Şirketten çıkıp 5 dakikalık mesafede olan evimin site girişine geldim. Yorucu bir gündü her yıl olduğu gibi bu yılda bir yığın aptal stajer gelmişti şirkete bütün sıkıntım,yoğunluğum bana yetmiyor gibi bide bunlar uğraşmak ekstra işkence gibi bana. Yorgun adımlarla güvenlikten geçip blok kapısına geldim o afet sarışınla karşılaşmayı ummuyordum. Yorgunluk akan gözlerim bir anda parladı. Cilveli cilveli şakıdı resmen 'selam' dedi
'Selam' diye yanıtlarken fazla istekli olduğumu görmemesini umut ediyordum.
'Yorgun gibisin, bende bişeyler içelim mi dicektim ama daha sonrada yapabiliriz' gülümsedi ve el sallayıp merdivenlerden yukarı çıktı.
Bir dakiki bişey yapmalıyım yani birşey söylemeliyim kız gidiyor...
Ve öylece baka kaldım arkasında. Çok seksi ve bakımlı bu kadının adı neydi? Amaaan ne yapayım adını banane. Asansör kapısı açıldı ve kendi katıma geldim daireme doğru yürüyüp kapıyı açtım şu anda tek istediğim duş alıp yatmaktı. Kol saatimi masanın üzerine bırakıp kıyafetlerimi çıkararak banyoya girdim soğuk suyu açıp altına girdim. Hatayın ağustos sıcağını başka türlü üzerimden atamazdım zaten. Baya bir serinlediktem sonra duşa kabinden çıktım havluyla silinmeden üzerime bir boxer ve short geçirdim kendimi yatağa attım. Çok geçmeden uyumuştum bile...
Sabah gözlerimi araladığımda saatin 7.45 olduğunu gördüm eğer biraz daha sallanırsam işe geç kalacaktım. Yatakta doğruldum ve duşa girdim sadece 2 dakika süren duşun ardından üzerime elime gelen koyu yeşil tişörtü geçirdim ve krem rengi keten pantolon giydim son olarak çoraplarımı ayaklarıma geçirdiğimde hazırdım. Ayakkabılarımı giyerken kendime boy aynasından bir göz attım kendinden şekilli saçlarımı elimle düzeltip evden çıktım. Asansör kabininden bıkkın bir şekilde çıkıp otoparktaki arabama bindim sadece 5 dakika sonra şirketin güvenlik kapısındaydım. Güvenlik kulübesinin yanında oturan sarışın kıza baktım bu stajerlerden biriydi galiba. Arabamı park edip indim kız hala bana bakıyordu konuşmadan hatta gözünü bile kırpmadan neyi vardı bunun? Acayip bir şeymi görmüştü bende. Tuhaf... Sakin adımlarla şirkete girdim parmak izi verip üst kata çıktım masamda biraz oyalandıktan sonra ar-ge bahçesine inmeye hazırdım. Merdivenlerden aşağıya inip ar-ge alanına geçtim. Stajyerler ve çalışanlar beni bekliyordu bugün yeni pamuk çeşidi geliştirmek için ıslah çalışmaları yapılacaktı. Üst bahçeye yürüyerek gittim ve arazi ayakkabılarımı giyerken bir yandanda yapacağımız işlemleri anlatmaya başladım araziye pekte uygun giyinmeyen kızlara ve erkeklere ayakkabı ve çoraplarını çıkarıp pantolonlarını dizlerine kadar Sıyırmalarını söyledim bir çoğu mızırdansada içlerinden biri vardı ki tek kelime etmeden yere oturup dediklerimi yapmaya başladı. Neden bu kadar delici bakışlarla bana bakıyordu bu kız anlayamıyordum. Bana gıcık olsa her sözüme itaat etmezdi galiba ayrıca bakışları nefret yada sinir gibi değildi daha çok şaşkın bakıyordu...Pamukların sıra sıra ekili olduğu ve yeni sulanmış sıcak tarlaya girdik herkes işi öğrenmeye çalışıyordu ama bir salak aylarca açmasını beklediğimiz o nadide pamuk çiçeklerini mahvetti elini attığı her çiçek elinde kalıyordu nasıl aptal bir kız. Sakin sakin tekrar anlattım nasıl yapılacağını ama o yine anlamadı ve sonuç kaçınılmaz oldu...
'Çık tarladan gölgeliğin altında otur sen' dedim. Adının nihan olduğunu sonradan öğrendiğim kız itiraz etsede galiba bakışlarımdan çekinduği için cevap vermeden çıktı tarladan...
Geriye kalan stajyerlerle devam ettim. Herşey yolunda gidiyordu bu grup anlamıştı anlattıklarımı ve düzgün bir şekilde uygulamaya devam ediyorlardı. Benim yanımda duran kilolu sarışın kız gözünü kırpmadan ellerime bakıyordu arada kaçamak bakışlarlada yüzüme,boynuma bakıyordu neydiki bu kızın amacı düşüncesi... Düşüncelerimden bir telefon zil sesiyle ayrıldım kızın telefonu çalıyordu bu şarkıda neyin nesi bu devrimcilerin vazgeçilmez ve hatta bir çoğunun ezbere bildiği 'deniz koydum adını' şarkısıydı. Bu kızda hakikaten bir tuhaflık vardı. Telefonu açabilirmiyim demeden izin isteme gereği bile duymadan sakince açtı ve kulağına götürdü 'efendim canım...'Canım mı? Kimdi ya bunun canı? Canına başlatma diye bağırmak gelsede içimden sesimi çıkarmadım. 'Stajdayım ararım ben seni sonra öptüm...'
Vay anasını öptü kız. Sessizce gelip yanımdaki yerini aldı ve kaldığı yerden devam etti. Bende sessizdim ve tabi gruptaki diğerleride. Grup işini bitirdiğinde mola verdirdim ve gölgelik altında çay içmeye karar verildi. Ellerini ayaklarını özenle yıkadıktan sonra gelip bir paletin üzerine oturdu. Herkes oflayıp poflayıp itirazlar yakınmalar içindeyken o sessizce oturuyordu pantolonunu düzeltip ayakkabılarını giydi...
Bu kızda garip bir şey vardı. Bakışları,duruşu,sakinliği ayrıca gülen gözleri tuhaftı işte canım...
Tek tek sormaya başladım okullarını. Kahramanmaraş vardı iki tane diğerlerinin hepsi Hatay Mustafa Kemal Üniversitesinde okuyorlardı ona döndüm Yozgat dedi. Şaşırdım aslında:
'ya yozgatta Ziraat Fakültesi varmıydı' dedim demez olaydım...'Olmasa okumazdık heralde' diye yapıştırdı lafı anında.
'Ne kızdın canım birşeymi dedik' dedim ve güldüm tabi ben gülünce herkes güldü sanki komik birşey söylemişim gibi sırf yalakalıktan...
Sesini çıkarmadı başka yönlere bakmaya başladı. Sonra sakince kalkıp tişörtünün üzerine giydiği gömleğin cebinden sigara paketini çıkarıp bir tanesini dudaklarının arasına yerleştirdi. Az ilerideki buğday çuvallarından birinin üzerine oturup sessiz sessiz dumanini içine çeke çeke içti sigarasını. Bu yaştaki bir kızın ne derdi vardı da duman tüttürüyordu hey Allahım yaaa...
Ben ona doğru bakıp düşünürken bir ara kafasını çevirip bana baktı ama gözlerimin en derinine sanki baktı kısa bir bakıştı ama öyle alelacele bir bakışta değil. Sonra kafasını çevirip tekrar bir nefes çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAMUK İPLİĞİNDEN SEVDALAR
Novela JuvenilHayat ummadığın anda o kısmetli kuşu uçurur ve başına gelip konar. Hayatın herkese bu kıyağı geçmesi dileğiyle.