Yaklaştım, biraz daha yaklaştım beni bekleyen gerçekliğe...Orada beni bekliyordu işte,
Musalla taşının üstünde sıcaklığa veda eden bedeni...İnsan kendi cehennemini taşırdı. Şimdi onun cehennemi ölümün soğukluğuna teslim olmuş duyulmayan çığlıklar atıyordu.
Ama ben duyuyordum.Onun yakarışlarını, gözünü yummadan attığı bakışların verdiği mesajları,çaresizce son kez fısıldadığı cümleleri...
Hepsi beynimin içinden kulağıma doğru acı bir şekilde yankılanıyordu .Ve ben bunu durduramıyordum.Sesler susmuyordu , zaten o sesler sussa bile kalbimdekiler susar mıydı?
Yüzleşmem belki de ızdırabımı geçirecek , yeni umutlarımın doğmasını sağlayacak ya da kırılıp parçalara ayrılan kalbim birilerinin canını yakacaktı.
Ben hem yalancı hem de yabancıydım , bedenimi ele geçirmeye çalışan avutma cümlelerine.
Suçluydum.
Hatalıydım,
Sanırım en çokta pişmandım.
Adımlarıma durma konutu verdiğimde titrek bir nefes aldım. Yüzüne örtülen beyaz örtüyü çekmek için cesaret tohumları ektim. Zamanın olgunlaştırmasını beklemeden takatsizce kaldırdım kolumu...
Ve an yüz yüze geldim,yanakları içine çökmüş , dudakları morarmaya yüz tutmuş , çekilen kanla yerini beyazlığa bırakmış cansız bedene ait olan yüze...
Dudaklarımdan keskin bir çığlık çıktığında refleksle elimi dudaklarıma bastırdım.Şelale gibi göz yaşlarımı akıtan gözlerim hıçkırıklarıma karışıyordu.
Hayır, ben bu görüntüye hazır değildim.Boğazımda düğümlenen kelimelerle ağzımı açamadım bir süre. Onun yerine bedenimi kullanarak veda etmeye çalıştım.
Dudaklarına dokundum önce. Kıvrılırdı sinirlendiğinde , mutlu olduğunda kenarındaki gamzeler çıkardı . Şimdi neden çıkmıyordu !?
Sonra kapalı gözlerine dokundum. Parlayıp ışık saçardı gözleri, bazen donuk bakardı bazen de kısılırdı...Şaşırdığında büyüyen göz bebekleri şimdi neden büyümüyordu !?
Elimin tersiyle çıkık elmacık kemiklerini Bir buse bahşettiğimde buz gibi teni dudaklarımı yaktı. Bir damla düştü gözümden yanağına doğru...İstikametini belirlemeden futursuzca yerini belirleyip geçtigi yollarda kuru bir ıslaklık bırakıyordu...Alnımı alnına yasladığımda bekledim , mucize olurdu belki ? Çünkü o , böyle yaptığında ben mucizevi bir şekilde gardımı indiriyordum. Teslim oluyordum , sonunda yine ait olacagım sıcak mabedine...peki o neden şimdi yatıyordu böyle usulca.
Arka fonda piyano ve kemanın dansmıza eşlik etmesini mi bekliyordu ?
Hani ne yapıp eder canımın yanmasına izin vermezdi ? Şimdi niye canım yanarken o edebiyetin suskunluğuna baş kaldırmıyordu ?Nasıl teselli olacaktım ? Ölümün tesellisi olur muydu ? Nasıl ögrenecektim kaybettiklerimin peşimi bırakmayacağını ?
Yanıp kavrulan cigerimden bir parça daha kopmuştu işte ! Kimsesizliğin ayazında bir poşet gibi savrulan bedenim bir uçurtmaya dönüşse keşke...ipleri eline alıp kontrol etse beni. Tıpkı onun yaptığı gibi...
Elini tuttum sımsıkıca , olmayan canını incitmek istedim. Bekledim, bekledim.
Hala bir mucize olmadı. Çürüyüp toprağa karışacak bedeni kımıldamadı.Belki de insan ömründe bir kere mucizelerle tanışırdı, benim onunla tanışmam ilk , tek ve son mucizemdi...Bunu anladım. Kaybolan sesimi bulmaya çalışıp kısılan ses tellerimle fısıldadım.
"Özür dilerim..."
İki kelime on bir harf ve beş hece.
Benim ellerimden kayıp gitmesini hafızamdan silecek , yaşadığım yıkımı onaracak mıydı?
Pişmanlığım yeniden nefes almasını sağlayacak mıydı !?
"Cevap versene !? " diye bağırabildiğim kadar bağırdım. Ve bağıra bagıra ağladım. Bilincimi kaybetmiş bir şekilde öptüm yüzünün her tarafını. Dudaklarında uzunca beklediğimde çaresizce fısıldadım.
"Beni bıraktın ? "Yine koca bir sessizlikti , cevap. Ben , onun cansız bedeni ve koca bir sessizlik.Anlaşmış gibi ikiside cephe almışlardı sanki bana. Olsun deyip omuz silktim. ' onla olsun ama o da olsun '
Ama o olmadı.
Bitti.
Oyun bitti.
Umutlar gitti.
Parlayan güneşim söndü.
Sonunda ölüm olduğunu bildigi oyunu kaybetti. Arkasında sarsıntılarla çöken ve kaybetmeye alışmış bir ben, beni bıraktı.
" Beni bıraktın ! " haykırdım.
Bir kez daha " Beni bıraktın ! "
Ve bir kez daha " Bıraktın ! "
Belime sarılan kollar bütünleşmiş bedenlerimizi ayırdı , bir kez daha kopardılar onu benden...
"Bıraktı..." deyip tekrarladım. Bozuk bir plak gibi tekrarlayıp durdum.
"Şşt" diye fısıldadı beni ondan ayıran kişiye ait olan ses.
Göğsüne vurduğum kafamı tutup bağrına bastırdı."Geçecek " dedi.
Hayır geçmeyecekti. Işıklar söndü sahne kapandı ama filmin bıraktığı etki hep kalırdı.
Zaman geçecekti.
İnsanlar geçecekti.
Yaşanmışlar geçecekti.
Ama acının bıraktığı ve kalbimize sapladığı keskin hançerin açtığı yara geçmeyecekti.
Ölürsem de geçmezdi. Biliyordum. Benle yaşayacaktı ama benle ölmeyecekti.
Hatıralar ölmezdi , onun bıraktığıda istenmiyen bir hatıraydı.
" Yalancı ! Hepiniz yalancısınız. Bana dedi ... ' Seni bırakmam , bırakmayacağım ' dedi. Niye bıraktı !? "
Saçlarımı öptügünde titreyen bacaklarımı yerle bütünleştirdim. O da aynı şekilde yaptı ve beni kucağına çekti.
Herkes olması gerektiği yerde olmalıydı ! Kucağında oturduğum musalla taşında yatması gerekti, yatan kişide yanımda benimle nefes tüketmesi gerekiyordu.
"Ögreneceksin." dedi. " Kalbinin acıyla yogrulmasında çektiğin ızdırabın bıraktığı etkiyi ögreneceksin."
Kafamı kaldırdım. " Nasıl ? " kelimesi dudaklarımdan firar etti.
Ve yeni bir günaha ortaklığı başlatan cümleyi söyledi.
"Öğreteceğim, kız kulesi. Öğreteceğim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ödendi Günahın
Novela JuvenilDışarıdan bakıldığında mutlu gibi görünse de kalbinde ki boşluk hiç dolmayacak olan deli dolu genç bir kız, içindeki fırtınaları hep dışına vuran sönmeyecek yangınlar çıkartan genç bir adam... Birbirine zıt iki karakteri barındıran hayata yenik başl...