Hey! Selam!
Ben rapunzel. Çok uzun sap sarı saçlarım var. Bir prensesim ve bir kraliyet şatosunda yaşıyorum. Her şeye sahibim ama mutlu değilim.
Çünkü sevgiye sahip değilim. Ve bu hayatta sevginin her şeye olduğunu düşünürsek, ben aslında hiç bir şeye sahip değilim.
Güzel elbiseler, takılar, saçlarımı tarayıp benim için onları yıkayan hizmetçiler, her an emrinde olan muhafızlar ve daha sayamadığım bir sürü ayrıcalık.
Bunca şeye sahipken neden mutlu olamıyorum da illa mutlu olmak için sevgiye ihtiyaç duruyorum.
Bir kızın isteye bileceği her şeye sahibim. Fakat sevgiye sahip değilim ve hiç bir zamanda sahip olamığıcam.
Çünkü ailem bütün sevgilerini ablama veriyorlar. Onu seviyorlar. Onun için her şeyi yapıyorlar ve hep yanında oluyorlar.
Evet benim içinde her şeyi yapıyorlar ama hiç bir zaman yanımda olmadılar. Ve bundan sonrada olacaklarını sanmam.
Ne yani. On altı yaşına kadar küçük kızlarıyla ilgilenmeyip, bakıcılara büyüttüren bir aile bundan sonramı ilgilenicek?
Hah! Buna gülarim işte.
"Rapunzel." Arkamdan gelen sesle kraliçeye yani müstakbel anneme dönüyorum. "Ablanın düğün merasimi birazdan başlığcak. Çabuk ol."
Katı bir sesle sarf ettiği sözlerini bitirdikten sonra arkasını dönüyor ve geldiği yöne doğru geri gidiyor.
Bense hiç bir süsü olmayan örgülü saçlarım ve yine hiç bir süsü olmayan mor elbisemle olduğum yerde bir süre kalıyorum.
Şöyleki böyle giyinmemi annem istedi. Çünkü ablamdan güzel olmamı istemiyor. Ama bu halimle bile pırlantalarla işlemiş, mükemmel beyaz bir gelinlik giyinmiş ablamdan daha güzelim.
Fakat yinede suratım asık çünkü annem benim çirkin olmamı istiyor. Bilerek benim böyle giyinmemi istiyor.
"Rapunzel!" Annemin sesini duyunca daha fazla sinirlendirmemek için hareket ediyorum ama önüme çıkan bir çocuğa çarpıp yeri boyluyorum.
"Çok özür dilerim." Diyor beyaz saçlı çocuk ve eğilip kalkmama yardım ediyor.
"Sorun değil." Diyorum ve üzerimi silkeliyorum. Tam gideceğim sırada bana sesleniyor.
"Ben Jack bu arada. Jack Frost."
"Memnun oldum Jack. Bende rapunzel."
"Demek düğünü olan prensesin kardeşinin. Yani sende bir perensessin." Diyor heyecanla.
"Evet." Demekle yetinyorum.
"Peki neden mutsuzsun? Ablan evleniyor sonuçta."
"Evet ablam evleniyor ve benim giyindiğim kıyafete bak." Diyorum üzerimi göstererek.
"Bence gayet güzelsin." Diyor Jack ve benim utanmama sebep oluyor. Nede olsa daha önce bir erkekten hiç böyle bir iltifat duymamıştım. "Ama yinede senin için bir şey yapabilirim."
"Ne? Hayır." Deneme kalmadan havalanıyorum ve buz kristalleri etrafımı sarıp elbisemin üzerine konarak şekillendiriyorlarlar.
Bir kaç saniye sonra hala daha havada süzülürken kendime bakıyorum ve resmen büyüleniyorum.
Buz kristalleri elbisenin alt kısmını kaplamış ve kabarmasını sağlamış. Üst kısmı ise yine mor kalmış ama kristaller parlaklık kazandırmış ve buda daha güzel bir hava yapmış.
Kollarıma baktığımda onlarında buz kristalleriyle kaplı olduğunu görüyorum. Ben kendimi incelerken saçlarım açılıyor ve onlarda buz kristalleriyle şekil almaya başlıyor.
Saçlarınım işi bittiğinde arkadan dağınık bir topuz şeklini alıyor ve yanına buz kristallerinden bir çiçek beliriyor.
Tekrar ayaklarım yere deyiğinde Jacke bakıyorum.
"Bunu nasıl yaptın?"
"Ben karı bükebiliyorum." Diyor hiç gecikmeden.
"Ama neden yaptın senden böyle bir şey istememiştim." Diyorum ona çıkışarak.
"Mutlu olursun sanmıştım."
"Şu halime baksana çok güzelim." Diyorum ağlamaklı bir ses tonuyla. 'Ee sorun ne bunda' der gibi bakıyor.
"Ablamdan daha güzelim. Yani böyle asla düğüne katılamam." Diyorum. Zaten düğüne katılmak istemiyorum ama şatodada saklanıcak bir yer yok işte.
"Peki gerçekten düğüne katılmak istiyor musun? Şahsen ben katılmak istemiyorum. Zaten buraya da diğer koruyucular tarafından zorla getirildim."
Bir kaç saniye düşünüyorum. İstemiyorum dersem ne yapıcakki?
"İstemiyorum diyelim. Ne yapıcaksın?"
"Seni buradan götürücem." Diyor elindeki sopasıyla oynarken.
"Nasıl? Büyük kapıdan asla çıkamayız."
"Kapıdan çıkacağmızı kim söyledi." Diyor ve pencereye bakıyor.
"Nasıl yani?" diyorum hayretle.
"Daha demin seni uçurdum rapunzel. Ben uça biliyorum."
"Ne? Şaka yapıyorsun her halde?" Diyorum şaşkınlıkla.
"Daha demin seni uçurmamda şakaydı zaten dimi?" Diyor alayla.
"Benimle alay etme."
"Tamam, tamam." Diyor hemen. "'Ee varmısın?"
"Bilmiyorum." Diyorum düşünceli bir şekilde. Gerçekten onunla gitmelimiyim?
Ben bunları düşünürken o bir anda havalanıyor yanıma gelip beni belinden kavrayıp kendine çekiyor.
"Ben biliyorum!" Diye bağırıyor ve birlikte havada süzülürken pencereye doğru uçuyoruz.
"Deli misin? Bırak beni." Diyorum ama beni dinlemiyor ve pencereye uçmaya devam ediyor. Beni bırakmığıcağnı anlayınca korkuyla düşmemek için boynuna sıkıca sarılıyorum ve çığılık atmaya başlıyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Rapunzel Masalı
Fanfic"Seni seviyorum." Diyorum karşımdaki beyaz saçlı çocuğa bakarken. "Bende seni." Diyor. "Bende seni seviyorum."