4. Bölüm

3.6K 227 92
                                    


Aşk, nihayetsiz korkulara ve vicdanı ölü adamlara rağmen fabrika çıkmazlarına seninle gelmekti..

Boş bir fabrikanın yıkık dökük üç beş genciydik.
Bir kanepe vardı, kağıt gibi ince bir tahta parçası ve birkaç tuğladan masamızı yaptık. Cam bile yoktu pencere diye ayrılan boşlukta.
Korktuğumu belli etmeden etrafı inceledim.
Ben neredeydim?
Nasıl gelmiştim buraya?
Bu adamlar kimdi?

O an, yeni tanıştığım adamdan başka güvenebileceğim kimse yoktu.
Arkadaşım mı?
Birkaç saat önce beni bıçakladı.

Eski kanepenin en sol köşesine oturdum. Yanıma bir tek onun oturmasını istiyordum.
Korkuyordum.
Başıma her şey gelebilirdi. Çünkü alem göt olmuştu. Ağır roman filminin senaryoları sarılırken o beyaz çarşafa, dumanımı üfledim en tanıdığım yabancıya..
Yaklaşıyordu, şimdi ne yapacaktım?
Yoksa öpecek miydi beni?
Ama sevgilisi?

Aklımdan geçen bunca sorunun tek cevabı dudaklarındaymış gibi dokunduğunda dudaklarıma, izin veremezdim yeni bulduğum aşkı duygusuz dudaklarının öpüşmeleriyle kaybetmeye.
Gözlerimi açıp, kendimi çektim. Arkama yaslandım.
İttirilmiş çaresizliğime boyun eğdim.
Sana karşı koymanın ne demek olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceksin..


******************************************************



Etrafımda garip muhabbetler dönüyordu.
Daha ilk görüşte gözümün tutmadığı müptezelin biri, bana sorular soruyordu. Yaşım küçüktü ama insanların ne olduğunu baktığım gibi anlayabiliyordum.
Gözlerinin altında morun her tonuna şahit olmuştum. Kısa cevaplar verip susmasını bekliyordum.
Evime gitmek istiyordum artık ama nerede olduğumuz hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Aç karnına içtiğim viskinin midemi yakmasına henüz alışıyordum ki, arkadaş ayağa kalkarak ;
- ''Gidiyorum ben '' dedi.
Fırsattan istifade onunla birlikte arabaya bindim. Göz kapaklarımı kontrol edemiyordum. Arabadan inene kadar uyudum. Gözlerimin kapalı karanlığında beliren tek şey onun yüzüydü. Dakikalar önce beni öpmek isteyen adam, bir hoşça kal bile dememişti.
Onu aklımdan çıkaramıyordum. Arabadan indik ve arkadaşım yanımdan ayrıldı. Diğer arabaya binmek için yürüyordum. Gözlerim yarım açık ve tüm sesler rüzgara kapılmışçasına rötarlı iniyordu kulaklarıma.
Bu, başımı döndüren uyuşturucunun en senli haliydi..

Bindiğim arabada yine uyumaya başladım. O an dilediğim tek şey bir mucizeydi. Gözlerimi açtığımda yatağımda olmak istiyordum ya da gözlerimi hiç açmamak..


************************************************************



Sonunda evimdeydim.
Yatağıma yattım, cebimdeki sertliği fark ettim. Elimi cebime attım. Islak mendil paketlerini andıran, toz bir ilaç vardı. Ömür isimli ortak bir arkadaşımıza vermemi söylemişti, yeni tanıştığım aşktaki son şansım..
Veremedim.
Paketin üzerine sinen kokusu burnumu delip geçmişti, kalbime ; belki daha da derine. Oraya yerleşti kokusu.
Bir gün adını unutsam, kokunu unutamam!
Avuçlarımın arasına aldım kokunu. Başımı yastığa koyduğumda, ellerim burnumla kalbim arasında ince bir çizgide gelip gidiyordu. Saçlarından, kirpiklerinden daha ince, daha keskin, daha sonsuz.
Ama bir o kadar çaresiz..


KUTSAL LİSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin