UKALA

110 15 4
                                    

Günüme bana farklı hissettiren o çocuğu beynimdeki fırtınaların içine sokarak başlayacağım. Her gün, gün geçtikce daha da çaresiz ve acınası hissettiğim gerçeği kaçınılmazdı. Mideme giren krampların asıl nedeninin Giray olduğu konusunda kimsenin bir fikri yoktu. Gerçek şu ki, kendimi bile yeni yeni bu fikre adapte etmeye çalışıyordum. Giray kimdi? Ben kimdim? Kime böylesine bağlanmıştım aniden? Beni her saat her dakika alıkoyan deli saçması olayları kenara bıraktım.
Bugün Cumartesiydi ve ben bomba gibi hissediyordum. Hafta içi okulda tanıştığım arkadaşlarımla biraz dışarı çıkacaktık.
"Günaydın Dilek. Ne var ne yok?"
"Günaydın Hande. Evdeyim hazırlanıyorum sende durumlar nasıl?"
Bende durumlar standattı. Standart. Hani şu hiçbir şey olmayan standartlardan.
"Bende hazırlanıyorum, bir saat içinde Ayna Kafede olacağım. Öptüm."
Konuşma bittikten sonra hazırlıklarımı sonlandırdım. Evden çıktım ve bir süre yürümeye devam ettim.

• • •

Durağa çok az bir mesafe kala sırtımda yumuşak bir dokunuş hissettim. Arkamı dönmemle kalbimdeki kan pompalama artışı paraleldi. Giray'ın o huzur dolu gözleri beni en derinden etkilemişti.
"Günaydın Hande. Nereye böyle?"
Nereye mi böyle? Gerçekten mi? Beni tahrik etmesi bir yandan sinirimi bozması da cabasıydı.
"Öncelikle sana da günaydın ve sen, bana hesap soracak bir sıfatta olduğunu hiç sanmıyorum."
Ah hadi ama Hande. Ne kadar da serttim ama.
"Bana karşı bu kadar kaba olmamalısın. Herkes senin yerinde olmak için olağanüstü bir çaba harcıyor."
"O zaman sana bir tavsiye vereyim ukala. Yakamı bırakmalısın."
Bunu ikinci kez yapıyordum. Arkamı dönüp öylece çekip gidiyordum.

Kafede kızlar beni bekliyordu ve ben hararetli bir şekilde gelince normal olarak halimi soracaklardı. Ne cevap verecektim? Giray ile aramızda olan bu elektrikleşmeden mi bahsetmeliydim, yoksa ona olan yaklaşımımdan mı?
"Siz sormadan ben söyleyeyim. İyiyim. Sadece gelirken ukala birine dersini verdim."
Ne dersti ama.

Kızlarla vakit geçirdikten sonra eve doğru gidecektim. Ama nedense bir şey beni okula doğru çekti. Piyano'ya olan zaafımdan ötürü olsa gerek. Haftasonu olduğundan okul bomboş olacaktı ve ben, kimseden çekinmeden özgürce çalacaktım. Emin adımlarla girdim okula. Müzik sınıfına ulaştığımda içeride "zorbalar" olarak tanımladığım kendini gökte uçan kuştan farksız kılan fasulye beyinli çocuklar vardı.
"Oo bakın beyler kimler gelmiş." Sanki uzun zamandır tanıyor beni. Uzaklaşmaya çalıştım.
"Gitme bakalım küçük kız daha seninle işimiz var."
Hep birlikte bana yaklaştılar. Korkudan bacaklarımı hissetmiyordum. Etrafımda toplandılar ve biri tam dudağıma yapışmaya çalışırken arkadan "Beyler!" diye bir ses duydum.
"Kızı rahat bırakın ilk ve son kez söylüyorum."
O muhteşem sesin arkasından Giray'ı gördüm. Her ne olduysa bir anda beni rahat bıraktılar ve uzaklaşmaya başladılar.
"Sen iyi misin?"
"Ah,evet teşekkürler. Yani,gerçekten sana minnettarım."
Sanırım biraz Giray'a karşı nazik olmalıydım.
"Önemli değil melek."
Dışarı çıktık ve bana okulda ne aradığımı sordu.
"Okuldaydım çünkü kitabım kalmıştı ders çalışmak için,hah evet ders çalışacaktım o yüzden kitap almaya geldim."
İnandığını pek sanmıyordum, üstelemedi.

Az bir zaman sonra eve bıraktı beni. Ayak üzeri biraz muhabbet ettik.
"Tekrar teşekkür ederim Giray. Her şey için."
Yüzü gülüyordu. Ben eve adımı attığımda geri dönüp sarılmak geldi içimden ama şimdilik, güneşte parlayan saçlarıyla ve sımsıcacık gülüşüyle yetiniyordum.

KIZIL GÜNEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin