İlk İcraat

18 0 0
                                    

Büyüklerimden duyduğuma göre herşey kulağa ezan okunmasıyla başlıyormuş.Daha sonra üç kere ismini söylüyorlarmış.Günahsız tertemiz bir beden koskocaman bir pisliğin içerisine bırakılıyormuş.

Doğup büyüdüğüm yer küçük ve hızlı gelişen bir semtti.Her çeşitten,her ırktan insan olan biryerdi.Böyle bir yerde büyümenin avantajı,hayata çok farklı açılardan bakabilme kabiliyetinizi geliştirir.Küçük yaşta pisliğe bulaşırsınız ki temizlenmeye vaktiniz olsun.Ya da kendinizi tamamen b*ka gömersiniz.Yaşadığım yerde temiz hiçbirşey yoktu.Adım attığım yerde uyuşturucu vardı.Kafamı çevirdiğimde silah,mafyacılık oynayan insanlar,korku vardı.

Okula başladığım gün;ilk ders zili çaldığında annemle babam beni öpüp sınıfa gönderdiklerinde arkamı dönüp son bir kez onlara baktım ve kendi kendime ben çok büyük bir adam olacağım ve annemi de babamı da lüks içinde yaşatacağım demiştim.Ailenin tek çocuğuydum.Babam marangozdu,annem ev hanımıydı.Küçük bir evde sıradan bir hayat geçiriyorduk.Babam sağolsun hiçbirşeyimizi eksik etmezdi.Ama içimde her zaman diğer çocukların giydiği marka kıyafetler ve ayakkabıların burukluğu vardı.Babamın sevgisinden ve onurundan başka bana bırakacak hiçbirşeyi yoktu.Bana ''Yusuf,oğlum bu hayatta senden sonrakilere bırakacağın en büyük miras şerefli bir yaşantıdır.'' derdi.Tanrıya alternatif olarak yaratılan ve ''para'' denilen şeyin olmadığı yerde şerefli bir hayat sürsen ne olur derdim kendi kendime.Üstelik paraya tapan bunca insan varken onların aralarında kendine nasıl yer açabilirdin ki ?

18 yaşıma geldiğimde üniversiteye gidip gitmemek arasında bir tereddüt yaşamıştım.Çok başarılı bir öğrenci değildim.Gidebileceğim okullar sınırlıydı.Başarılı olacağıma da inanmıyordum ve gitmemeye karar verdim.Benim için hayat verdiğim bu kritik karardan sonra başladı.Kenan adında herşeyimi paylaştığım,hayatımda her kararımda yanımda olan,daha sonraları da hayatıma ortak olacak olan bir arkadaşım,can dostum vardı.Beraber sabah akşam kafelerde oturur,nasıl zengin olabiliriz diye konuşurduk.Ailem inançlı bir aileydi.Boğazlarından haram lokma geçmemiş insanlardı.Ancak herkesin yakından bilip tanıklık ettiği bir söz vardır ''çok para haramsız olmaz'' diye.

Gözümüzü karartıp ne olursa olsun çok para kazanacağız demiştik kendi kendimize Kenan'la.Bir gün elimize öyle bir fırsat geçmişti ki oturup günlerce muhakeme ettik.Ne olursa olsun,ucunda ölüm dahi olsa yapacaktık bu işi.Bu iş bizim ilk icraatımızdı.Yaşadığımız yer deniz kenarında bir vilayetti.Şehrin sonunda denizin ve bataklığın tam arasında kalmış patika bir yoldan gidince büyük bir çiftlik evi çıkıyordu karşınıza.Uçsuz bucaksız,o evden başka evin olmadığı,insanın yaşamadığı tabir-i caizse ''kuş uçmaz kervan geçmez'' biryerdi.Yaşadığımız yerde herkesin yakından tanıdığı Osman diye bir çocuğun ailesinin eviydi.Hafta sonları oraya gidip mangal yakarlarmış,akrabalarını falan ağırlarlarmış.Osman ağzı çok gevşek ve hava atmayı seven bir tipti.Babası müteahhitti.Aynı zamanda karanlık bir adam olduğunu söylerlerdi.Birgün kafede otururken Osman yine hava atmak için açtığı bir muhabbette çiftlik evindeki para kasasından bahsetmişti.Babam orda sürekli her ihtimale karşı 100bin lira para saklar demişti.İçimden ''pezevenk e bak biz çay içmeye para bulamıyoruz adamın kumbarasına bak'' dediğimi hatırlıyorum.Daha sonra Kenan'la oturup bu konu hakkında konuşmaya başladık.Acaba yapabilir miyiz,nasıl olsa hafta içi orda kimse olmuyor,gizlice alır çıkarız,iz bırakmayız diye konuşurken işi ciddiye bindirdik ve plan yapmaya karar verdik.Kenan babasının arabasını alacaktı,patika yola kadar arabayla gidecektik daha sonra arabadan inip yürüyerek devam edip eve girecektik.

Soğuk bir gündü.Nefesimi dışarı verdiğimde duman çıktığını anımsayabiliyorum.Kenan babasının külüstürüyle beni evden almıştı.2 bira alıp arabayı sahile çektik.Planı gözden geçirmeye başladık.Herşey çok kolay olacaktı.Gidip alıp dönecektik ve sonra hayatımız değişecekti.Hayatımızın geri kalanındaki planları gerçekleştirebilmek için büyük bir adım olacaktı bu.Bir sigara yaktım ve denizi seyretmeye başladım.Hava buz gibiydi ama rüzgar yoktu.Denizde ufacık bir dalga bile yoktu.Biraları bitirip yola çıktık yaklaşık 10 dakika sonra patika yolun başına geldik.Motoru ve farları kapatıp arabadan indik.Korkuyordum.Karnıma sancı girmişti heyecandan ama dönüşü yoktu artık.Kenan tam bir profesyonel gibi hareket ediyordu.Bagajı açtı ve bana bir çift eldiven verdi.Daha sonra kendide giydi.Bunlar ne için diye sorduğumda ''parmak izi bırakmamak için oğlum'' diye yanıt verdi.Yavaş yavaş patika yoldan yürümeye başladık.Bahçenin kapısına vardığımızda köpekler birden havlamaya başladı.Heyecana kapılıp ne yapacağımı bilemedim.Etrafıma baktım ve içim birazda olsa rahatladı.Burda köpek havlasa ne olacak dedim kendi kendime hiçbirşey yoktu.Kapıyla tepesindeki tahta sütunun arasındaki boşluk hariç bahçenin bütün duvarlarında dikenli teller vardı.Girebileceğimiz tek yer orasıydı ama ordan aşağı atladığımız anda köpekler bizi paramparça ederlerdi.Yaklaşık bir 10 dakika kapının önünde vakit geçirdikten sonra Kenan ''eeh yeter'' diyip kapıya tırmandı ve evin bahçesine atlayıp koşmaya başladı köpeğin zincirinin bittiği yerde durdu.Köpek artık ona ulaşamıyordu.Bana ''hadi'' dedi.Bende tırmanıp atladım ve köpek bu sefer Kenan'ın yanından bana doğru koşmaya başladı.Rota değiştirip sol tarafa doğru koştum ve bende köpekten kurtuldum.Artık içerdeydik.Evin kapısına geldik fakat hala nasıl gireceğimizi düşünüyorduk.Son bir kez etrafıma bakıp yerden aldığım taşı yan odanın camına vurdum.Cam paramparça olmuştu ama camlarda demir parmaklık vardı.Kenan duvarda yaslı duran çapayı alıp pencerenin çıkıntısına vurmaya başladı en sonunda duvarın sökülen yerinden demirin ucu gözüktü.İkimizde son gücümüzle çekip demirin alt tarafını kaldırmayı başardık.Önce eve ben girdim arkamdan Kenan geldi.El fenerlerini yakıp kasayı aramaya başladık.Kasanın şifreli olduğuna emindim ancak Osman babamın ne kadar kredi kartı varsa hatta telefon pin şifleri bile av tüfeğinin seri numarası demişti.Av tüfeği duvarda asılıydı.Bu kadar merkez odaklı bir adam kasanın şifresinide mutlaka av tüfeğinin seri numarası yapmıştır demiştim Kenan'a.Sonunda kasayı yatak odasında gömme dolabın içinde bulduk.Ama bir sorun vardı kasanın şifresi 4 haneliydi ve tüfeğin üzerindeki seri numarasında 17 sayı vardı.Baştaki 4 sayıyı denedik olmadı,sonraki 4 sayıyı denedik yine olmadı.O an inanılmaz bir umutsuzluğa kapıldım.Acaba kasanın şifresi bu tüfekte yazmıyor muydu ? En son seri numarasının son 4 harfini denedik ve kasa açıldı.Sevinçten çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum.Kasayı açtık içinde deste deste para ve bir tanede silah vardı.Paraları hemen poşetin içine doldurduk.Bende silahı alıp belime taktım.Daha sonra kapının açılma sesi geldi kulağıma arkamızı döndüğümüzde Osman'ın babası Faruk karşımızda duruyordu.


Kan ve ParaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin