Bölüm 3: Larisa

29 4 0
                                    

Buna sevinmiştim çünkü Rostov doğduğum şehirdi orayı tekrar görebiliceğimi düşünmüyordum orayı tekrar görebilmek için iyi bir fırsattı. Komutan çıkabilirsin dedikten sonrayemeğimi bitirmek için yerime dönerken gözüme yaralıların olduğu çadır ilişti. İçeri girip yardım edebiliceğim bişey olup olmadığına bakmak istiyordum aslında merakımda çoktu.İçeri girdiğimde yoğun bir kan kokusu ile bağırışlar ve iniltiler vardı çadırı dolaşırken onu gördüm bir hemşire giydiği hemşire uniforması resmen bir kasap önlüğüne dönmüştüüstü ve hatta yüzünün ufak bir kısmıda kan içindeydi fakat öyle olduğu halde bile çekiciliğini koruyordu. Hemen yanına gidip;

   Ben: Yardım edebiliceğim bir şey varmı ?

   Hemşire: Evet yardım edebilirsin benimle gel.

Beni başka bir sedyedeki yaralı askerin oraya götürdü iki bacağıda parçalanmış bir şekilde yatıyor ve bağırıyordu. Hemşire bana dönerek;

   Hemşire: Bu askerin bacağını kesmeliyiz ve onu sabit bir şekilde tutmalısın.

   Ben: Tamam.

Askerin ağzına bir parça bez sıkıştırdıktan sonra üstüne abanmıştım kolları bağlıydı ancak acıdan sedyeden atlamak kaçmak istiyordu. Tam daha fazla tutamayacağımı düşündüğümsırada acıdan bayılmış olmalı ki hareketsizve sessiz yatmaya başlamıştı yinede aniden uyanmasına karşın üstünde hafif baskı yaparak bekliyordum sessizlikten istifade ederek hemşireye;

   Ben: İsmin nedir ?

   Hemşire: Larisa senin ismin nedir?

   Ben: Vladimir. Nerelisin ve burda ne arıyorsun ?

   Larisa: Moskovalıyım babam savaşta öldükten sonra savaşa yardım için yaralarılara gönüllü yardım etmeye geldiğim. Sen ?

   Ben: Bende Rostovluyum. Buraya savaşmak için geldim.

İşinin yogunlugu nedeniyle sürekli koşuşturma içindeydi bende daha fazla onu oyalamamak için biraz dinlenmeye gitmiştim. Uzandığımda sürekli onu düşünüyordum sarı saçları ve mavi gözleri gözümün önünden gitmiyordu ama onu düşünmeyi bırakmalıydım savaş sırasında dikkatimin dağılmaması lazımdı ani bir dalgınlık kendi hayatıma yada daha kötüsü arkadaşlarımın hayatına mal olabilirdi bunları düşünürken uyuya kalmışım. Uyurken bir asker uyuduğumuz çadıra dalıp bağırarak;

Asker: Kalk! kalk! kalk!



Savaşın İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin