İTİRAF

69 0 0
                                    

Sabah alarm sesiyle yataktan fırladım. Bugün cumartesiydi. Bir an önce minik kız için plan yapıp cumartesi gününü eğlenceli geçirmeliydim. Çünkü minik kız uzun süredir cumartesi günlerinden nefret ediyor ve ben onun cumartesi günleri çılgınlar gibi eğlenen hallerini özlemiştim. Onu mutlu görmeyi özlemiştim.

   Minik kız ile ben bebeklik arkadaşıyız. İşte bu yüzden o beni öz kardeşi gibi görür. Ah bir bilse onu ne kadar sevdiğimi... Karşısına çıkıp "Aslı sana deliler gibi aşığım" desem ne olurdu acaba... Belki boynuma atlar; bende seni seviyorum ama söyleyemiyordum derdi. Belki o güzel gözleri ile bana bakar ; sevinç çığlığı atardı... Of yine saçma ve imkansız hayaller kurmaya başlamıştım. Ulan aptalım be. Kız beni kardeşi olarak görüyor hayale bak. Sanki ilan-ı aşk edebilecektim. Neyse bu düşünceleri aklımdan çıkarmalıyım. Bugün minik kızı mutlu etmeye odaklanmalıyım. Bir an önce plan yapmalıydım...

-ASLI...

Aniden ayağa fırladım. Hemen ilaçlarımı bulmam lazımdı. Yine kriz geçiriyordum. Hangi cehennemdeydi bu haplar. Giderek nefes almam zorlaşıyordu. Vee buldum oh bee... Geçti sonunda. Eee  şimdi ne yapacaktım uyanınca geri de uyuyamazdım ki... Saat kaçtı acaba. Telefonun kilidini açıp saate baktım. Uha lan saat daha 6:57. Ulan kalp, vicdansız kalp cumartesi sabahı beni uykumdan kaldırmak tam bir işkence ama yaaa. Bu bana yapılır mı yaaa...

Off bugün cumartesi. Kerem gelip yine beni eğlendirmek için elinden geleni ardına koymayacak. Ben şimdiden vazgeçirmeye çalışayım en iyisi çünkü eve kadar gelirse beni almadan gitmez. Deli bu çocuk yaa. Hayatı bana sevdirebilmek için elinden geleni ardına koymuyor. Seviyorum lan bu çocuğu. Bir insanın sahip olabileceği en iyi dost. Hatta dosttan, kardeşten öte. İyiki var bee. Telefonumu elime alıp Kerem'in whatsapp son görülmesine baktım. Tam da tahmin ettiğim gibi; uyanmıştı. Hemen aradım tabi ki. Telefonu açar açmaz:


-hiç boşuna kendini yorma minik kız bugün dışarı çıkacağız. Hem çok eğleneceğiz söz veriyorum, dedi.

 = ama daha ağzımı açmamıştım, dedim homurdanarak. 

 -Sabahın bu saatinde günaydın demek için aramayacağını ikimizde bal gibi biliyoruz. Hem sen niye erken kalktın bakayım?dedi. =Lanet olası kalp uyutmuyor ki yine krizi tuttu dedim. Ulan salak gibi niye dedim ki bunu. Çocuk benim için çabalıyordu. Onu üzmemin ne anlamı vardı ki. 

 -Hmm bak minik kız bu haline bende üzülüyorum ama bugün o tatlı kalbini umursamak yok anlaştık mı? Harika planlarım var. Şimdi kapamam lazım 10 'da seni almaya gelirim. Kendine dikkat et. Görüşürüz dedi. 

 =Görüşürüz, diyebildim sadece.

Üzüldüğü ses tonundan belliydi. Bazen çenemi tutmalıydım. Ne ara bu kadar bencil olmuştum ben. En iyisi biraz kafa dağıtmak. Müzik dinlemek iyi gelebilir. KORAY AVCI-HASRET' i açıp kendimi şarkıya bıraktım.

-KEREM...

Ulan minik kız'ın morali bozuktu. Ne yapacağım ben şimdi daha planım bile yok be. Kerem aferin bide kıza söz verdin çok eğleneceğiz diye. Of ne yapsak ki bugün... lunapark'a gitsek yok minik kız kriz geçirebilir. Cafe ye gitsek artık sıkıcı oldu. Aha lan buldum. Vallahi buldum. Sirk vardı bugün ona gidiceğiz. Hem minik kız aslanları ve sirkleri çok seviyor. Yaşasın bee. Üstümü giyinip evden çıkmak için 3 saatim vardı. Çünkü Esra teyze ve Kemal amca yani minik kızın anne ve babası Aslı'yı cumartesi günleri sabah saat 10'dan akşam 9'a kadar bana emanet ederler bende minik kızı mutlu etmek için elimden geleni yapardım. Ancak genelde elimden bir şey gelmez. Çünkü Aslı uzun süredir cumartesi günlerinden nefret ediyor. Sanırım sadece beni kırmamak ve evde anne baba nasihatları dinlememek için benimle dışarı çıkıyordu. Yine de onunla zaman geçirmek beni mutlu ediyordu...

Hayal kurarken ve minik kızı düşünürken saat 9 olmuş. Hemen kahvaltı yapıp çıkmam lazım. Önce babama not yazdım. Bu aralar babamla yüz yüze gelmek istemiyordum. Annemle babam boşanalı 2 ay olmuştu. Annem yeni biriyle evlenme planları kurduğu için babamla kalmayı tercih etmiştim. Onun böyle bir şey yapmayacağına güvenerek. Yani en azından 7-8 ay geçmeden yani ben bu durumu kabullenene kadar babamın hayatında yeni biri olmayacağını ummuştum. Ama sanırım sevgilisi vardı. Bu yüzden bir süre onla konuşmama kararı almıştım. Kalem kağıt alıp ona not yazdım.  Bu bilmesi için yeterli bilgiydi. Benim hayatım hakkında daha fazla bir şey bilmeyi hak etmiyordu şu durumda. Neyse bunları bugün düşünmeyecektim. Ayakkabılarımı giyip asansöre bindim. Saate baktım daha 9:30 dur. Bu zamanı değerlendirmeye karar verip çiçekçinin yolunu tuttum. Minik kızın en sevdiği çiçek olan siyah gül den bir demet alıp doğru minik kızın evine yürüdüm. Kapının önüne geldiğimde üstümü başımı düzeltip zile bastım. Kapıyı minik kızın açacağına emindim tabi ki. Kapı açıldı. Gül demetini uzattım ve gülümsedim. Minik kız çığlık atıp boynuma sarıldı. İçimden onu sevdiğimi anlamıştır umarım derken "kardeşten ötesin be biricik dostum benim" diye bağırdı. Ne bekliyordum ki zaten... Minik kız geri çekildiğinde şöyle bir baştan aşağı ona baktım ve kaşlarımı çattım. Şort giymişti. Üstelik ona kızamazdım çünkü dostlar kıskanıp kızmaz. Sonra yinede bir umut değiştirir diye: - Sence de o şortu giymek için hava biraz serin değil mi? Dedim. Kahkaha atıp, = Ne yani ağabeylik yapıp o şort çok kısa demek hiç mi aklına gelmedi. dedi. Ağabeylik mi aaa hadi ama minik kız neden sevgimi anlamayacak kadar safsın. Bozulmuştum bu lafa ama belli etmemek için güldüm ve – o şort çok kısa küçük hanım dedim. = biliyorum ama bugün sınırları zorlamak istiyorum dedi ve güldü. Ah çok güzel gülüşü vardı lanet olsun. Bir gülüşü ömre bedeldi...


Kapıyı kapatıp evden çıktı. 

 – Bugün ki güzelliğinizi neye borçluyuz minik kız dedim. 

 = Bugün mutluyum. Homurdanmadan ve itiraz etmeden seninle her yere geleceğim. dedi. Şaşırtmıştı beni doğrusu. Ne yani şimdi mutluyum mu demişti. Bugün sevdiğimi söylemenin tam da sırası idi. Acaba neden mutlusun diye sorsa mıydım... yok yok anlatmak istese anlatırdı. Bir süre sessizce yürüdük. Sonra dikkat çekmek için bir iki öksürdü ve:

- Bugün beni nereye götürüyorsun? Dedi ve gülümsedi.                                                                                   

= Söylersem yinede gözlerin öyle merakla ışıldayacak mı? dedim. Dediğime şaşırmıştı ve sadece bakıyordu. Doğrusu dediğime ben bile şaşırmıştım. Açıkcası böyle hislerimi ifade edebilmek beni rahatlatmıştı. Düşünce aleminden çıktığımda bana sinirli gibi bakıyordu.                                    

- Ne var ne bakıyorsun minik kız dedim ve güldüm. Gülebiliyordum çünkü meraklı olduğunu söylediğim için kızmıştı.                                                                                                                                                  

 = Merak etmedim deyip göz devirdi. Kahkaha attım. Sinir olmuştu onu sinir etmeyi seviyordum.

Biz böyle konuşurken sirk'e gelmiştik. Birer pamuk helva alıp içeri girdik. Minik kız eğleniyordu. Onun mutlu olduğunu gördükçe bende mutlu oluyordum. Çıktığımızda sanırım yorulmuş olacak ki bir banka oturdu. Bende yanına oturdum. Bu bir fırsattı ve hemen söze girdim:

- Biliyor musun minik kız ben senin yanındayken hep huzurluyum. Sen gülümseyince dünyalar benim oluyor. Hayatıma neşe katıyorsun. Ve ben minik kız seni 9 yıldır seviyorum. dedim.

Oh be rahatlamıştım ama minik kız ağlamak üzere gibi duruyordu. Ne olmuştu ki şimdi. Ayağa kalktı ağlıyordu, bende kalktım. Bana baktı.

= Senden nefret ediyorum. Anladın mı NEFRET dedi ve koşarak uzaklaştı...

-TÜBİTAK projemi bitirmem gerektiği için geç yazdım kusura bakmayın :)-




ASLI KEREM'İ SEVMEZSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin