Sabah kalktığımda okula gidecektim. Ben gidecektim. O koca üç aydan sonra.. İnan hiç gözüm almıyordu. Bıraksa mıydım? Şahane bir fikir, sadece benim için. Helin mutlu gibi gözükse de okuldan nefret ediyordu. Çünkü ben yokken okuldan yeterince sıkılmıştı. Eksik kalmıştı, tabi ki de kalacaktı! Altı üstü sadece üç ay canım bekleyecek beni tabi! Tolga'yla Umut hala uyuyordu. Şu gereksiz hariç. Bu da bizimle gelecekti, iğrenç. Tolga Umut yalnız kalmasın diye okulu ekecekmiş havaya bak. Havadan ziyade düşünceli bir kanka rolü oynamış.. Okul kıyafetlerim, onlardan nefret ediyorum. Okul çantamdan etmiyorum ama ona karşı bir zaafım var. Helin ağzıma zorla simit sokmaya çalışırken çantama kalem koyuyordum. Oda böyle kalacaktı dağanık. Hiç özlememişim şu okula hazırlık telaşını, duygusuzca hazırlanmaya devam ettim. Onca ay gitmememe rağmen hiç merak söz konusu değil. Ayrıca hiçbirini özlemedim. Biri hariç.. Hazırdık bu muhteşem yandan ördüğüm salık saçım ve okulumun muhteşem beyaz gömleği ile diğer okullara göre büyük farklılık yaratan gri pantolon etek. Ne kadar ilginç dimi, gri! Spor ayakkabılarımı giyerken o sıfatsızı gördüm, kapının önünde dikiliyordu. Ve kendime bir kez daha hatırlatmış oldum ''Bu çocuktan hep nefret edeceğim.'' Helin sonunda inmişti kapıya. Okulun yolunu tutmuştuk. Çok gülüşünce bir sülüğün illaki araya girmesi gerekiyordu. Adı üstünde sülük bırakın da görevini yapsın. Helin'le muhabbeti kurmayı başarmıştı ama benle kurmayı bile deneyemiyordu. Keşke Helin de şu çocuğa yüz vermese.. Okula yaklaşmıştık. Benim yüzüm kızarmaya başlamıştı aksiliğin olması şart. Sanırım daha yeni yeni olayı kendime yediriyorum. Okula gelmişsin Simay! Çünkü malsın rahatlık batıyor.
Canım okulumun canı girişi.. Tip tip bakanlara karşı cool bakıyordum. Şş bozulmamam lazım ciddiliyim. Ta ki Helin bu halime bahçede kahkahayı patlatana kadar. Sessiz gülseydi ciddiliğim bozulmayacaktı. Daha girişte rezil olduk. Kim bilir sınıfta neler olacak! Ve sonunda canım koridorum.. Çoğu kişi ''Simay başka okula geçiş yaptın sanıyorduk.'' diye tepki verdi. Ben ise sadece sustum çünkü onlara ne.. Sınıfa girdiğimde ise şok olmuşlardı. Haklılardı da bir anda gitmiştim ve Helin'e kimseye birşey söylememesini istemiştim. Çünkü yine söylüyorum onlara ne? Tek benim yokluğum da olmaz bu biliyorum. Ama bunun üstünden gidiyorum. ''Simay nerede?'', ''Simay okula uzun süredir neden gelmiyor?'', ''Simay başka okula mı nakil aldırdı?''. Nereden geliyordu bu samimiyet? Çok düşünceli olmuş herkes görünüşü veriyor. Halbuki sadece merak. Beni önemsemeyenin de merakını gidermem. Çünkü ona ne..... Böyle olmayı seviyorum. Sınıfta konuşarak özlem gidermişler. Öyle söylüyorlar da ben gideremedim. Benim özlemim derin, kolay kolay giderilmiyor zamanımı benden alıyor.
İlk dersimiz Matematikmiş. Ali hocam ben bu adamı çok seviyorum. Tam bir kafa dengi ama özlemedim o ayrı konu. Sınıfa girdi, yoklama alırken numaramı dahi söylemedi direk yok yazdı sanırım. E normal olarak adam alışmıştır yokluğuma. ''Ah be Ali! Ben seni böyle bilmezdim.'' diye mırıldandım Helin'e. ''Simay o sadece matematik öğretmeni, eski sevgilin falan değil farkında mısın?'' dedi. Gerçekten Helin ciddi miydi?! ''Ne kadar da malım Helin öyle değil mi? Söylemesen farketmeyecektim Allah razı olsun..'' Çok konuşmuştum artık ayağa kalkıp yoklamadan numaramı sildirmeliydim. ''Hocam numaramı söylemediniz ama ben buradayım.'' dedim. Hoca o sırada defteri imzalıyordu. Kafasını defterden kaldırmayıp ''Sen de kimsin?'' dedi. Ben yine Helin'e mırıldandım. ''Helin eski manitam sesimi de unutmuş görüyor musun?'' Helin direk meşhur lafını söylemişti ''Ya mal.'' Hoca kafasını kaldırma zahmetinde bulunup yüzüme bakınca tanımıştı. ''Oo Simay! Sonunda kızım arattın kendini.'' Tabiki arayacaktın beni şapşal şey demek isterdim. ''Evet hocam, artık düzenli olarak geliyorum.'' Ama sadece bunu demekle yetindim. Derse başlamıştık ben yeterince geri kalmıştım. Hafta sonu Helin konuları tek tek anlatacağını beni de yetiştirceğini söylüyordu. Zeka küpü olmanın ayrıcalıkları ve gerekçeleri. Ben ise hemen anlayacaktım bunu o da biliyordu. Bu da ben olmanın ayrıcalıkları...
Koca sekiz ders sonunda bitmişti. Bugün sadece milletin şaşkınlıklarıyla geçmişti. Yine sıkıcı gün. Ama akşamı eğlenceli olacaktı emindim. Okul çıkışı Umut'la Tolga bizi aldılar. Eski günlerdeki gibi çay bahçesine gittik ve okey oynadık. Keyifliydi, çay bahçesinden kalktığımızda Helin ayısı canımızı çiğ köfte çektirmişti. Ama yemedik ve benim içimde kaldı... Umut'la eve yetişmemiz lazımdı. Azıcık zamanımız olmalıydı sonuçta bu çiğ köfte ya!