Özgür'ün gerçek bir ayrılığı haketmeyeceğinin farkındaydım ama hala onunla çıkmadığımı ve bir daha asla çıkmayacağımı belirtmeliydim. Birkaç gündür bakmadığım telefona uzandım. 15 cevapsız arama vardı. Kısa ve kuru bir ayrılığı hak ettiğini düşünerek, ona sadece bir kelimelik bir mesaj attım.Bitti.
Numaramı değiştirmeye karar verdim. Köklü bir değişime ihtiyacım vardı. Ayrıca az da olsa çalışmalıydım. En azından bebek doğduktan sonra yeni bir yere ihtiyacım vardı. Sonsuza kadar Yalın'la kalamazdım.
Yalın giyinmiş bir şekilde yanıma geldi. Mutfak masasında duran kutuyu işaret ederek
"Bu ne?" diye sordu.
"Sana geldi."
"Ah, tamam." diyerek masaya oturdu ve kutuyu açtı. Ne olduğunu göremeyeceğim mesafedeydi.
"O ne?"
"Bu evde kalman her şeyi bilmeni gerektirmez değil mi ölü kız?"
"Öyle mi Yalın Bey?"
"Evet" diyerek içeri yöneldi.
Odasına girdi, kutuyu yatağına fırlattı sonra da bana döndü.
"Selin?"
"Efendim?"
"İyi misin?"
"Evet neden sordun?"
"Dün gece. Özgür'le kalacağını zannediyordum. Sana ne olduğunu soramadım. Kavga falan mı ettiniz?"
"Önemli bir mevzu yok."
"Emin misin? Bak bana anlatabilirsin."
"Ben, ben ona güvenmiştim ama güvenimi sarstı. Kısacası ayrıldık. Yani ben ayrıldım."
"Yoksa o piç kurusu seni aldattı mı?"
Hıçkırdığımı fark edene kadar ağladığımı bilmiyordum. Bana sıkıca sarıldı. Ona mavi sütyen olayını anlattım. Beni dinledikten sonra saatin geçtiğini ve hala işe gitmediğini fark ettim.
"Haydi kalk. İşe çok geç kaldın."
"Hırsızlar biraz daha beklesin. Şuan daha önemli bir işim var."
"Haydi, gidiyorsun." diyerek onu kaldırdım ve kapıdan çıkarttım.
1 saat sonra...
Kapının aniden açılmasıyla yerimden sıçradım. Mutfakta kitap okuyordum. Yalın'ın bu saatte gelmesi imkansızdı. Benim için bile erken çıkamıyordu. Elime bir ekmek bıçağı alarak hole gittim. Gerçi gelen kişi bana zarar veremzdi ama bebeği korumalıydım. Duvarın kenarından bakınca sarışın benim boylarımda bir kadın gördüm. Kolunda Micheal Kors bir çantası, yüzünde iki ton makyajıyla orada dikilen kadın;
"Yalın! YALIN!" diye bağırmaya başladı.
"Yalın evde misin?" diye bağırıyordu. Bıçağı mutfağa bıraktım ve kadının yanına gittim. Kadın beni görünce;
"SEN KİMSİN?" diye bağırmaya başladı.
"Ben Selin. Yalın'ın arkadaşıyım. Sizinle tanıştığı-" sözümü keserek;
"Yalın mı seni hamile bıraktı?" dedi bir anda.
Gözlerimi kocaman açarak kadına baktım. Nasıl bir terbiyesizlik örneğiydi bu kadın?!
"Hayır! Sevgilisi olarak böyle bir soruyu sizden beklemiyordum."
"Sevgilisi mi?"
"Evet. Sevgilisi değil misiniz?"
"HAHAHAHAHAH. Değilim tabi ki."
"Kimsiniz o zaman?"
"Kızkardeşiyim."
"Ahh. Sizinle tanıştığıma memnun oldum."
"Bak Selin. Mutfakta bir torba olacak. Üstünde Maviş yazıyor. Onu bana getir de gideyim. Vaktim yok."
"Pardon yanlış anladınız galiba. Ben Yalın'ın hizmetçisi değilim. ARKADAŞIYIM."
"Gidip getireceksin çok mu zor?"
"Çok zor." diyerek kadının yanından ayrıldım.
"Bekle. Seni şimdi tanıdım."
Kadına döndüm.
"Ne?"
"Sen Özgür'ün sevgilisisin."
"Özgür'ü nereden tanıyorsun?"
"Şirketten."
"Ben onun çalıştığı yere hiç gitmedim."
"Hep senden bahsediyor."
"Öyle mi?"
"Evet arada senin adını söylüyor."
"Çok sık mı takılıyorsunuz."
"Ah, evet çok sık." dedi tiksinç bir gülümsemeyle. "Sen çok şanslı bir kızsın. Adam bir harika."
İşte o zaman kafama dank etti. Bu Özgür'ün beni aldattığı mavi sütyenli kızdı.
"Sen bittin şimdi." diye fısıldadım ve kadına doğru koşmaya başladım. Önce kadını saçından çekerek yere yatırdım ve suratını yumruklamaya başladım. O bana karşılık vermeye çalıştıkça yumruklarımı sertleştiriyordum. O çok değerli çantasının kenarlarını yırttım. Saçlarından bazı tutamlar ellerimde kaldı. Aradan beş dakika geçmeden, içeriye Yalın girdi.
"Ne oluyor burda?" diye bağırarak beni kadından uzaklaştırdı.
"Vahşi hizmetçin bana saldırdı abi." diyerek kapıdan çıktı ve uzaklaştı.
Yalın bana bakarak bağırmaya başladı.
"Ne yapıyorsun sen?!"
"Yalın bu o. Özgür beni onunla aldattı. ONUNLA." ağlıyordum. Bu gerçekten acı veriyordu.
Azıcık da olsa yumuşamış olan Yalın bana baktı.
"Ne?"
Ona kardeşi eve geldikkten sonra olanları anlattım.
"Yine de kadına o kadar vahşi karşı çıkmayabilirdin."
"Beni üzeni üzerim."
"Onu fark ettim. Yine de Sevda'yla konuşmam gerek. Sen burada bekle ben geliyorum."
Orada oturdum ve olanları gözden geçirdim. Tanrım! Bu Özgür denen herif beni ne hallere sokmuştu.
"Haydi kalk."
İçeri giren Yalın'a baktım.
"Nereye?"
"Hastaneye. Hamile olduğunu öğrendiğinden beri hiç gitmedin. Kardeşimle konuştuktan sonra randevu aldım."
"Peki ya şu ölü mevzusu."
"Ben onu halledeceğim. Doktor arkadaşım." Beraber hastaneye gittik ve sıramızı beklemeye başladık. Girince bizi güleryüzlü bir kadın karşıladı. Yalın'la biraz konuştular sonra kadın bana dönerek karnıma bir şeyler bağladı. Uzun süre monitöre baktıktan sonra.
"Gayet sağlıklılar." dedi.
"Selin ile bebeği kastediyorsun değil mi Serap?" diye sordu Yalın.
"Hayır bebekleri."
"Ler mi?" diye bağırdım.
"Evet, ikiz."
İkiz... İki tane çocuğum olacaktı. Ben iki çocuğun annesi olacaktım....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Aşk
RomansaYavaşça doğruldum. Yeniden doğmuştum sanki. Etrafıma baktım. Bir adam vardı ve bana hayranlık ve hayretle bakıyordu. Her yerimin ağradığını fark ettim. Kendimde konuşacak gücü zor bularak...