Bölüm 14 / Mesaj

77.9K 3.2K 167
                                    

Evet Brad! Milyonlarca kez evet! Seninle evlenirim aşkım!

Tıkırtılar.

Ah Hailey. Gerçekten benimle evlenecek misin sevgilim? Yapacak mısın bunu bir tanem?

Daha çok tıkırtı.

Angelina'dan ayrılırsan evlenirim elbette. Biliyorsun, seni kimseyle paylaşamam!

"Siktir."

Brad! Neler diyorsun böyle?

"Hay ebeninki."

Sevgilim, ben bir şey söylemiyorum.

Eee kim söylüyor o zaman? Sevgilimle arama girmeye cüret eden kim? Kim, kim, kim!

Gözlerimi araladığımda her şeyin bir rüya olduğunu anlamıştım. Tam Brad Pitt bana evlenme teklifi ediyor, Angelina denen şıllık aramızdan çekiliyor ama ben uyanıyorum. Adalet nerede ha nerede?

Bir süre kendime gelmeye çalıştım. Ne zaman uyuduğumu hatırlamıyordum. En son Tyler'ı bekliyordum ama görünen o ki dayanamamıştım. Görev başarısız.

Tıkırtıları tekrar duyduğumda onların gerçek olduğunu anladım. Öyleyse küfürlerde gerçekti. Yani Tyler gelmişti!

Hızla ayağa kalktım ve dış kapıya baktım. Biri kapıyı açmaya çalışıyordu. Delikten baktığımda o kişinin Tyler olduğunu gördüm.

Kapıyı aniden açınca üstüme düşer gibi oldu. Ellerimle onu omuzlarından tuttum ve bir kol boyu mesafede tuttum. Sağ gözü biraz morarmış gibiydi. Korkuyla açılan gözlerim onda pek iyi bir etki yaratmamış olacak ki bir adım geri çekildi.

"Ne bakıyorsun öyle?"

"Gözüne bakıyorum." Bir süre daha gözünü inceledikten sonra dudağımı ısırdım. "Kavga mı ettin?"

Kafasını salladı ve kapıyı kapatarak içeri geçti. Deri ceketini çıkarttı ve tekli koltuğa fırlattı. Onun bedeniyle dolan salon, aynı zamanda kokusuyla da dolup taşmıştı. İster istemez derin bir nefes aldım. Sigara, alkol ve tıraş losyonu. Lanet olsun.

Ev arkadaşımın (!) gözünün mosmor olduğu aklıma geldiğinde hızla mutfağa gittim ve birkaç buz aldım. Çekmecelerin birinde bulduğum bir merhem ve bezle beraber tekrar salona döndüm. Tyler benim yattığım koltuğa yatmıştı. Yastığıma sıkıca sarılmıştı ve gözleri kapalıydı.

"Bu çok güzel kokuyor," diye fısıldadı yastığımı suratına bastırarak. "Parfümünün markası ne?"

"Ben parfüm kullanmıyorum."

Yanına dizlerimin üzerine çöktüm ve buzu beze (sesli söyleyince bir değişik oluyor yahu) sardım.

"Kiminle kavga ettin?"

Bir saniye. Alkol, sigara, kavga, mor göz, sevgili. Lanet olsun. Kafamda bir şeyler şekillenmeye başlamıştı bile.

"Sevgilin seni dövdü mü?" diye fısıldadım gözlerimi irileştirerek. Ben böyle deyince gürültülü bir kahkaha attı. Ne var yani olamaz mı? Hep erkekler mi dövecek yahu.

"Hayır hayır," dedi başını iki yana sallayarak. İnci gibi dişlerini sergilemekten çekinmiyordu. Gülümsemesine salyalarım aka aka bakarken sırtüstü döndü ve ellerini ensesinde birleştirdi.

"Başımda çok seksi bir hemşire var. Umarım çabuk iyileşmem." Kendi yaptığı esprisine kıkır kıkır gülerken ben adeta hipnotize olmuştum. Gözlerimi kırpıştırdım ve bir süre öylece baktım.

"Sen sarhoşsun!" dedim şaşkınlıkla. "Bende oturdum seni dinliyorum ya. Pis ayyaş."

"Sarhoş falan değilim," dedi yüzünü buruşturarak. Onu umursamadığımı belli edercesine buzlu bezi gözüne koydum. O ise inatla kendini bana kanıtlama peşindeydi. "İstersen bir şey söyle, sabah hatırlamazsam yemek ısmarlarım."

"Tamam," dedim haince sırıtarak. "Fransız ihtilali-"

"Ah hadi ama!" dedi sağlam gözünü açarak. "Dersler sayılmaz. Benim daha iyi bir fikrim var."

Kaşlarımı kaldırdım ve buzu daha sert bastırdım. "Neymiş o?"

Eli yavaşça yanağımı buldu. Saçlarımı kulağımın arkasına ittirdi. Nefes almak istercesine ağzımı açtım. Bakışları değişmişti. İkimizde gülmüyorduk.

"Ah hayır," diye mırıldandım buzu başından çekerek. "Seninle yatmayacağım."

Eli enseme ulaştığında ürperdim. Yerinden yavaşça doğruldu. Beni kendisine yaklaştırdı. Burunlarımız birbirine değerken nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Gözleri doğrudan dudaklarıma bakıyordu.

"Eğer bunu sabah unutursam," diye fısıldadı dudaklarını benimkilere sürterek. "Ki bu mümkün değil..."

"Ama?"

Konuştukça dudaklarımız birbirine değiyordu ve ben çıldırmak üzereydim.

"Ama," dedi yutkunarak. "Olurda unutursam..."

Buz elimden kayıp düşerken bir şey yapmadım. Yutkundum ve ilk defa yapmak istediğim şeyi yaptım. Ellerimi yanaklarına koydum ve alt dudağını öptüm. Muhtemelen sabah hatırlamayacaktı ve bu işime geliyordu.

Hafifçe inledi ve aniden sertçe dudaklarıma yapıştı. Alkol, sigara ve mentolün o tadını büyük bir zevkle aldım. Dudakları yumuşacıktı ama baskıcıydı. Alt dudağımı dişlerinin arasına aldığında inledim ve ellerimi sarı saçlarına gömdüm. Bunu onu gördüğümden beri yapmak istiyordum. Göründüğü kadar yumuşaklardı.

Dilini dudaklarıma değdirdiğinde nefesimin kesildiğini hissettim. Buna son vermem gerekiyordu ama yapamıyordum. Bunları hatırlamayacağından o kadar emindim ki.

Aniden çalan telefonla dudaklarımızı ayırmak zorunda kaldım. İkimizde nefes nefeseydik. Onu tekrar öpmek istiyordum ama önce telefona bakmalıydı.

"Siktir. Tamda zamanıydı." Diye homurdandı ve cebinden telefonunu çıkardı. Kaşlarını çatarak bir süre ekrana baktı. Ardından telefonu bana çevirerek gelen mesajı gösterdi.

ONDAN UZAK DUR

Biliyorum bayadır bölüm ekleyemedim, ama bilgisayarım bozuldu maalesef :/ Bölümüde babamın işyerine gidip onun bilgisayarından paylaştım :D Sanırım bilgisayarım düzelene kadar babamın bilgisayarına mahkumum :D Neyseee yorumlarınızı bekliyorummm, bölümü geciktirdiğim için çok çok özür diliyoruuum :/

Sarı BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin