Adam umut ettiğinden olsa gerek, büyüyen pişmanlığıyla kahvesinden bi yudum daha alır. Ve bardağı en yavaş şekilde masaya koyar; kulağı çıkacak olan o kısık "tık" sesinde. O sırada Adamın dikkati yine dağılır yalnızlığı bu kez bitebilir umudu ile.
Kırmızı rujlu bir kız, gülerken bütün dişleri görülmekte olan alımlı ve çekici kız. Tavırlarıyla, aynı zamanda gülüşünden sonra dudağını yalamasıyla tam bir dişi. Her erkeği alt edebilir, hatta altüst edebilir, ki her erkek onu üstte görmeyi hayal edebilir, buna razı olabilir. Sonra anında kız ciddileşir bir şeyler anlatırken, ince kaşlarını çatar, rüzgarın dağıttığı saçlarını düzeltir, sağ omzunun üzerinden göğüslerine doğru iner saçları ve anlatır sakince, dinleyicileriyse kırmızı rujun etkisinde. Bitince de dolgun kırmızı dudaklarını ince bir çizgi belirecek şekilde birbirine yapıştırıp dinler karşısındakileri.
Ahh, Dinlemek! Dinlemek ne kadar değerli. Bir sıcaklık verir insana ve adam üşür kalbinin odalarında.
Dinlemek için dinleyenleri anımsar bu kez yüreğinin kül tablasına bakınca. Ne çok insan girmiş hayatına kendisini dinlediğini sanan. Dinlemek "hıhı, evet" gibi cümlelerden mi ibaret? Dinlemiş gibi yapıp sonrada kendi düşüncelerini vurgulamak bunları söylemek için yer aramak dinlemeye girer mi sahiden?
Karşısında ki insanı kandırdığını sanmak ne enteresan.
Yanılmış insanlar, yanılgılardan kurtulamamışlar.
Ciddi konuşan insanlar neden hep sıkıcı gelir?
Dinleyen sıkılınca karşıdaki değersiz midir?
Günler aynı sessizliğiyle gider, bu kadar gereksizken düşünceler.Yaşam bile dinleyemez kendini, tahammül edemez. Bir kitaba okuyabilir misin kendini? Kitap gurur yapar mı "biliyorum ben bunları" diye? Ya da eksikliklerinin farkına varabilir mi acaba? Varmak bir sonuca aldanmak mı acaba? Son bilinebilir mi, kesin midir? Kesinlik; bana göre bir görev midir?
Hayatta hep keskin ve baskın olmayı öğrenmiştir adam.
Ezilmek, ağlamak yoktur kitabında. Kendi Serzenişlerinin ayarsızlığında, güçlü durmak zorunda.
Sonra grileşivermiş adam, gülümsemeler arasında, kendiyle barışık olmasada.
Zayıf yanlarını göstermemeyi öğrenmiş sonunda yine aynı gülümsemelerin arasında, tek fark kendisi sahte aslında.Duygularına yok bir tercüman ve anlatamaz kendi de. Duygular işin içine girince adamın boğazı kurumaya, dudakları çatlamaya başlar. İnsan kendine bu kadar yabancı olabilir mi diye düşünmeye başlar. Bu duruma kendiside şaşkındır aslında.
Sonra kendini anlatmak adına adam şarkı yazmış hiçbir zaman söylemeyeceği.
Ve bir de nakarat eklemiş saklamış kıtaların arasına
Kimse tarafından görünmemesi umuduyla...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kentin Soysuzu
KurzgeschichtenAdam eksikliklerine dalar. Tipi eksik midir aslında? Hiç tarif edemez kendini, tarifi bilir ki midesini bulandıracak. Adamın isteği kasık mı sevgi mi aslında? Düşününcesinde arzular olabilecek her kadını, ama sevgi olmazsa ne kadar tatmin edecek ken...