Şafak Vakti

52 1 2
                                    

Şafağın ağırdan ağırdan sökmesiyle üstüme birkaç parça birşeyler giydim.  Mavi kot fötr şapkamı unutmadım tabi ki.  Bütün gece dolunayı izledikten sonra uykusuz bir halde bisiklete binerek denizi seyretmeye  gitmekten zevk almak sadece bu topraklara has bir duygu olsa gerek. Zira Ankara'da ,İstanbul'da da kalmış olsam da bu kadar derin hisler hiç yaşamamıştım.
  Ben Gülce Türkoğlu. 19 yaşındayım. Çanakkale'ye geleli daha 6 ay oldu. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi'nde Tarih Bölümü okuyorum. Zengin ailemin şaşaalı yaşamından bıkıp buraya yerleştim. İstanbul'da yaşayan ailemden annem müzikle uğraşmamı istedi. Ancak bunun benim hayatım olduğunu bir kaç kez dile getirince pek fazla bir şey söyleyemediler. Bir sabah 9'da bavuluma attığım bir kaç parça giysimle" Truva " otobüsüne binip Çanakkale'de Alçıtepe köyüne yerleştim. Bir yandan ailemi de anlamaya çalışıyordum. Çünkü ikiz kardeşim Birce de Amerika Washington'da okuyordu. Abim Cenk ise uzun zamandır Şırnak'ta askerlik yapıyor. Ailemin bedelli askerlik isteğini geri çevirmişti. Orasının onun için ne kadar tehlikeli olduğunun o da farkındaydı. Fakat askerlik görevinin parayla satın alınmayacak kadar şanlı olduğunu da biliyordu. Dürüst olmak gerekirse abimle aramız ikizimle aramdan çok daha iyi. Bakış açılarımız daha yakın.

Her sabah söken bu güzel şafağı izlemek bende bi garip hislere sebep olurdu. Çok istemeyerek de olsa seçtiğim bu bölümün derslerine karşı yavaş yavaş ısınmaya başlamıştım. Babam beni zorlamamıştı ama alttan alttan Çanakkale'ye gitmemi istiyordu ki bence bunun en büyük sebebi dedemin Çanakkale şehidi olması dedem 18'inde cepheye gönüllü gitmiş. Babam daha 2 aylıkken ... Babaannem az çileler çekerek büyütmemişti babamı. Dedemin adına yapılan anıtı bulmak en büyük hedefim. Gitgide ilgim artıyor tarihe.

Saat 05.20 olmuşken bir hocamın sözü aklıma takıldı. Hasan Hüseyin Maltepe'nin Yıkılmayan Çanakkale kitabından bir alıntı yapmıştı.(syf 142) "Yine bir gün Anzak siperlerinden Türk siperlerine boş bir konserve kutusu içinde bir mesaj gelmişti mesajda İngilizce 'hey Turko! İki akşam öncesine kadar içinizden güzel sesli bir arkadaşınız o güzel sesiyle tam, gün batımında bir melodi okurdu. Biz bu sesi ve melodiyi duymak istiyoruz. Çünkü o melodi ,savaşın bütün kötü yanlarını unutturup,içimize bir ferahlık veriyor. İki akşamdır duymuyoruz bir şey mi oldu o arkadaşınıza?'
Türk siperi:'Hey Coni o arkadaşımız biz Müslümanlara has akşam ezanını okur Allah'ın adını anar biz Müslümanları namaza davet ederdi. O ezan ki;okunmaya başlandığında bütün kainat susar,o sesi dinler,saygı gösterir ve hürmet eder... Ama siz dün gece bu arkadaşımızı şehit ettiniz' "demişti hocamız. Ezan okunmaya başladı uzun bir süre sessizce dinledim. Sonra tekrar bisiklete binip eve gittim. Abdest aldım,namazımı kıldım.

GülceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin