Bölüm 10 / Mağara

81.2K 3.4K 357
                                    

O gün ikimizde okula gitmedik. O ortalığı toparladı ben temizledim. Sabah yaşananlar bana o kadarda garip gelmiyordu aslında. Herkesin sorunları olabilirdi. Herkes bir anlığına delirebilirdi, herkes sinirlenip ortalığı dağıtabilirdi. İşin aslı bu gibi krizlere bende çok girerdim.

Ablamla o kadar çok kavga ederdik ki artık dayanamazdım ve sağa sola eşya fırlatmaya başlardım. Benimkiler bu kadar şiddetli olmazdı ama sonunda sakinleşirdim. Bu yüzden Tyler'ı engellememiştim. Onu mutsuz edip sinirlendiren ne varsa içinden akıp gitsin istiyordum.

Aslında o iyi biriydi. Sabahki haliyle hiç alakası yoktu. Etrafı hiç itiraz etmeden topladı, bana şaka yapmaktan ve laf sokmaktan da geri kalmadı. Galiba onun yapısı böyleydi. Açıkçası hoşuma gitmişti. Yanında kendim olabiliyordum. Ona vuruyordum, tekmeler atıyordum ama o sadece gülüp karşılık veriyordu. Arkadaş olmuştuk.

Hem evinde kalmaya karar vermiştim. Onda garip bir şeyler vardı ve beni çekiyordu. Zaten sabah istemeye istemeye gitmiştim o kapıya. Şimdi diyorum da, iyi ki Tyler oradaymış. İyi ki gitmeme izin vermemiş.

Ellerimi belime koydum ve salona şöyle bir göz attım. Her şey düzenlenmiş, pırıl pırıl olmuştu. Televizyon parlıyordu. Koltuğu güzelce silip üzerine bir örtü örtmüştüm. Dolaplar, içindeki biblolara kadar silinmişti. Camları bile silmiştim!

Yorgunlukla koltuğa, Tyler'ın yanına çöktüm ve başımı geriye atarak gözlerimi kapattım. "Kendimi suçlu hissediyorum."

"Neden?"

Omuz silktim. "Birçok böceğin evsiz kalmasına sebep oldum. Şimdi bu hayvanlar nerede yatacak? Nerede yaşayacak, ne yiyecek? Bu insanoğlu çok düşüncesiz."

Güldü ve eliyle saçlarımı karıştırdı. Parmaklarını saçlarımda hissedince titredim. Daha bir gündür tanıdığım bir çocuktan hoşlanamam hayır!

"Komik kız."

Tek gözümü açtım ve ona dil çıkarttım. Aniden üzerime eğildi ve ardından yutkunarak geri çekildi.

Acaba dilimi mi öpecekti diye düşünmekten kendimi alamadım.

Tabii ardından gelen düşüncelerimi de engelleyemedim. Ah keşke yapsaydı...

Ortamın gerildiğini anlayınca ayağa kalktım ve ayağımla bacağına vurdum. "Hadi kalk daha mutfağı toplayacağız."

Elleriyle yüzünü kapattı ve koltukta uzanmaya başladı. "Olamaz, hayır. Bugün olmaz."

"Yaa başlamışız bitirelim işte. Hadi!"

Etrafta sağlam yastık kalmadığı için kafasına vurulabilecek bir şey aradım. Ama evi o kadar güzel temizlemiştim ki tek bir çöp bile yoktu. Bence benim diğer adım mükemmel olmalıydı.

Başını şişirmeye devam ettim. Onu evden atmakla tehdit ettim -evet bunu yaptım- hatta kalkmazsa bütün prezervatiflerini tek tek deleceğimi söyledim. Bunu söyleyince bir kahkaha attı ve kalkarak mutfağa gitti. Bense bunu nasıl söylemiş olabileceğimi düşünüyordum. Hayatımda ilk defa sesli olarak prezervatif demiştim. Hahaaaaay çok havalıyım ben yaa!

Mutfağı da temizledik. Pırıl pırıl olan ev harika kokuyordu. Akşam olduğunda elimde kalem kâğıtla salonun girişinde dikilmeye başladım. Tyler koltukta uzanmış televizyon izliyordu. Arkası bana dönük olduğu için geldiğimi bilmiyordu.

Tam ona şaka yapmak için bir adım atıyordum ki sesini duydum.

"Bir fil bile senden daha sessiz."

"Sensin fil. Pis terbiyesiz."

Sırıtarak yanına gittim ve tekli koltuğa oturdum. Ellerimdekileri havada sallayarak dikkati üzerimde topladım ve açıkçası biraz utandım.

"Kuralları belirlememiz gerek."

"Tek kural var, o da kural yok," diyerek tekrar televizyona döndü. Ayaklarımı yere vurdum ve yanaklarımı şişirdim.

"Evet var. Ben bir kızım ve sende bir erkeksin!"

"Bu doğanın kuralı bebeğim." Elindeki kumandada bir yere bastı ve kanalı değiştirdi. "Tanrı ilk önce erkeği sonra dişiyi yarattı..." dedi gizemli bir sesle. Tek kaşımı kaldırdım ve elimdekileri sehpaya bırakarak kollarımı göğsümde kavuşturdum.

"Hadi yaa. Sonra ne yapmış?"

"Sonra bu erkek gidiyor kıza sulanıyor. Tek sen varsın hayatımda, başka kadın yok falan diyor. Bizim dişi de inanıyor tabi. Kız aşırı salak. Dünyada bir sen bir de bu mağara adamı var. Sen neyin kafasını yaşıyorsun? Neyse işte adam bir gece bunu mağaraya atıyor-"

O anlattıkça ben gülüyordum, ben güldükçe o anlatıyordu.

Kahkaha atmaktan gözümden yaş gelmişti. Uzun zamandır böyle güldüğümü hatırlamıyordum. Ellerimle yüzümü sıvazladım ve kendime gelmeye çalıştım. En sonunda gülmemi dindirebildiğimde sırıtmamı yine de engelleyemiyordum.

"Tanrı'nın yarattıklarıyla dalga geçmemeliyiz. Onların bir adı var ayrıca. Adam ve Eva."

Omuz silkti ve yerinden kalkarak mutfağa gitti. O gidince hızla büyük kanepeye yerleştim ve kumandayı elime alarak kanalları gezmeye başladım. Bir süre sonra geri geldiğinde elinde bir bira vardı. İlk önce bana bakarak kaşlarını çattı. Ardından omuz silkerek ayaklarını sürüye sürüye kalktığım tekli koltuğa gitti. Otururken eşofmanı biraz kalçasından kayar gibi oldu. Yutkundum ve bakışlarımı kaçırdım.

Bu çocukla yaşamak gerçekten zor olacaktı. 

Yorumlarınızı esirgemeyiiin lütfeeenn :D

Not: Biliyorsunuz bazı Türkçe isimlerin İngilizce karşılığı var. Mesela Harun İngilizce'de Aaron, Yakup Jacob oluyor falan. Havva da Eva olarak dönüşüyor Adem de Adam olarak. Rica ediyorum araştırmadan suçlarcasına yorum atmayın.

Sarı BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin