönmüş olan gözlerimle ona baktım. Onun gelmesini istemiş miydim ? evet hem de çok istemiştim. Gelip onu kurtarmasını çok istemiştim ama o bu sefer başka bir yolu tercih etmişti.
" Evet istemiştim ama istediğim an sen yoktun." Yamuk bir gülümsemeyle devam etti.
" Yoktum, çünkü-" devam etmesine izin vermeden sözünü bölüm.
"Ateşinde yakacak yeni kurbanlar arıyordun. Unuttun mu benim senin Cehennemin de ki sürem dolmuştu . " Kendimi toparladım çünkü vermesi gereken hesaplar vardı.Yaşadığımız geride kalan dakikalarını unutup sadece neden bana bu kadar şey yaşattıktan sonra hala karşımda durmanın hakkını nasıl bulduğunu sormak istedim, o ise yanındaki yerimi saçma bir süre tuttuktan sonra beni bana bırakmanın keyfini sürmüştü. İçimde ki kendini öldürmüştü, şuan beni istiyordu ve bu adımı beni itmekle başlatmıştı.
" Hayır süren dolmamıştı sen bana adım attığı an ebediyen mahkumluğa imza atmıştın. Sadece sana kendini bulman için biraz zaman vererek gittim ." Söyledikleriyle bir an yutkunamadım hala beni kendisinin kölesi zannediyordu.Ama onsuz geçirdiğim dakikalar boyunca kendimi bulmama izin vermişti. Onsuzluktan korkduğumu düşünüyordu evet korkmuştum ama artık korkularımla baş başa kalmaya alışmıştım.Yeterince dengesiz olan beni daha da dengesizleştirmeye hakkı yoktu.
" Şimdi de dengemi bozmak için geldin değil mi?" sinirle söylendiğimde kahkahasını koyuverdi.
"Dengesiz olduğunu sen de biliyorsun . Ne yani şurada -" elini havaya kaldırarak bedenimi boşluğa serbest bırakacağım yeri gösterdi. " beklediğinde bir adım atıp boşluğa düştüğünde yaşanılanların değişeceğini mi sandın ? Oraya gerçekten atlamaya çıktın ama kararsızdın ."
" Ve sende beni aşağı ittin !" diye hırladım.
"Eğer seni ileriye doğru itmeseydim büyük ihtimalle deniz yerine yere çakılacaktın. Ayrıca kendim de arkandan atladım bu ayrıntıyı unutma. " böyle hem suçlu hem güçlü olması sinirlerimi bozuyordu.
" Sanane ! nasıl olsa işin bitmemiş miydi benimle ? Her şeyime karışmak zorunda mısın ?" dişlerimi sıkarak tısladım. Ona karşı çok sinirliydim .
" Ben her şeyine karışmıyorum zaten ben senin her şeyinim. Yani sen , ben olmadan kendini öldürmeyi bile yapamıyorsun . Şimdi de hayatımdan nasıl gittiysen öyle git demeyi sakın aklından geçirme çünkü ben olmazsam sen zaten yoksun !" sözlerine karşı hiç şaşırmamıştım . Yine ben , ben ve ben . Ondan başka kimse yoktu zaten.
" Hah, her şeyimmiş . Tabi canım, benim her şeyim ne biliyor musun ? Cesaret ! ve sen, cesaretsiz korkağın tekisin . Sen, geride bıraktıklarını düşünmeden sadece kendini düşünen korkaksın! canımın yanacağını umursamadan beni yokluğuna alıştıran benle olmaktan korkan korkaksın!" artık normal tonda konuşmayı bırakıp avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Hırsımı çıkarmak için göğsüne öğrettiği yumruklardan savurmak istedim ama ona dokunmak bile istemediğim için yerimde tepinerek denizin sularını savura savura kıyıya yürüdüm.
Yine bileğimden tutulunca yumruklarımı daha fazla tutamadım ve ona doğru savurdum. Yumruk yaptığım elimi bileğimden tutarak geriye doğru çevirdi. Benim sırtımı onun göğsüne yasladı ve ardından fısıldadı ." Demek ben korkağım ha ?" dedi. Onun kolları arasında durmaktan nefret ediyordum. Öğrettiği gibi yapıp kafamı geriye savurarak burnuna denk getirmeye çalıştım. Çünkü kolları bir türlü gevşemiyordu. Bu çabamda olumsuzlukla sonuçlanmıştı. Çünkü bu hamlemi erken fark ederek burnunu boyun girintime gömmüştü.
Denizin ıslattığı kazağımın açıkta kalan yere dudaklarını değdirdi. Öpmemişti ama bu değdirme içimi titretmişti. Böyle olmaması gerekiyordu ! Hareketsiz kaldığımı farkettiğinde bu sefer şakaklarıma yöneldi ve oraya uzun bir öpücük kondurdu. Neden hareket edemiyordum ki ? onu ittirecek güce elbette sahiptim ama kendimi kilitlenmiş hissediyorum.
"Bana korkak demiştin değil mi ? ben bunu yapacak kadar cesaretliyim ama sen şimdi arkanı dönüp gidecek kadar korkaksın ." dedi
Gevşeyen kollarının arasından çıktım ve dediği gibi arkama bile bakmadan kıyaya yürüdüm. Yaşattığını yaşayacağını elbette biliyordu ve ben de bunu gerçekleştirmek istedim. Bu kadar kendime sorduğum sorulardan yine kendime verdiğim cevap şuydu,
"Kız Kulesini koruyan rüzgarın ateşi söndüğünde kazanan yine deniz olmuştu.Çünkü bu ateşi söndüren kendi ayaklarımızla gittiğimiz denizden başkası değildi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ödendi Günahın
Teen FictionDışarıdan bakıldığında mutlu gibi görünse de kalbinde ki boşluk hiç dolmayacak olan deli dolu genç bir kız, içindeki fırtınaları hep dışına vuran sönmeyecek yangınlar çıkartan genç bir adam... Birbirine zıt iki karakteri barındıran hayata yenik başl...