Beklentiler... Hayaller... her zaman her şey istediğimiz gibi olmayabilir ama hayal kurmadan yaşayabilir mi bir insan? Aşık olmadan durabilir mi? Bir Amerika gezisinin koca bir aşk hikayesi olacağını kim tahmin edebilirdi ki? Ya sorunlar... Gerçekten Esin ve Dalen birlikte olabilecek mi? Bir Türk ve Bir Amerikan arasındaki aşkı, Türklerin yabancı ülkelerdeki varlığını ve ulaşılmazları anlatmaya çalışacağım sizlere... Şimdiden teşekkürler..........
Ceylan'nın mesajları olmasa yine okula geç kalıyordum. Aslında geç de kalmak istiyordum. Okulların kapanmasına 1 hafta kalmıştı ama Ceylan'ın zoru ile okulun yolunu tutmuştum. Her zaman olduğu gibi yine 1 hafta kala okul boşalmıştı. Sınıfta 15 kişi olmamıza rağmen hocalar derse girmemişti. Hatta bizi kontrol etme tenezzülünde bile bulunmamışlardı. Bu sene son seneydi. Üniversiteye başlayacaktık. Puanıma göre konumu ve eğitimi bakımından iyi bir üniversiteye ön kayıt yaptırmıştım. Tam kayıt yaptırmak için okulların kapanmasını bekliyorduk...
Havalar güzeldi. İnsanı boğmuyan bir sıcaklık vardı. Gittikçe günler azalıyor ve tatil yaklaşıyordu ve tabi balo da. Son gün son hazırlıkları yapmak üzere Aysil'e söz vermiştim. O da bunun rahatlığı ile bu aralar biraz olsun aramıza katılmayı başarmıştı.
Aysil ve Ceylan ile okul çıkışı yürümeye koyulduk. Yolda ilerlerken kayıt olduğumuz üniversitenin afişlerine rastladık. Üzerinde şunlar yazılıydı:
" Yeni kayıt yapanlara müjde!!! Sizin başvurularınız sonucunda kurulumuz tarafından seçilen 15 kişi Amerika'ya seyahate gidiyor. Bu fırsatı kaçırmayın. "
Bu yazıyı okuyunca olduğum yerde kalakaldım. Ortaokuldan beri hayalini kurduğum yere gidebilme imkanım doğmuştu. Aysil ve Ceylan bu durumla pek ilgilenmeseler bile benim için büyük bir fırsattı. Eve gittiğimde babama bu durumdan bahsettim ve daha fazla bilgi almak için üniversite yoluna koyulduk. Öğrendiğimize göre Amerika'ya gitmek için başvuru yapıyorsak dönem başlayana kadar tam başvuru yapamıyorduk. Erkenden başvuru işini halledemezsek öğrenci fazlalığından dolayı üniversiteye bile giremeyebilirdim ama ne olursa olsun hayallerimin peşinden gidecektim ve babamda da bunun farkındaydı. Gideceğim okulu riske atarak gidecekler potasına adımı yazdırdım.
Balo günü geldi çattı. Üniversite işlerinden zamanın nasıl geçtiğini anlayamamışım. Okula gitmeden önce kendi gideceğim kıyafetleri almak üzere caddeye çıktım. Her şey göz kamaştırıcıydı. Babamdan aldığım para ve biriktirdiğim paraya güvenerek bir mağazaya daldım. Kıyafetler çok hoştu. Hangisini almaya çalışacağımı düşünürken mağaza görevlisi de bana yardımcı oldu. Düz aşağıya doğru belimi kavrayan toz mavi askılı bir elbise beğendim. Sıra parayı ödemeye geldiğinde büyük bir pazarlık masası kuruldu. Zar zor birbirimizi ikna etme çabalarımız sonucunda kıyafetime uygun ön tarafı bantlı topuklu bir ayakkabıyı hediye alarak pazarlığı kapattık. Ayakkabı seçme zahmetimde kalmadığı için bir an önce okula ulaşabildim.
Okula gittiğimde her yeri kulis havası sarmıştı bile. Her yerde kıyafetler, ayakkabılar, makyaj malzemeleri ve adını dahi bilmediğim bin bir çeşit ürün. Her yerin darmadağın olduğunu görünce verdiğim sözden dolayı kendimi baya hırpaladım. Sonrasında parti alanını toplamaya koyuldum. İş birliği ile balonun başlamasına 2 saat kadar kala her yeri pırıl pırıl yaptık. Düşünün artık cam kenarındaki, kapı üstlerindeki, sahne alanındakı dj malzemelerinin üstündeki tozlara kadar her yeri silmiştim. Annemin evinde bile bu kadar çalıştığım söylenemez...
Nihayet balonun vakti gelmişti ve her yer muntazam görünüyordu. Partiye şaşalı bir giriş yaptıktan sonra müzikler çalmaya başladı ve her yeri bir anda parti havası sardı. Danslar gülüşmeler havada uçuşuyordu. Aylardır görünmeye çalıştığı Selim'den çıkma teklifini alan Aysil dışında partinin büyük bir bombası olduğunu zannetmiyordum ta ki lisenin başından beri bana aşık olan ama açılmayan Okan'ın hiç ummadığımız birine aşkını itiraf edene kadar. Bende dahil bütün okulu şoke etmişti. Parti sonunda herkes birbiri ile vedalaştı, ağlamalar tüm salonu sardı ama sonra yerini gülümsemeye bıraktı. Sonrasında herkes evine dağıldı ve benide lüks arabaları ile Selim ve Aysil eve bıraktı.
Okulun bitiminden ortalama 3 gün sonra telefonum arandı ve Amerika'ya gitmek üzere seçildiğim söylendi ve bir hafta içinde hazırlanmam için süre tanındı. Uçtum resmen havalara uçtum. Hayatıma büyük şekilde yön verecek ve bana sürüsüne imkan sağlayabilecek bir gelişmeydi. Ve tabi ki hayalim. Kimsenin girmesine izin vermediğim çalışma odasına geçtim. Çalışma masamın üzerinde duran panodaki Amerikan haberlerine, caddelerin fotoğrafına ve Amerikan bayrağı şeklindeki uçan kuşuma baktım. Artık onlar benim için bir hayalden ötesiydi. Artık hayeller bitmiş yerini gerçeklere devretmişti. Sıra hazırlanmaktı o zaman...
Sanki bir daha hiç dönmeyecekmişim gibi valiz hazırlamıştım. Neredeyse 3 valiz oluyordu ama annemin büyük bir bölümünü çıkarması ve 2 valize her şeyi tepmesi sayesinde yüküm biraz olsun azalmıştı. Babamın onları kaç saatte aşağı indirdiği hala meçhuldü. Bavulları arabaya yerleştirdikten sonra arabaya kurulduk.
Babamla havalimanına geldikten sonra koşarcasına uçak işlemlerini halletmeye koyuldum. Babam ise beni 1 saniye bile fazla görebilmek için sanki hayatında ki en rahat ve yavaş yürüyüşü yapıyordu. Babamı ite çeke işlemleri tamamlattım. Sıra vedalaşmaya gelince babama:
"3 ay göz açıp kapayıncaya geçer. Hem sizde biraz olsun benden kurtulmuş olursunuz." diyerek babamla ağlamayla karışık gülmeye başladık. Uçağa bindiğimde üniversiteye başvururken tanıştığım Nilay' ın yanında oturduğumu fark ettim ve kendi biraz olsun şanslı hissetim. Zaten bunların hepsini yaşamam benim için bir şanştı. Karşılıklı merhabalaştıktan sonra uçuşumuz başladı. 10 saat sürdüğü için piyasada ne kadar müzik varsa hepsini indirmişimdir herhalde ve filmleri. Başta açıp onları izlemeye başladım ama 10 saatin bu şekilde geçmeyeceğini anlayınca Nilay ile sohbete daha doğrusu dedikoduya başladık. Üniversiteye başvuru için gittiğimizde gördüğümüz kızlardan tiplerinden bahsettik. Konuşmalarını taklit etmeye başladık. Yapacağımız bir şey yoktu çünkü ortak noktamız şimdilik sadece buydu ama bu amaçsız konuşmadan bile zevk aldığım doğruydu. Bu gidişle Amerika'da yalnız kalacağıma benzemiyordu. 10 saatin kalan kısmını müthiş bir uyku çekerek bitirdik ve uçuşun sonunda nihayet karaya ayak basabildik.
Amerika'da iki buçuk ay kalmamızı etkileyen en büyük şey gezi zamanları hariç ya kilisenin bahçesinde çalışmak ya da devletin kafesinde garsonluk yapmaktı. Sonuçta Amerika'da bize meraklı değil... Bizde zaten bunun bilincindeydik ve biraz olsun kendimizi geliştirmek adına buradaydık. Kısa bir süre sonra önceden rezervasyon yapılan harika otelimize ulaştık. Göz alabildiğine yukarı doğru uzanan otele ve her yerdeki pırlanta altın ve gümüş işlemelere ve lobinin her iki yanında bulunan şelalelere bakakaldık. Sonrasında herkes kendi odalarına dağıldı. Nilay ile odalarımıza girer girmez kendimizi yatağın üzerine fırlattık. Sonra çektiğimiz uykuyu düşününce kıyafetlerimizi asmanın daha mantıklı olacağına karar veridik. Sonrasında odamızı keşfe koyulduk. İki kişilik bir oda için oldukça lükstü. Musluk kolu da dahil hatta tuvaletine dahil her yerine hasta kalmıştım. Otel parasının okul tarafından karşılanması aklıma gelince mutluluğum iki katına çıktı diyebilirim...
Otelimiz muntazam bir yer. Yani daha müthiş olamazdı. Lobiye girer girmez her katta bulunan açık büfelere dalış yaptık. Otelin en büyük avantajı mı yoksa nimetimi diyim sayılı ülkelerin her katta kendilerine özgü yemekleri sergileniyor. Türkiye de 86. katta bina 89 kat artık siz düşünün. Müthiş ziyafetten sonra grup ve rehberimizle beraber gezi planımızı belirledik. Yarın ki ilk durak Özgürlük Heykeli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAROLUŞ (Aşk Üçgenim)
Teen FictionSeni alıp götürür... Belki hep seninle dolaşan anılarına belki de gizlemek istediğin duygularına... Hayatından hiçbir şeye taviz vermeyen ve özgür ruhlu kızımızın aşkla ve hayatın zorluklarıyla imtihanı.