Namazdan sonra 8'e kadar uyudum. Sonra kalkıp bahçedeki domateslerden topladım. Ezine peyniriyle kahvaltımı yaptım. Bu sade hayat bana gitgide daha da iyi geliyordu. Arada bir bizimkileri özlesemde yinede buranın sıcak insanları bunu fazla hissettirmiyordu. Kendi harçlığımı kazanmak için tur rehberliği de yapıyorum. Ama yine de bu aralar babamdan para istemeye hazırlanıyorum. Oturduğum ev kiraydı ve ben buraya çok bağlanmıştım. Bunun için evi satın almayı hedefliyorum. Bu akşam arayıp konuşacaktım. Evet evet bunu yapacaktım. Saat 9'du misafirlerim vardı bugün. Ankara'dan gelen bir grup ortaokullu kolej bebelerini gezdireceğim. Bu beni heyecanlandırmıyor;çünkü bunların asıl amacı Çanakkale ruhu değil gezmek tozmak kafelerde bir şeyler içmek bu beni çıldırtıyor. Hiç umudum yok ama inşallah bu seferkiler öyle değillerdir.
Saat 09.00'du. İskelede bekliyordum. Gestaş limana hafifçe yanaştı. Daha ilk dakikadan olanlar oldu. Kıvırcık saçlı yani "bonus " olarak nitelendirilecek bir erkek çocuğu ,muhtemelen 13-14 yaşında,limandan inerken gevşek vaziyette tuttuğu telefonunu denize düşürdü. Üzülmüştüm telefon düştüğü için. Keşke kendisi düşseydi. Tahmin ettiğim gibi çıktı. Bunlar da ergenlerdi. Ancak bir tanesi gözüme çarptı. O ne telefonla oynuyor ne de konuşuyordu. Esmer zayıf bir çocuktu. Tura tabyalardan başladık. Anlattıklarıma bir tek ben ve öğretmenlerinin ağladığını düşündüğüm sırada esmer zayıf çocuk gözüme ilişti. Cebinden çıkardığı bez mendille hafifçe gözlerini sildi. En arka sıradaydı. Ona baktığımı anlayınca gözlerini kaçırdı benden.
Bu ergenlerin canı git gide sıkılmaya başlamıştı. Onları yemek yemek için Alçıtepe Lokantasına götürdüm. Hepsi kurt gibi yemeklerini yedi. Aslında kurt gibi değilde.. Daha çok ayı gibi. Esmer çocuk hariç. Lokantaya gittiğimizde önce menüde fiyatlara baktığını anladım. Bu o zengin bebeleri gibi değildi. Burslu okuduğunu düşünüyordum. Onunla yemekten önce biraz sohbet etmek istedim. Karşısına geçip önce adını sordum. "Adın ne senin söyle bakalım yakışıklı." dedim. Utandığı her halinden belliydi. O utangaç haliyle "Kerem" dedi. Sonra hafifçe başını kaldırdı. Başta ona yemeğini ısmarlamayı düşündüm. Sonra vazgeçtim. İncinebilirdi. "Ben burda yaşıyorum senle birlikte yemek isterim" deyince itiraz etti. Ben diretince kabul etmek zorunda kaldı. Öğretmenine haber verdikten sonra "Biz 20 dk.'ya geliriz" dedim. Evime gelene kadar sohbet ettik. Tahmin ettiğim gibi oldu. Bursluydu. Hem de ℅100. Zeki olduğu her halinden belliydi ama bu kadarına şaşırmıştım açıkçası. Eve geldiğimizde "Peynir,domatesin yanında, bir çocuğun çok sevdiğini düşündüğüm, patetes de kızartmıştım. Yemek yerken de sohbetimiz devam etti. Ispartalıydı. Babası iş bulmakta zorlanınca Ankara'ya taşınmışlardı. Yemek yemesi umduğundan kısa sürünce ona biraz daha yemesi gerektiğini söyledim. Kabul etti. " 20 dk. sonra lokantadaydık. Tura devam etmemiz gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülce
Historical FictionYavaştan yavaştan söküyordu şafak.. Benim de hızlı olduğum söylenemezdi. Binmiştim bisiklete yol alıyordum. Önümdeki sekiz aydan habersiz. Her şey üniversiteye başlamamla gelişecek.. Tarih ve aşk maceram,bazen de delirdiğim kanısına varırken, hayat...